Arama
E-bülten
E-bülten
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Köşe Yazıları
Ajanda
Dükkân
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Köşe Yazıları
Ajanda
Dükkân
Arama
Sanat Ekonomisi
Söyleşi

Katar’dan Tokyo’ya, Delhi’den Singapur’a: Sanatın Ağırlık Merkezi Doğu’ya mı Kayıyor?

Körfez yatırımları ve Asya’daki fuar hamleleri, küresel sanat piyasasının pusulasını yeniden ayarlıyor. Türkiye ve dünyadan, sanat dünyasının önde gelen isimleriyle sanatın gelecek rotasını konuştuk.

Ece Şahan
7 Kasım 2025

Şubat 2026'da düzenlenecek olan Art Basel Katar, iki yılda 45 bini aşkın ziyaretçiye ulaşan ART SG (Singapur), Japonya’yı yeniden uluslararası ağlara bağlayan Tokyo Gendai… Doğu’nun iki ayağı Körfez ve Asya aynı anda yükseliyor. 2024’te rekor katılımla gerçekleşen India Art Fair’in ise 109 katılımcı (72 galeri, 23 kurum) ve VIP açılışında %30 artış gösterdi. BAE, Suudi Arabistan, Hindistan ve Singapur… Bir zamanlar önemsiz olarak görülen bu bölgeler, artık koleksiyoncuları, galerileri ve müzayede evlerini cezbediyor. İddialı hükümet girişimleri, hızla büyüyen özel servet -UBS Global Wealth Report 2024 verilerine göre- (tek başına Hindistan'da 868.660 milyoner, Suudi Arabistan'da 351.855, Singapur'da 333.204, BAE'de 202.201 milyoner) Batı ile rekabet edebilecek düzeye gelmek üzere.

Tabii işin bir de servet transferi noktası var. Yeni nesil koleksiyonerler için de sanatın merkezi Doğu’ya mı kayıyor? Batı’daki işler artık yeni nesil için çekici gelmiyor mu? Sosyal medyada gezginler artık gitmeyenlerin bile ezberlediği Paris, İtalya değil Hindistan, Çin, Katar rotalarını kovalıyor. Peki İsrail–Filistin savaşının sanattaki yansımaları neleri gösteriyor?

The Art Newspaper Türkiye olarak; “Doğu’ya kayış heves mi, dönüşüm mü?, Yeni nesil tablo satın alacak mı?, Küresel sermaye taşınıyor mu? gibi sorular üstünden Moiz Zilberman, Emin Hitay, Yahşi Baraz, Hazer Özil, Sevil Dolmacı, Pırıl Güleşçi, Ayça Okay ve Ayça Ceylan ile konuştuk. Ortaya çıkan yanıtlar, yalnızca piyasanın bugünkü fotoğrafını değil, geleceğe dair yön tayinini de gözler önüne seriyor.

Moiz Zilberman

Zilberman Gallery’nin kurucusu Moiz Zilberman: “Güneş Doğu’dan doğar; sanat piyasası da yeniden o yöne dönüyor”

“Dubai’nin tam anlamıyla bir merkez haline geldiğini söyleyemem. Ama Hong Kong oldu. Ancak son iki yıldır merkez olma özelliğini kaybetmeye başladı. Bu da ‘Uzakdoğu’da Hong Kong’un yerini kim alacak?’ tartışmasını gündeme getirdi. Güney Kore, Frieze fuarını düzenleyerek adaylığını ortaya koydu. Ama kültürel olarak açık bir ülke değil. En güçlü aday Singapur. Serbest bölge olması ve vergisiz bir ticaret alanı sunması nedeniyle merkez olma ihtimali yüksek. Şanghay’da ise açık sansür söz konusu. Orta Doğu'da ise asıl büyük gelişme Suudi Arabistan; ülkenin imajını değiştirmek istiyorlar. Belli demokratik haklar, kadın hakları konusunda bazı gelişmeler yaşandı. Sanatı da bu imaj değiştirmenin çok önemli bir unsuru olarak görüyorlar. Yeni nesil koleksiyonerlere gelecek olursak, internetle doğdular. Dolayısıyla daha fazla bilgi sahibi olduklarını görüyorum. Ailelerinden devraldıkları klasik koleksiyonların biraz müzelerde tutuklu kalacağını düşünüyorum. Özel koleksiyonların da ya elden çıkarılıp ya da müzeleşmiş özel koleksiyonlar haline geleceğini görüyorum. Dijital sanat koleksiyonlarında önemli bir pay sahibi olacaktır. Ama galericiler dünyasında şöyle bir şey var, ‘dijital sanat gösterir, enstalasyon gösterir, günün sonunda resim satar.’ Bu tabii diğerleri satılmıyor anlamında değil. Ülkemizde de ‘resim ölmüştür artık’ diyen, çok bilen bazı küratörlerin sonra resim sergisi açtıklarını da gördük.

