Arama
E-bülten
E-bülten
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Arama
Sanat 3.0
Değerlendirme

Yapay zeka çağı: Türk sanatçılar ‘AI Art’a hükmedebilir mi?

Christie’s’in “Augmented Intelligence” müzayedesinde eserleri sergilenen Refik Anadol, Sarp Kerem Yavuz ve Alkan Avcıoğlu’nun yanı sıra; Christie’s Müzayede Evi Dijital Sanat Direktörü Nicoles Sales ve sanatçılar Melih Çebi, Erdem Topsakal ve Vikki Bardot ile yapay zekânın sanattaki yerini konuştuk. Art Newspaper Türkiye’ye özel bu söyleşide, “Yapay zekâda neredeyiz? Neleri başardık, neler eksik?” sorularını birlikte tartıştık

Ece Şahan
24 Eylül 2025

Dünyanın en saygın müzayede evi Christie’s “Augmented Intelligence” müzayedesinde üç Türk sanatçıya yer verdi. Ancak bunu konuşmak yerine insanlara okutulan aynı tartışmalar, aynı sorular, aynı başlıklar, farklı yayınlarda yer aldı: "Yapay zeka (AI) sanatı öldürecek mi?" "AI ile üretilen işler özgün mü, yoksa kopya mı?" "AI sanatçıları gerçek sanatçı sayılır mı?"

Oysa bu tartışmaların ne denli yüzeysel olduğunu gösteren bir soru var: Teknolojiyle kavga edip kazanan bir çağ hatırlıyor musunuz? Tuşlu telefonlar, internetsiz evler, kasetler... Bunların her biri, birer duraktı. Çünkü teknolojik dönüşüm bir tercih değil, yaşamın doğal akışı. Bugüne kadar özgün denilen ödüllü film senaryoları, müzik besteleri, sanat eserleri… Onlarca yıl öncesinin ücra köşe ülkelerinden çıkan, esinlenmenin ötesine geçen yapımlar çıktı. Hal böyleyken yapay zeka gerçekten bu suçlamaları daha mı çok hak ediyor?

Bu bayatlamış sorulardan kafanızı kaldırdığınızda ise başka bir tablo görünüyor: Üç Türk sanatçı Refik Anadol, Sarp Kerem Yavuz ve Alkan Avcıoğlu geleceğin sanatına kendi imzalarını atıyorlar. Z kuşağı ise yapay zekâyı zaten bir araç değil, kendilerinden bir parça olarak görüyor. Asıl soru şu: Dünyanın değiştiğinin farkında mısınız? Christie’s müzayedesindeki bu üç Türk sanatçının başarısı, Türkiye’nin AI Art sahnesindeki yerini tanımlarken, Türk yapay zekâ sanatçıları nerelerde tıkanıyor? Ve Türkiye, bir yapay zekâ sanat merkezi olabilir mi? Tüm bu soruların yanıtları dosyamızda.

Sanatçı REFİK ANADOL: “Türkiye, yapay zeka sanatında özgün ve yenilikçi bir ses olabilir”

Refik Anadol; algoritmaları tuvale, veriyi boyaya, yapay zekâyı ise ilhama dönüştüren yeni dünyanın en önemli sanatçılarından. NASA'dan Google’a, Walt Disney’den MoMA’ya iş birlikleriyle dijital çağın duygusunu kurgulayan Anadol, insan ve makine arasındaki sınırların yeni inşacısı. Christie’s’in “Augmented Intelligence” müzayedesinde yapay zeka ile ürettiği Machine Hallucinations: ISS Dreams-A adlı eseri 277.200 dolara alıcı bularak müzayedenin en yüksek satışını gerçekleştirdi. Bu satışla Anadol’un dijital sanat sahnesindeki zirve koltuğu pekiştirilmiş oldu. Devamını Anadol’dan dinledik:

“Christie’s’in ‘Augmented Intelligence’ müzayedesinde üç Türk sanatçının yer alması gurur verici bir gelişme. Türkiye'nin teknolojik altyapı ve yatırımlar açısından bazı Batı ülkelerine kıyasla farklı bir gelişim çizgisinde olduğu bir gerçek olsa da bu başarı, sanatın ve yaratıcılığın evrensel dilinin sınırları aşabildiğini ve teknolojiye erişimdeki farklılıkların, yenilikçi fikirler ve güçlü bir vizyonla aşılabileceğini gösteriyor. Bu tabloyu, Türkiye'deki sanatçıların küresel sanat diyaloğuna ne denli güçlü ve özgün katkılar sunabileceğinin bir kanıtı olarak yorumluyorum. Özellikle yapay zeka gibi yeni ve hızla gelişen bir alanda, Türk sanatçılarının uluslararası platformlarda görünürlük kazanması, ülkemizin yaratıcı potansiyelini ortaya koyuyor. Bu, sadece bireysel bir başarı değil, aynı zamanda Türkiye'nin çağdaş sanat alanındaki imajını ve etkisini de olumlu yönde pekiştiren bir gelişme. Sanatın, teknolojik altyapıdan bağımsız olarak, kavramsal derinlik, estetik yenilik ve duygusal etki ile de küresel sahnede yer bulabileceğinin altını çiziyor. Özellikle veri ve yapay zeka ile çalışan bir sanatçı olarak, bu tür platformların, insanlığın kolektif hafızasını ve deneyimlerini yeni ve çarpıcı şekillerde yorumlama potansiyelimizi sergilemek için kritik olduğuna inanıyorum.

Türkiye'nin yapay zeka destekli sanat üretiminde dünyadaki yeri henüz gelişim aşamasında olsa da önemli bir potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum. Şu anda, bu alanda çalışan yetenekli sanatçılarımız ve akademisyenlerimiz var. Ancak, ekosistemin tam anlamıyla olgunlaşması için daha fazla yatırım, eğitim programı ve disiplinlerarası iş birliğine ihtiyaç duyuluyor. Bölgesel bir merkez olma potansiyelimiz kesinlikle mevcut. Türkiye, zengin kültürel mirası, dinamik genç nüfusu ve Doğu ile Batı arasında köprü kuran coğrafi konumuyla, yapay zeka sanatında özgün ve yenilikçi bir ses olabilir. Özellikle veri görselleştirmesi ve makine zekası ile kültürel mirasın, doğanın ve toplumsal belleğin yeniden yorumlanması gibi konularda benzersiz projeler üretebiliriz. DATALAND projemizde de hedeflediğimiz gibi, etik veri toplama ve yapay zeka uygulamalarını merkeze alarak, bu alanda öncü bir rol üstlenebiliriz. Türk AI sanatçıları, genellikle güçlü kavramsal altyapıları, kültürel referansları cesurca kullanmaları ve disiplinlerarası yaklaşımlara açıklıkları ile öne çıkıyorlar. Anadolu'nun binlerce yıllık kültürel katmanlarından beslenen bir anlatı zenginliği, yapay zeka gibi modern bir araçla birleştiğinde oldukça özgün ve etkileyici sonuçlar doğurabiliyor. Kendi çalışmalarımda da sıkça başvurduğum bu yöntem, izleyiciye hem tanıdık hem de yepyeni bir deneyim sunma potansiyeli taşıyor. Geri kaldığımız alanlar ise genellikle teknik altyapıya erişim, bu alandaki uzmanlaşmış eğitim kurumlarının ve araştırma merkezlerinin sayısındaki yetersizlik ve uluslararası networklere entegrasyonda yaşanan zorluklar olarak sıralanabilir. Ayrıca, yapay zeka sanatının gerektirdiği büyük veri setlerine erişim ve bu verilerin işlenmesi için gerekli hesaplama gücü gibi konularda da iyileştirmelere ihtiyaç var. RAS LAB bünyesinde yürüttüğümüz araştırmalarla bu tür engelleri aşmaya ve yeni yaklaşımlar geliştirmeye çalışıyoruz.

Türkiye'de AI sanatı üretiminde kültürel altyapı, eğitim sistemi ve teknolojiye erişim gibi faktörler karmaşık ve birbirine bağlı. Türkiye'nin zengin ve katmanlı kültürel mirası, AI sanatçıları için benzersiz bir ilham kaynağı. Ancak, geleneksel sanat anlayışının yanı sıra yeni medya sanatlarına ve teknoloji odaklı üretimlere daha fazla alan açılması, bu potansiyelin tam olarak kullanılabilmesi için önemli. DATALAND gibi kurumlarla bu alanda yeni standartlar oluşturmayı ve farklı disiplinlerden öncüleri bir araya getirmeyi hedefliyoruz. Üniversitelerimizde ve sanat okullarımızda medya sanatları, dijital tasarım ve teknoloji odaklı programlar artsa da, yapay zeka ve makine öğrenmesi gibi ileri düzey konuları sanat pratiğiyle birleştiren özelleşmiş müfredatlara daha fazla ihtiyaç var. UCLA'daki Design Media Arts bölümündeki tecrübelerimden yola çıkarak, disiplinlerarası eğitimin ve araştırma odaklı yaklaşımların bu alandaki gelişim için kritik olduğunu söyleyebilirim. Yüksek hesaplama gücü gerektiren AI modelleri, büyük veri setleri ve özel yazılımlar gibi teknolojik kaynaklara erişim, bireysel sanatçılar için hala bir zorluk teşkil edebiliyor. Bu altyapının daha ulaşılabilir olması, kamu ve özel sektör desteklerinin artması, AI sanatının gelişimini hızlandıracaktır. Bu faktörler arasında pozitif bir etkileşim kurulduğunda, Türkiye'nin AI sanatı alanında önemli bir sıçrama yapacağına inanıyorum.

“Türkiye’deki tüm sanatçıların küresel etik tartışmalarda bilinçli bir pozisyon alması gerekiyor”

Christie’s müzayedesi sırasında 6.000'den fazla sanatçının AI üretimlerine karşı imza toplaması, yapay zekanın sanat üretimindeki rolüne dair süregelen etik tartışmaların ne kadar canlı ve önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu tartışmalar; özgünlük, yaratıcılık, telif hakları ve sanatçının rolü gibi temel konuları merkezine alıyor. Bu noktada, Refik Anadol Studio olarak son 10 yıldır sadece ama sadece etik verilerle çalıştığımızın ve yalnızca kendi modellerimizi eğittiğimizin altını güçlü bir şekilde çizmek isterim. Bu, bizim için sanatsal pratiğimizin temel bir ilkesi ve vazgeçilmez bir sorumluluğudur. Verinin kaynağı, nasıl toplandığı ve nasıl kullanıldığı konularında en başından beri büyük bir hassasiyet gösteriyoruz. ‘Augmented Intelligence’ müzayedesinde yer alan ISS Dreams adlı eserimiz de bu etik yaklaşımımızın somut bir örneğidir. Bu eser, Uluslararası Uzay İstasyonu’nun teleskoplarından elde edilen ve tamamen açık kaynaklı olan uydu verileri ile yine açık kaynaklı yapay zeka algoritmaları kullanılarak eğitilmiştir. Herhangi bir özel veya telifli veri setine dayanmamaktadır. Bu, şeffaflık ve erişilebilirlik ilkelerine olan bağlılığımızı yansıtmaktadır. Dahası, stüdyomuzun öncülük ettiği ‘Large Nature Model’ gibi girişimlerimiz, doğaya odaklanan devasa veri setlerini etik bir şekilde toplama ve bunları sanatsal ifadelere dönüştürme çabamızın bir parçasıdır. Bu çabalarımızın, örneğin Birleşmiş Milletler gibi kurumlar tarafından tanınması ve takdir edilmesi, etik veri toplama ve yapay zeka uygulamaları konusundaki kararlılığımızın ne kadar önemli ve değerli olduğunu teyit etmektedir. Dolayısıyla, Türkiye’deki AI sanatçıları da dahil olmak üzere tüm sanatçıların, bu küresel etik tartışmalarda bilinçli bir pozisyon alması gerektiğine inanıyorum. Yapay zekayı bir araç olarak kullanırken, kullandığımız verilerin ve algoritmaların etik boyutlarını göz ardı etmemeliyiz. DATALAND projemizin de temel misyonlarından biri, tam da bu etik veri toplama ve yapay zeka uygulamaları konusunda standartlar belirlemek, bu alanda bir farkındalık yaratmak ve insanlığın kolektif mirasını sorumlu bir şekilde geleceğe taşımaktır. Bu tartışmalar, teknolojiyi daha bilinçli, şeffaf ve insan odaklı bir şekilde kullanma yönünde hepimize yol gösteriyor.”