Güneş Doğu’dan doğar; sanat piyasası da yeniden o yöne dönüyor. Mesela Hindistan da inanılmaz bir ivme kazanıyor. Ancak çağdaş sanatta henüz o ivmeyi yakalayamıyor; çünkü hâlâ regülasyonları çok geri. Bu engeli aşarlarsa Hindistan da çok büyüyecektir. Artık sadece Doğu–Batı değil; Kuzey–Güney ekseni de öne çıkıyor. Afrika çağdaş sanat adına çok ilginç üretimlere sahne oluyor. Unutmayalım ki William Kentridge de bir Güney Afrikalıdır. Bu kaymanın süreceğine inanıyorum. Sanat politikadan kendini uzak tutamaz. Yıllar önce Almanya’da, Center for Persecuted Arts’ta gördüğüm en etkileyici sergilerden biri Filistinli ve İsrailli sanatçıların ortak üretimleriydi. Gülerek hangisinin kendi ülkelerinden daha büyük bir baskı gördüğünü anlatıyorlar. Bugün Filistinli sanatçılara verilen desteğin büyük kısmı politik, öyle de olmalı. Ama bunun Doğu’daki sanatın yükselişinin parçası olduğunu düşünmüyorum; tesadüfen aynı döneme denk geliyor. Her şeye rağmen aklı başında demokrat Filistinli ve İsrailli sanatçılar barış için birlikte üretmeye çalıştı. Bu sürecektir.”

Ayça Okay

Küratör Ayça Okay: “Sanat piyasasının Doğu’ya kayışı kültürel ve deneyimsel bir dönüşüm olarak okunmalı”

“Sanat piyasasının Doğu’ya kayışı sayısal bir patlamadan çok, kültürel ve deneyimsel bir dönüşüm olarak okunmalı. Batı merkezli yapının tamamen yıkılması beklenmese de önümüzdeki 5–10 yıl içinde Asya ve Orta Doğu’nun ‘ikinci merkez’ rolünü güçlendirmesi öngörülüyor. UBS/Art Basel 2025 raporuna göre 40 yaş altı koleksiyonerler artık pazarın üçte birini oluşturuyor. 2025’in ilk yarısında en yüksek satış Mondrian’a (47.6M USD) ait olsa da Picasso, Basquiat ve Magritte hâlâ güçlü. Öte yandan, Ultra-Contemporary segmentte Adrian Ghenie ve Huang Yuxing gibi isimler öne çıkıyor. Genç koleksiyonerler için bu sanatçılar bir tür “kimlik yatırımı” anlamına geliyor. Özellikle Documenta 15’ten bu yana dünyadaki bienallerin kavramsal çerçeveleri ve fuarların kamusal programlarında Doğu mistisizmi, topluluk temelli pratikler ve Doğu’ya özgü üretim biçimleri merkeze alınarak programların etrafında şekillendiriliyor. Bu kayışı somutlaştıran etkileyici örnekler arasında Bukhara Bienali (Özbekistan), Dhaka Art Summit (Bangladeş) ve Kochi-Muziris Bienali (Hindistan) öne çıkıyor.