Sanatçı SARP KEREM YAVUZ: “Kimsenin konuşmadığı asıl mesele yapay zekânın politik yönelimi”

Sarp Kerem Yavuz, çalışmalarında cinsiyet, kimlik, din, şiddet ve politikayı merkezine alarak dünyaya cesurca seslenen bir sanatçı. Başarısının ötesinde, onu diğer sanatçılardan ayıran en belirgin özelliği karşılaştığı sansürlere rağmen anlatmak istediklerinden asla vazgeçmemesi. Onun sanatı, konfor alanını değil çatışma alanlarını tercih ediyor. Christie’s’in “Augmented Intelligence” müzayedesinde AI Allah Allah adlı eseriyle yer alan Yavuz, yapay zekâyı yalnızca üretim için kullandığı bir araç değil, aynı zamanda kültürel ve politik bir ifade biçimi olarak konumlandırıyor ve şunları söylüyor:

“Sanatçılar nasıl gördüklerinden ve yaşadıklarından beslenerek üretiyorsa, yapay zekâ kullananlar da milyarlarca veriyi harmanlayarak üretir. Sanatçının internetten beslenen işi ne kadar özgün ya da klişeyse, yapay zekâyla üretilen de o kadar olabilir. Türkiye’de şüpheci ve küçümseyici yaklaşım ne yazık ki yapay zekaya karşı da benimsenen ana tutum. Hevesli, şevkli çocukların yaratma heveslerini ne kadar desteklersek, o kadar risk almaya ve keşfetmeye meyilli oluyorlar. ‘Aman robot mu kullandın, kendin yapamadın mı?’ gibi kinayeci tutumlar yaratıcılıklarını baltalıyor. Yapay zeka tıpkı fotoğraf makinesi veya Photoshop gibi bir araç, beslendiği esas şey insanların yaratıcılığı. Türkiye dijital sanat alanında çok başarılı, global arenada herhangi bir sanat dalında ülke olarak anılabilmek çok zor. Hala Türk dijital sanatçıları olarak anılmıyoruz, böyle bir kültürel pazarlama yapılmıyor. Buna Kültür Turizm Bakanlığı’nın el atması gerektiğini inancındayım. Türkiye’de sanat dünyası kapalı bir kutu. 16 yıl yaşadığım ABD’de sanatçılar için sayısız fon ve destek vardı. Türkiye’de bu eksiklik özellikle kurumsal düzeyde çok belirgin. Sanatı desteklemeyi vatani ve kültürel bir görev sayan kişi ve kurumların artmasına ihtiyaç var. Fuarlara gitmek, eser beğenmek güzel ama bu sadece yolun başı.

Geleneksel öğelerden beslenen, bunları kendi yöntem ve tarzlarıyla modernleştiren Burçak Bingöl, Elif Uras, Ertuğrul Güngör ve Faruk Ertekin gibi pek çok sanatçımız var, ben de onlardan biriyim. Bu kültürel mirasın ötesinde iş üretmek de mümkün, bunun en güzel örnekleri dünyanın farklı yerlerinde sergilenen ve yine çok farklı tarzlarda eserleri olan Ahmet Doğu İpek, Seçkin Pirim, Ardan Özmenoğlu gibi isimler. Ama çağdaş Türk sanatçısı dendiğinde öne çıkan nihai bir görsel stil var mı, bence henüz yok. Refik Anadol hem kurumsal desteğe hem de bir ekibe sahip, geçtiğimiz yıllardaki yüksek fiyatlı satışları sayesinde de erişim ve üretim gücü olarak bakıldığında çok ayrı bir örnek. Atölyesinde kendi kendine üretim yapan bir heykel sanatçısını fabrikalarda iş üreten Jeff Koons’la kıyaslamaya benziyor bu, herkes 20-30-40 kişilik bir araştırma/geliştirme/kodlama ekibine sahip değil, daha da önemlisi herkesin yaptığı iş böyle bir iş gücünü gerektirmiyor. Mesela benim eserlerim basım aşamasına kadar tek başına yapılabilecek ve devreye bir ekip girse ruhu değişecek türden eserler. Bunu biri daha iyi öbürü daha kötü gibi söylemiyorum, üretilen işin doğası farklı. Kaldı ki Refik Anadol’u öncüsü olarak kabul edebileceğimiz Data Visualization’ı, sanat-tasarım-bilimsel araştırma üçgeninde kendine özgü bir kulvar olarak görüyorum.