Kalıcı kültürel sermaye hâlâ Batı merkezli, çünkü sanat tarihinin anlatısı ve kanonun yazıldığı batıdaki kurumlar üzerinden şekilleniyor. Bu yüzden Doha ya da Riyad’da milyon dolarlık satışlar gerçekleşse de sanatçının tarihsel olarak meşruiyet kazanması hâlâ Batı’nın onayına bağlı. Bu tabloyu dönüştüren çok güçlü göstergeler var: Sotheby’s’in 2024’te Riyad’daki açılış müzayedesinde 30’dan fazla Orta Doğulu sanatçının satışa çıkması, Christie’s’in Dubai’deki çağdaş sanat satışlarının son üç yılda istikrarlı biçimde büyümesi ve Sharjah Bienali’nin 30. edisyonunda Arap ve Asya sanatçılarının uluslararası ödüllerle öne çıkması bölgenin yalnızca ekonomik bir merkez değil, kültürel bir merkez olma kapasitesine işaret ediyor.

Filistinli ve Arap sanatçıların politik gündemle birlikte artan görünürlüğü için tek boyutlu bir yanıt vermek zor. Benim de çoğunlukla dezavantajlı bölgelerde çalışma pratiğim olduğu ve MENA coğrafyasında aktif bir küratör olarak şunu vurgulamak isterim: Arap dünyasındaki sanatsal söz yalnızca güncel politik konjonktürden ibaret değil; kadim dönemlerden bugüne taşınan bilgi, zanaat ve kültürel pratiklerle zenginleşmiş, çok sesli ve çok renkli bir yapıdan besleniyor. Nitekim Samia Halaby örneği bu kalıcılığın en somut göstergelerinden biri: 2020’de yarım milyon doları aşan satış yaptı, 2024’te Sotheby’s’in Riyad’daki açılış müzayedesinde yine yüksek bir rakama alıcı buldu ve MoMA, Pompidou gibi kurum koleksiyonlarına girdi. Etel Adnan gibi isimler de Arap kadın modernistlerinin aslında bölgesel değil, küresel modernizmin parçası olduğunu kanıtlıyor. Dolayısıyla bu yükseliş, uzun vadeli bir dönüşümün habercisi.”

Yahşi Baraz

Galeri Baraz’ın kurucusu Yahşi Baraz: “Sanat, hem sanatçı yetiştirme hem de pazar olarak Doğu’ya kaymış durumda”

“Plastik sanatlar Rönesans'tan itibaren büyük bir canlılık gösterdi. Tarihi olarak baktığınız zaman Avrupa hep sanat tarihi, resim, heykel konusunda öncülük yapmıştır. Bu aşağı yukarı 20. yüzyılın başına kadar sürmüştür. 1960'lı yıllardan sonra ise Amerika bir nevi merkez haline geldi. Fakat özellikle ekonomik dengeler değişti. Çin öne çıktı. Tayvan, Japonya gibi Uzak Doğu ülkeleri, büyük bir sermaye birikimi haline geldiği için sanatı da beraberinde getirdi. 20. yüzyılın ortalarından itibaren sanat, hem sanatçı yetiştirme hem de pazar olarak Doğu’ya kaymış durumda. Bu tabii ne kadar sürer onu bilemiyoruz.

Koleksiyonculuksa aslında kişisel bir çaba ve zevktir. Çok zengin ailelerin kurduğu koleksiyonlar bile zamanla risklerle karşılaşabiliyor: bir vefat, bir iflas ya da mirasçıların sanata ilgi duymaması gibi. Eğer çocuklara sanat sevgisi aşılanmamışsa, eserler yalnızca maddi değer olarak görülüp satılabiliyor ve koleksiyonlar dağılabiliyor. Bu nedenle koleksiyonların nesiller boyu korunabilmesi için vakıf yoluyla devam ettirilmesi şarttır. Yoksa çocuğunun zevkine bıraktığınız zaman bozulabilir. Katar, Dubai ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin ekonomik yükselişinde, İngiltere ve Amerika’nın küresel finans sistemindeki etkisi görülür. Bu ülkelerin esas zenginlikleri doğal gaz ve petroldür. Son 20–25 yılda sanat merakı oluştu. Bu merakın arkasında mimarinin başlaması var. Avrupalı ve Amerikalı mimarlar, şehir planlamacıları ile kültürel alana yöneldiler. Sanat merakı da bu dönüşümün bir parçası olarak ortaya çıktı. Vergi muafiyetleri ve uluslararası bankacılıkla entegre yapıları sayesinde büyük bir sermaye akışı gerçekleşti. Son 50 yıl içerisinde savaşmadıkları için de sermaye oraya kaydı. Bunların getirdiği büyük avantajlar var.

1990’lı yıllardan sonra dünya giderek küreselleşti; Uzak Doğu’da müzeler, galeriler ve yeni ressamlar ortaya çıktı. Orta Doğu’da da benzer bir değişim yaşandı. Ancak Filistin özelinde bir ‘çıkış’ olduğunu söylemek doğru olmaz. Daha çok dayanışma amaçlı olarak ressamları ya da heykeltıraşları maddi anlamda destekleyebilirler. Asıl olarak bunu Arap dünyasının genel bir gelişimi olarak görmek gerekir.”

Emin Hitay

Koleksiyoner Emin Hitay: “Sanat piyasasının Doğu’ya doğru açılımı, yapısal bir dönüşümün işaretlerini taşıyor”

“Sanat piyasasının Doğu’ya doğru açılımı bana göre yalnızca geçici bir yönelim değil, yapısal bir dönüşümün işaretlerini taşıyor. Körfez ülkelerinde son yıllarda yapılan büyük ölçekli müze yatırımları, bienaller, fuarların istikrarlı biçimde büyümesi ve koleksiyoner tabanının hızla genişlemesi bunu doğruluyor. Elbette sosyal medya ve bölgesel politik gündem bu görünürlüğü hızlandırıyor, fakat temelde ekonomik ve demografik bir kayma söz konusu. Avrupa’da yaşlanan koleksiyoner kitlesinin aksine, Asya ve Ortadoğu’da genç ve sermaye sahibi yeni kuşakların sanata olan ilgisi bu süreci kalıcı kılacak gibi görünüyor. Bu nedenle, Doğu’ya kayan ağırlık yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda kültürel bir yeniden merkezlenme eğilimi olarak da okunabilir diye düşünüyorum. Yeni neslin sanata yaklaşımı ise daha deneyimsel. Geleneksel ve ikonik tablolar hâlâ güçlü bir değer saklama aracı olarak cazibesini koruyor; özellikle müzayede piyasasında bu eserlerin varlığı sürmeye devam edebilir diye düşünüyorum ama öte yandan, yeni kuşak koleksiyonerler daha çok çağdaş üretimlere, dijital sanat ve NFT gibi yeni mecralara, performans ve deneyim odaklı eserlere de ilgi gösterebilir.

Kültürel sermaye hâlâ Batı merkezli bir kurgudan besleniyor. Ancak ekonomik güçle birlikte bu denge yavaş yavaş değişebilir. Yine de bu, bir Batı’dan Doğu’ya kayıştan çok, çok merkezli bir yapının oluşması şeklinde okunmalı. Nihayetinde sanat kapitalleri de değişiyor. Yeni merkezlerin oluşmasına şaşırmamalıyız, heyecanlanmalıyız da. Bugün Doğu’dan çıkan birçok değerli sanatçıyı önemli galeriler, müzeler ya da bienallerde izliyoruz, sermaye gücü değişiyorsa kültürel güç de değişiyor ve bu sadece ekonomik güçle ilişkili değil. İyi sanatçı her zaman iyidir, kim olduğuna değil ne ürettiğine bakmak gerekir.”