Çok şanslıyız çünkü birçok yapay zeka şirketi, pahalı olan işlem gücünü uzaktan karşılıyor. Tıpkı Google’da bir şey aramak gibi, basit yapay zeka üretimlerine de ücretsiz erişim mümkün. İnternete bağlanabilen bir telefonunuz varsa, üretime katılma şansınız var demektir. Belki de tarihte ilk kez bu kadar adil bir üretim alanındayız. Ancak bu üretimlerin nasıl değerlendirileceği, bu konuya nasıl yaklaşılacağı okullarda var mı? Sanat öğretmenleri yapay zekayla üretime teşvik ediyor mu yoksa kolaycılık olarak mı görüyor? Keşke benim gibi yapay zekayı araç olarak kullanan sanatçılarla birlikte Türkiye’de okul okul dolaşabilsek. Bu yıl Contemporary Istanbul Vakfı’yla dijital bir seminer verme şansım oldu. Bireysel çabalarım ve iş birlikleriyle bu alana katkı sağlamaya çalışıyorum.

Dönüşüm kesinlikle kaçınılmaz olacak. Sosyal medyası olmayan insanlar var, ama çoğunluk ister istemez sosyal medyayı hayatlarının her kesiminde kullanıyor ve varlığını hissediyor. Yapay zeka da benzer şekilde hayatın bir parçası olacak ve Z kuşağı için bu dönüşüm daha yumuşak olacak. Ama asıl kimsenin konuşmadığı dikkat etmemiz gereken mesele yapay zekânın politik yönelimi. Bu yönelimin üretim ve araştırma süreçlerini nasıl etkileyeceği. İsrail-Filistin, göç, ırkçılık, cinsel kimlik gibi konularda… Silikon Vadisi’ndeki yapay zekayı kodlayanların tutumu neyse ona göre verilen cevaplar… Bu da bize Doğu'dan, Orta Doğu’dan çıkacak bu durumu dengeleyecek alternatif yapay zekâ şirketlerinin ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor. Bunların ‘Sanatla ne ilgisi var?’ derseniz; Midjourney ile hazırladığım Osmanlı’dan Polaroidler serisinde, hamamdan portre istediğimde sistem beni pornografi üretmekle suçladı. Çünkü algoritma, Amerikan ahlak anlayışını merkeze alıyor. Oysa Türk bir algoritma gündelik, insani bir sahne üretecekti. Yapay zekâyı bağımsız ve tehlikeli sanmak bir hata. Kodları kim yazıyor, değerleri kim belirliyor, bize ne dayatılıyor bunlara dikkat etmemiz gerek.”

Sanatçı ALKAN AVCIOĞLU: “Sanatçının yaratıcı rolü gereğinden fazla abartılıyor”

Alkan Avcıoğlu, “Augmented Intelligence” müzayedesinde sergilenen Liquid Modernity adlı eseriyle Christie’s’ta yer alan üç Türk sanatçıdan biri. Ancak onu diğerlerinden ayıran önemli bir fark var. Bu başarıya, en başından beri yalnızca Türkiye’den beslenen yaratıcılığıyla ulaştı. Dosya boyunca pek çok isimle konuştuğumuz, Batı’ya kıyasla geri kaldığımız teknik altyapıya rağmen o başardı. Bu durumun en güncel kanıtı ise çektiği uzun metrajlı belgesel filmi Post Truth… Film baştan sona yapay zekâyla üretilerek vizyona giren, sinema tarihindeki ilk film olma özelliğini taşıyor. Avcıoğlu, konuyla ilgili şunları söyledi:

“Christie’s müzayedesi, yapay zekâ sanatına görünürlük ve meşruiyet kazandıran bir dönüm noktasıydı. Türkiye'nin bu alandaki varlığı, yatırımlardan çok yaratıcı vizyonla öne çıkıyor. Sanatın özü de burada: Güçlü bir fikir, dünyanın her yerinden çıkabilir. Yapay zekâ araçlarına kolay erişim, özellikle genç ve dinamik nüfuslu ülkeler için fırsat eşitliği yaratıyor. Ancak sanat dünyasındaki kurumlar ve galeriler, bu dönüşümü yakalamakta zorlanıyor. Medya ise genellikle yapay zekâyı korku dolu ve sansasyonel başlıklarla ele alıyor, bu da sanatçılar ve izleyiciler için algıyı geciktiriyor. Etik tartışmalar ise çoğunlukla şirketleri ve yüzeysel haberleri ilgilendiriyor. Yeni teknolojilere tepki, tarihte hep vardı. Fotoğraf ‘mekanik’, synthesizer ‘ruhsuz’, sampling ‘çalmak’ diye küçümsendi. Oysa her biri kendi devrimini yaptı. Yapay zekâ sanatı da bu çizgide ilerliyor. Sanat dünyası uzun süre yaratıcı egoya dayalı ilerledi. Ancak post-modern ve dijital sanatla birlikte bu yapı sarsıldı. Sanatçının rolü artık mutlak kontrol eden değil; keşfeden, gözlemleyen, bağlam kuran bir figüre dönüşüyor. Raúl Ruiz’in dediği gibi, ‘İmgeler taşıdığı bilgiyi, düzenleyenin niyetinin ötesinde barındırır.’ Sanat, imge ve anlamla çok daha derin bir ilişki kurar. Özgünlük kavramı zaten Duchamp’tan bu yana dönüşüyordu. Kavramsal sanat, pop art, remix gibi akımlar “orijinal eser” fikrini sorguladı. Yapay zekâ sanatı bu tartışmayı yeni bir boyuta taşıyor. Sanat denince hâlâ birçok kişinin aklına klasik tablolar gelse de, son yüzyılda tarihte görülenden çok daha fazla sanat akımı doğdu. Yapay zekâ şimdi görsel kültürde bir paradigma kayması yaratıyor. Sanat eserine, üretim biçimine ve anlamın oluşumuna dair bakışımız kökten değişmek üzere.”