Hazer Özil

Fotoğraf: Nazlı Erdemirel

Dirimart’ın kurucusu Hazer Özil: “Önümüzdeki dönemde Doğu da belirleyici aktörlerden biri haline gelecek”

“Sanat piyasasının Doğu’ya kayışı bence geçici bir heves değil, çok merkezli bir yapıya doğru evrildiğimizin işareti. Körfez ve Asya’daki büyük kültür yatırımları bu hareketin kalıcılığını desteklerken, yeni nesil koleksiyonerlerin daha küresel ve sosyal medyayla beslenen tutumları da bu süreci hızlandırıyor. Londra ve New York hâlâ güçlü, ama artık tek bir merkezden söz etmiyoruz. Öte yandan sanat piyasasında dalgalanmalar, değişimler hep vardı, son dönem sıklığı arttı diye düşünüyorum. Ayrıca rakamların ötesinde kültürel altyapılara nasıl yatırımlar yapılıyor, uzun vadede ne tarz faydaları olabilir vb. gibi sorular da önemli.

Yeni nesil koleksiyonerlere gelince dijital sanat, yeni medya, enstalasyon ve hatta deneyim temelli işlere de ilgi duyuyor. Mülkiyet anlayışları daha farklı, sahip olmaktansa ödünç almayı, kiralamayı, hikâyenin bir parçası olmayı önemsiyorlar. Yeni kuşak, koleksiyonlarını sadece statü sembolü olarak değil, kimliklerini ve değerlerini ifade etmenin bir yolu olarak görüyor.

Ekonomik güç Doğu’ya kayıyor ama kültürel sermayenin tümüyle aynı hızda hareket ettiğini söylemek zor. Batı hâlâ sanat tarihinin, müze ağlarının ve eleştirel söylemin merkezinde; bu miras kolay kolay yerinden oynamıyor. Ancak Körfez ve Asya’daki yoğun yatırımlar, yeni kurumlaşmalar ve koleksiyoner profilleriyle birlikte kültürel ağırlık giderek daha çok paylaşılıyor. Önümüzdeki dönemde Batı’nın mutlak merkez konumunu koruduğu, ama Doğu’nun da belirleyici aktörlerden biri haline geldiği çok merkezli bir yapı göreceğiz.

Filistinli sanatçıların görünürlüğü ise güncel politik atmosferle de ilişkili; bienaller ve kurumlar bu görünürlüğü hızla sahipleniyor. Ancak bu ilginin sadece geçici bir gündem refleksiyle sınırlı kalacağını düşünmüyorum. Çünkü bir yandan küresel koleksiyonerler yeni coğrafyalardan sanatçılar keşfetmeye istekli, öte yandan bölgedeki kültürel kurumlar da bu üretimleri kalıcı bir altyapıya oturtmak için ciddi yatırımlar yapıyor.”

Ayça Ceylan

Eko-Performans Sanatçısı Ayça Ceylan: “Bu kayış geçici bir heves değil ancak sanat hâlâ kültürel anlamda Batı merkezli olmaya devam ediyor”

“Veliaht Prens ve Başbakan MBS’in kurduğu Misk Art’taki (Riyad) konuk sanatçı programı sürecim ve akabindeki sergimde üç ay boyunca gözlemlediğim şey, bu dönüşümün altyapısının ne kadar ciddi şekilde kurgulandığıydı. Henüz tamamlanmamış kültür kompleksleri bile “geleceğin arkeolojisi” gibi, uzun vadeli bir vizyonun parçaları olarak yükseliyordu. Bu nedenle bu kayışı yalnızca geçici bir heves olarak görmek doğru değil kalıcı bir değişime işaret ediyor. Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn gibi ülkelerdeki genç koleksiyonerlerle yaptığım sohbetlerde ve işlerde, yapay zekâ, dijital sanat, performans, geleneklere referans veren ve iklim odaklı üretimlere olan ilgiyi doğrudan gözlemledim. Bu kuşak, sanatın onlara yalnızca estetik değil, anlam ve değer katmasını istiyor. Dolayısıyla koleksiyonerlik giderek daha çok farklı mecralara açılıyor.

Körfez ülkelerindeki büyük ölçekli müze projeleri, rezidans programları ve sanat fonları, kültürel altyapının hızla inşa edildiğini gösteriyor. Ancak sanat hâlâ kültürel anlamda Batı merkezli olmaya devam ediyor; Louvre, MoMA, Tate gibi kurumlar hâlâ küresel referans noktaları. Fakat bugün artık tek yönlü bir akıştan söz edemeyiz. Suudi Arabistan’da başta Riyad olmak üzere Cidde, AlUla gibi birçok kentte kurulan yeni sanat kurumları yalnızca ekonomik değil, kültürel vizyonun da taşıyıcısı. Aynı zamanda ülkenin bu kurumları uluslararası kurumlarla da iş birliği içinde. Bu yatırımlar Batı’yla rekabet etmeyi değil, onunla diyalog kurmayı hedefliyor. Bu da sanat dünyasını “çok merkezli” bir yapıya dönüştürüyor. Önümüzdeki on yılda bu çok merkezliliğin daha da pekişeceğini düşünüyorum.”

Sevil Dolmacı

Sevil Dolmacı Galeri’nin kurucusu Sevil Dolmacı: “Körfez ülkeleri, sanat piyasasında etkin bir rol üstleniyor”

“Körfez ülkeleri, Asya metropolleri ve hatta yeni gelişen kültür-sanat merkezleri; güçlü ekonomik kaynakları, yatırımları ve kültürel diplomasi hedefleri sayesinde sanat piyasasında etkin bir rol üstleniyor. Bu hareketliliğin yalnızca geçici bir dalgalanma değil, yapısal bir dönüşüm olduğunu düşünüyorum. Zira sanatın Batı’daki tarihsel merkezleri önemini korumakla birlikte, Doğu’nun artan kültürel yatırımları uzun vadeli bir denge değişimine işaret ediyor. Yeni nesil koleksiyonerlerin tavırları da bu dönüşümü pekiştiriyor. Dijital çağda yetişen bu kuşak, sanat piyasasına yalnızca yatırım perspektifinden değil, aynı zamanda kimlik, aidiyet ve küresel trendler üzerinden bakıyor. Sosyal medyanın ve dijital görünürlüğün etkisiyle, sanatçıların ve eserlerin dolaşımı artık çok daha hızlı ve sınır ötesi hale gelmiş durumda. Bu durum da koleksiyonerlerin coğrafi sınırları aşan, daha kapsayıcı ve küresel bir perspektifle eser seçmelerine yol açıyor.

Doğu’nun giderek artan yatırımları, tek merkezliliği kırarak çok merkezli bir yapının doğmasına zemin hazırlıyor. Fakat henüz tüm ağırlık Doğu’ya geçmiş değil. Önümüzdeki dönemde hem Batı’nın tarihsel otoritesi hem de Doğu’nun yükselen yatırımlarıyla daha dengeli, çok kutuplu bir kültürel düzen ortaya çıkacak. İşte tam da bu nedenle galerimizin ikinci şubesi Dubai, ana merkezi Hollanda’ya taşındı.

Filistinli sanatçıların yalnızca politik içerikle değil; estetik, kavramsal ve deneysel üretimleriyle de ön plana çıktığını görüyoruz. Koleksiyonerler için önemli olan yalnızca gündeme dair bir refleks değil, sanatın kalıcı değeridir. Bu görünürlüğün geçici bir bienal ilgisiyle sınırlı kalacağını değil, kurumsal koleksiyonlara, müzayede piyasasına ve uzun vadeli koleksiyonerlik alışkanlıklarına da yansıyacağını düşünüyorum.”

Pırıl Güleşçi Arıkonmaz

PG Art Gallery'nin kurucusu Pırıl Güleşçi Arıkonmaz: “Doğu, sanat dünyasının denkleminin vazgeçilmez bir parçası haline gelecek”

“Büyük müze yatırımlarının, fuarların ve kurumsal koleksiyonların da Doğu’ya taşındığına şahit oluyoruz. Batı’nın hâlâ çok güçlü bir mirası ve kurumsal altyapısı var. Akademik dünya, sanat tarihi yazımı, eleştiri ve büyük müze sistemleri hala Batı’da yoğunlaşıyor. Önümüzdeki dönemde Batı önemli bir referans noktası olmaya devam ederken Doğu da artık sanat dünyasının denkleminin vazgeçilmez bir parçası haline gelecek.