—---------------

Christie's Müzayede Evi Dijital Sanat Direktörü NICOLES SALES: “Augmented Intelligence müşterilerinin yarısı Y ve Z kuşağıydı”

Christie's Müzayede Evi Dijital Sanat Direktörü Nicoles Sales, AI Art alanının henüz erken aşamalarında olduğunu vurgulayarak henüz coğrafi ayrımların gelişmediğini söylüyor. “Augmented Intelligence” müzayedesine gelen tepkiler ve toplanan imzaların arkasındaki tartışmaya dair ise eserlerin ve sanatçıların ne denli özenle seçildiğini, yeni koleksiyonerlerin profillerini anlatıyor:

“Müzayedemizde, yaratıcı süreçlerine yapay zeka teknolojilerini yenilikçi şekilde entegre eden sanatçılara odaklandık. Bu, erken GAN (Generative Adversarial Networks) modellerinden büyük dil modellerine, metinden görsele üretime kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Ayrıca, heykel, resim, baskı, fotoğraf, interaktif enstalasyon, halı dokuma, video ve dijital görüntü gibi çeşitli medya türlerini de seçkimize dahil ettik. Katılımcı sanatçılar kariyerlerinde sağlam bir yere sahip olup, çoğu müzelerde eser sergilemiş ve galerilerle çalışmaktadır. Christie's'de, sunduğumuz her sanat eseri için, her bir parçanın nasıl üretildiği de dahil olmak üzere kapsamlı bir durum tespiti yapıyoruz. Bu düzeyde bir şeffaflık sadece standartlarımızı korumak için değil, aynı zamanda alıcılarımız bunu beklediği için de gerekli. Elimizden geçen her sanat eseri ve mülkün ardındaki süreci ve ayrıntıları net bir şekilde açıklayabilmeliyiz. Dijital sanat alıcıları, geleneksel sanat koleksiyonerlerine kıyasla daha genç ve teknoloji meraklısı olma eğiliminde. Dijital sanat müşterilerimizin yaş ortalaması 39, bu da Christie'nin ortalamasından 12 yaş daha genç. Augmented Intelligence satışımızdaki müşterilerin yaklaşık yarısı Y ya da Z kuşağıydı. Pek çok dijital sanat koleksiyoncusu sadece sanat eserinin estetik değerini takdir etmekle kalmıyor, aynı zamanda arkasındaki yaratıcı süreci de anlıyor ve değer veriyor; birçoğu teknoloji veya kripto sektörlerinde çalışıyor.”

—-------------------

Sanatçı MELİH ÇEBİ: “Ellerimle yaptığım işimde bile özgünlüğünü sorguluyorum”

Melih Çebi yaptığımız bu röportajın bir kısmında yapay zekadan yararlandığını itiraf ediyor. Bu, dosyamız boyunca süren yapay zeka tartışmalarının adeta bir özeti gibi. Çebi, son sergisi Can’t Come, Still Emerging sürecinde AI ile yaptığı konuşmaları, sorgulamalarını ve düşünsel çarpışmalarını A Midnight Conversation With AI adlı kitaba dönüştürmüştü. 1990 doğumlu sanatçı, çocuklukla dijitalleşme arasına sıkışmış bir kuşağın temsilcisi. Hem milenyum teknolojisinin ilk adımlarına hem de 90’ların nostaljisine tanıklık etmiş bu nesil için karakteristik olan “arada kalmışlık” hissi, Çebi’nin üretiminde yaratıcılıkla mizahı buluşturan bir güce dönüşüyor ve şunları anlatıyor:

“Yapay zekâ, sanatçının yerini almıyor; yaratıcı rolünü yeniden tanımlıyor. Artık yaratıcılık sadece el emeğiyle değil, seçimlerle, sezgisel kararlarla da ölçülüyor ve bu sezgi hala insana ait. Asıl mesele, neyin seni yansıttığını seçebilmek. AI sonsuz seçenek sunabilir, ama hangi işin “sen” olduğunu seçmek insan işi. Özgünlük tam da bu seçim. Ellerimle yaptığım işimde bile özgünlüğünü sorguluyorum. Çünkü mesele araç değil, kendinle ne kadar dürüst olduğun. Etik tarafta asıl sorular var: Görsel veri havuzları kime ait, kimden ödünç alıyoruz, kimleri kopyalıyoruz? Kendi işlerime bile dönüp baktığımda ‘Acaba kendimi mi tekrarlıyorum?’ diyorum. Sanatın geleceğinde kırılma tekrar eden değil, şaşırtan işleri kimin üretebildiğiyle ilgili olacak. Christie’s’te üç Türk sanatçının yer alması önemli bir görünürlük. Türkiye teknik ve kurumsal olarak geride olsa da, bu başarılar bireysel yaratıcılıkla geliyor ki bu daha değerli. Merkez olma potansiyelimiz var ama bunun için sistemli destek şart. Teknik imkansızlıklar sanatçıları daha yenilikçi ve alternatif yollar aramaya itiyor. Şimdilik bu başarılar, yalnız ama ısrarcı sanatçıların hikâyesi. Türkiye’de yapay zekâ hâlâ ‘gerçek sanat’tan sayılmıyor. Oysa bu üretimler ciddi yaratıcı süreçler barındırıyor. Z kuşağı ise yapay zekâyı doğal bir araç olarak görüyor ve bu dönüşüm artık kaçınılmaz çünkü teknoloji hayatımızın her alanına giderek daha fazla nüfuz ediyor. Tartışmalar başta korku ve endişelerle şekillense de zamanla daha yapıcı, yaratıcı ve etik yaklaşımlara evrilecek. Sanat ve teknoloji arasındaki sınırlar esneyecek, hatta belki tamamen yeni sanat anlayışları doğacak.”

—----------

Sanatçı ERDEM TOPSAKAL: “Türk sanatçıların başarısı, ‘teknolojide geriyiz’ algısına bir tokat”

İstanbul’un siyah-beyaz geçmişine sihirli bir dokunuş yapan bir sosyal medya hesabı, kısa sürede dikkatleri üzerine çekti. 1880’lerden başlayıp 1970’lere kadar uzanan eski zamanlara ait fotoğraflar, Yeşilçam’dan unutulmaz sahneler yapay zekâ ile hareketlendirilip canlandırıldı. Ortaya çıkan sinematik evren, izleyenleri yeni bir sanat formuna duyduğu ilgiyi gösterdi. Bu projeyi hayata geçiren isim Erdem Topsakal. Art Direktörlük ve Reklam Yazarlığı geçmişiyle sanatı, yapay zeka ortaklığında yaratıcılığıyla buluşturdu. Konuyla ilgiliyse şunları söyledi:

“Yapay zekâ, sanatçının üretim ortağı; süreci hızlandırıyor, ilham veriyor. Bu bir tehdit değil, fırsat. Andrew Ng’nin dediği gibi: ‘Yapay zekâ sanatçıları değil, yapay zekâyı kullananlar kullanmayanları değiştirecek.’ Özgünlük, fikrin kendisinden değil, ona yaklaşım biçiminden doğar. Veri setleri ortak olabilir ama onları nasıl filtrelediğin fark yaratır. Benim için özgünlük, ‘Bir fikre dokunduğunda parmak izlerin kalıyor mu?’ sorusuyla başlar. Christie’s’teki başarı bireysel değil, kolektif bir kırılma, ‘teknolojide geriyiz’ algısına tokat niteliğinde. Ancak teknik altyapı ve kodlama konusunda geri kalmış durumdayız. Sanatçılar yapay zekâyı bir kalem gibi kullanıyor ama henüz mürekkebini kendileri karıştırmıyor. Oysa geleneksel sanatlarımız –hat, minyatür, ebru– algoritmik yapıya çok uygun. Tekrarlayan desenler ve semboller, yapay zekâyla iyi birleşiyor. Yapay zekâ sanatının üç temel taşı var: kültür-vizyon, eğitim ve teknoloji. Bizde kültür ve vizyon var ama eğitim eksik. Müfredatlar 20. yüzyıla takılı kalmış durumda. AI sanatçısı olmak isteyen gençler genellikle YouTube ve yabancı kaynaklara bağımlı. Oysa bu, ilkokuldan başlayarak sanat eğitimine entegre edilmeli; ‘AI ile sanat dili geliştirme’ gibi güncel dersler de olmalı. Büyük bir dönüşüm yaşıyoruz. Z kuşağı için yapay zekâ bir iş arkadaşı. Direnmek yerine entegre olmak gerekiyor. Bu araçları aktif kullanarak yalnızca izleyici değil, yön veren olabiliriz.”

Sanatçı “VİKKİ BARDOT” Gizem Avcıoğlu: “Eğer bir fikriniz varsa, yapay zeka atölyenizdeki ustalara dönüşebiliyor”

Film kariyerine başlarken yarattığı anonim Vikki Bardot ismi, Gizem Avcıoğlu’nun kimliğe dair yaklaşımını gözler önüne seriyor. Ona göre kimlik, sabit bir yapı değil, kültürel imgeler ve kodlar aracılığıyla sürekli yeniden inşa edilen bir anlatı. Kısa sürede binlerce eser satan, yapay zekâ ve sanat üzerine TEDx konuşmaları yapan, 15’ten fazla ülkede eserleri sergilenen Gizem Avcıoğlu, yani Vikki Bardot, bugün artık güçlü bir sanatçı kimliğine evrildi. Kendisinden dinledik:

“Teknolojide olduğu gibi film sektöründe de ABD ve Avrupa’nın gerisindeyiz. Ama bu artık yaratıcı üretimin önünde bir engel değil. Bağımsızlarla büyük şirketler arasındaki fark hızla kapanıyor. İnternet ve yapay zekâ çağında artık ‘merkez’ kavramı geçerliliğini yitirdi. Türkiye’de henüz belirgin bir ‘Türk stili’ yok; ama bu eksiklik değil, potansiyel. Geleneksel sanat mirasımız, modern sanat geçmişimiz ve yakın dönem kültürümüz bu belirsizlikten doğacak yeni bir estetik için zemin sunuyor. Türk fotoğrafçılığı ve Yeşilçam filmleri de ilham verici bir kaynak olabilir. Fotoğraf zamanında küçümsendi, empresyonizm ‘taslak’ sayıldı, soyut ekspresyonizme ‘çocuk da yapar’ dendi. Dada, sürrealizm, kavramsal sanat, video ve dijital sanat da uzun süre ciddiye alınmadı. Bugün yapay zekâ sanatı da benzer bir tartışmanın içinde. Oysa sanat tarihi, dışlananın zamanla merkez hâline geldiği bir yolculuktur. Yeni teknolojiler sanatçının yerini almak yerine, olanaklarını genişletiyor. Bu, sanatın özgürleşme sürecidir. Rodin’in heykellerini çoğunlukla ustaları yapardı; önemli olan fikir vizyonuydu. Yapay zekâ da sanatçının fikrini hayata geçiren bir araç. Kalem ya da kamera gibi, onunla da hem klişe hem de yenilikçi işler üretilebilir. Genç sanatçıların en büyük engeli bazen kendi egoları ve alışkanlıkları. Çoğu, eski başarı modellerine tutunuyor. Oysa ben, yapay zekânın klasik sanatçı mitlerini yıkarak, yaratıcılığı bilinmeyen bir noktadan başlatan bir arayüz olacağına inanıyorum. Yeni bir altın çağ kapıda.”


Sanat 3.0Yapay ZekaKültür-SanatGündem
E-bülten
Art Newspaper Türkiye
Hakkımızda
Çerez Aydınlatma Metni ve Politikası
Kişisel Verilerin Korunma Politikası
Aydınlatma Metni
Açık Rıza Onay Formu
Künye
Partnerlerimiz
Satış Noktaları
Kariyer
İletişim
© The Art Newspaper