Yeni neslin sanata yatırım yapmaya istekli olduğunu düşünüyorum. Ancak bu yatırım, önceki kuşaklarınkinden farklı biçimlerde gerçekleşecek. İkonik ve geleneksel eserler hala koleksiyonlarda değerini koruyor çünkü güvenli yatırım araçları olmaya devam ediyorlar. Fakat yeni kuşak, sanatla ilişkisinde sadece finansal değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel getiriyi de önemsiyor. Onlar için bir sanatçıyı erken keşfetmek, onun üretim sürecine tanıklık etmek ya da farklı mecralara yayılan işlere sahip olmak en az geleneksel bir esere sahip olmak kadar değerli. Bu da bize şunu gösteriyor: önümüzdeki on yılda koleksiyonculuk, klasik eserlerle çağdaş ve deneyimsel mecraların yan yana var olduğu daha geniş ve çeşitlenmiş bir yapıya kavuşacak.

Filistinli ve Arap sanatçıların üretimlerinin politik gündemle daha fazla öne çıkması son derece anlaşılır. Bu sanatçıların işleri, yaşadıkları coğrafyanın tarihsel ve güncel sorunlarını sanat diliyle aktardığı için hem kurumlar hem de izleyiciler açısından büyük bir ilgi görüyor. Bienaller, müzeler ve uluslararası sergiler bu görünürlüğü artırmada kritik bir rol oynuyor. Ancak bu sürecin kalıcı olup olmayacağını belirleyen şey, koleksiyonerlerin ve galerilerin gösterdiği devamlı ilgi. Dolayısıyla bana göre politik gündem, bir kapı açıyor; bu kapıdan içeri girip sürdürülebilirlik sağlayacak olan ise sanat piyasasının kendisi.”

Orta Doğu ve Afrika'daki sanat turizmi pazarının 2030 yılına kadar 3.611,2 milyon ABD doları gelire ulaşması bekleniyor. 2025-2030 yılları arasında yıllık bileşik büyüme oranının %3,4 olması bekleniyor.

Asya-Pasifik’te sanat turizmi pazarının 2030 yılına kadar 22.432,6 milyon ABD doları gelire ulaşması bekleniyor. 2025-2030 yılları arasında yıllık bileşik büyüme oranının %3,8 olması öngörülüyor.

Kaynak: Grand View Research

BAE Sanat Pazarı

Art Dubai, 2019 yılında 30.000’den fazla ziyaretçi ağırladı. Katılımcılar arasında koleksiyonerler, küratörler ve yaklaşık 100 müze/kurum temsilcisi vardı.

Art Dubai 2025’te 120 galeri ve 65 şehirden katılım gerçekleşti.

Suudi Arabistan

Islamic Arts Biennale (Cidde, 2023) ilk edisyonunda 600.000 ziyaretçi ağırladı.

Diriyah Contemporary Art Bienali, 2024’te 222.341 ziyaretçi kaydetti; katılımcıların %32’si 32 yaş altıydı.

Kültür Bakanlığı verilerine göre kültür sektörü 2021–2024 arasında toplam 23,5 milyon kişilik katılım gördü; 2030 hedefi sektörün GSYİH’ye 48 milyar dolar katkı yapması.

Hindistan Sanat Pazarı

India Art Fair 2024’te toplam 109 katılımcı yer aldı; bunların 72’si galeriydi.

Açılış günü VIP katılımı bir önceki yıla göre %30 artış gösterdi.

Singapur Sanat Pazarı

ART SG 2024 sürümü 45.303 ziyaretçi çekti; bu sayıyla yeni rekor kırıldı.

2024 fuarında 114 galeri yer aldı.


Sanat EkonomisiSöyleşi sanatGündem
E-bülten
Art Newspaper Türkiye
Hakkımızda
Çerez Aydınlatma Metni ve Politikası
Kişisel Verilerin Korunma Politikası
Aydınlatma Metni
Açık Rıza Onay Formu
Künye
Partnerlerimiz
Satış Noktaları
Kariyer
İletişim
© The Art Newspaper