Arama
E-bülten
E-bülten
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Arama
Sergiler
Söyleşi

Yeryüzü dönüşürken kamera nereye bakmalı?

Edward Burtynsky’nin Türkiye’deki ilk büyük solo sergisi Dönüşen Yeryüzü, Borusan Contemporary’nin ev sahipliğinde Perili Köşk’te 20 Eylül 2025 - 16 Ağustos 2026 tarihleri arasında, Marcus Schubert küratörlüğünde devam ediyor. Burtynsky, “Kendimi bir hikâye anlatıcısı olarak görüyorum” diyor.

Ece Şahan
22 Eylül 2025
Edward Burtynsky. Fotoğraf: Christopher-Miche

Edward Burtynsky. Fotoğraf: Christopher-Miche

Borusan Contemporary, yeni kültür-sanat sezonunda endüstriyel manzaraları konu alan geniş format fotoğraflarıyla tanınan ve Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’yla uzun soluklu işbirliğini sürdüren Kanadalı sanatçı Edward Burtynsky’yi ağırlıyor. Marcus Schubert küratörlüğünde gerçekleşen Edward Burtynsky: Dönüşen Yeryüzü başlıklı sergi, sanatçının 30 yılı aşkın kariyerine ışık tutan kapsamlı bir seçki sunarken; doğanın kırılgan dengelerine dair çarpıcı bir bakışla, izleyiciyi gezegenin dönüşen manzaraları üzerine düşünmeye davet ediyor.

Kendini aktivist olarak tanımlamayan Edward Burtynsky, politik tartışmalara doğrudan girmiyor; ancak sessizliği tıpkı eserleri gibi başlı başına bir gerçeği yüzlere vuruyor. Bu yaklaşım hakkında yapılan eleştiriler içinse “Her zaman güzelliğin bir tür güçlü Truva atı olabileceğine inandım. İnsanlar estetikten etkilenip içine çekilirse, işin altında yatan gerçeklikle yüzleşmek için yeterince uzun süre kalabilirler,” diyor. Amacı ahlak dersi vermek değil; aydınlatmak. Ve gerçekten de izleyici, bu karelerle eleştirel bir bağ kuruyor.

Burtynsky’nin fotoğrafları yalnızca gözleri değil, bilinçleri de sarsıyor. Her kare, gezegenin yüzeyinde iz bırakan insan etkisini sessiz ama çarpıcı bir dil ile anlatıyor. Felaket ile estetiğin iç içe geçtiği bu dünyada, izleyici hem büyüleniyor hem de sorguluyor. Sergi, bizi zamanın ve endüstrinin şekillendirdiği topraklara götürüyor, geçmiş ile bugünü, doğanın direncini ve insan müdahalesini aynı anda gösteriyor. Burtynsky’nin Türkiye’deki ilk büyük solo sergisi Dönüşen Yeryüzü, Borusan Contemporary’nin ev sahipliğinde Perili Köşk’te 20 Eylül 2025 - 16 Ağustos 2026 tarihleri arasında devam ediyor. Burtynsky ile üretim sürecindeki etik sorumluluğundan Türkiye’de gözlemlediği çevresel dönüşümlere kadar, her fotoğrafın ardındaki hikâyeyi konuştuk.

Görsel olarak büyüleyici ama aynı zamanda rahatsız edici kareleriniz etik bir anlatı sunuyor. Bu etik sorumluluk üretim sürecinizde nasıl şekilleniyor? İlham mı yoksa sorumluluk mu veriyor?

Benim için ikisi birden. Endüstri yoluyla Dünya’yı nasıl yeniden şekillendirdiğimize tanıklık etmenin etik bir zorunluluğu var, ama aynı zamanda bu, merakımı tetikleyen şey ve kariyerime başladığımdan beri böyle. İlerlemeyi kötülemekle ilgilenmiyorum ama maliyetlerini anlamak, bunun kanıtlarını bulmak, görselleştirmek ve düşünmeye davet etmek istiyorum.

Edward Burtynsky, Tarım (Farming)

Türkiye’deki çevresel tahribatı, daha önce çalıştığınız diğer ülkelerle karşılaştırdığınızda nasıl bir tablo görüyorsunuz?

Ölçek bazı açılardan farklılık gösterse de kalıplar tanıdık. İster Avustralya’daki madenleri ister Hindistan’daki tuz düzlüklerini fotoğraflıyor olayım, hikâye benzer. İlerleme adına gezegenin yüzeyini eşi benzeri görülmemiş bir hızla dönüştürüyoruz. Türkiye’de ise hızlı sanayileşmenin kadim coğrafyayla çarpışmasına tanık oluyorsunuz ki bu da durumu daha bir acı verici hale getiriyor.

Borusan Contemporary Sanat Koleksiyonu’nun siparişi üzerine Türkiye’nin farklı bölgelerinde çektiğiniz Erozyon serisi, Perili Köşk’teki serginin açılışını yapıyor. Bu topraklarla ilk görsel temasınızda sizi en çok ne etkiledi?

Beni en çok etkileyen şey, zamanın hem doğal güçler hem de insan müdahalesiyle manzarayı ne kadar görünür biçimde şekillendirmiş olmasıydı. Türkiye’de bu katmanlı tarih özellikle belirgin. Toprak, geçmiş ve şimdiki uygarlıkların hikâyesini anlatıyor ve bu jeolojik anlatı; günümüzdeki tüketim ve çıkarım alışkanlıklarından, erozyona uğramış toprakları geri kazanma ve iyileştirme çabalarına kadar uzanan süreçten ayrılmaz bir bütün oluşturuyor.

Edward Burtynsky, Kuş Yolları, (Bird Tracks)

Dönüşen Yeryüzü sergisi hem estetik hem düşünsel açıdan güçlü bir deneyim sunuyor. Bu sergiyi hazırlarken sizi yönlendiren temel eksen neydi? Bu dönüşümün sonu sizce nereye evrilecek?

Yol gösterici ilke, hem gerçek hem de mecazi anlamda topoğrafyamızın nasıl değiştiğini göstermekti. Sanatsal pratiğimin ilk günlerinden Türkiye’deki daha yeni işlere kadar amaç, her zaman insan etkimizin birikimli ve derinden hissedilen bir portresini yaratmak oldu. Bu sürecin nereye varacağı ise bizim ortak tercihlerimize bağlı. Umarım bu çalışmalar, izleyicilerin neyin tehlikede olduğunu fark etmelerine yardımcı olur.

Bazı kesimlerce size yöneltilen eleştirilerden biri, doğa tahribatını estetik bir dille sunarak yumuşattığınız yönünde. Bir diğeri ise politik tartışmalardan uzak durmanız. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu eleştirileri anlıyorum, ancak her zaman güzelliğin bir tür güçlü Truva Atı olabileceğine inandım. İnsanlar estetikten etkilenip içine çekilirse, işin altında yatan gerçeklikle yüzleşmek için yeterince uzun süre kalabilirler. Amacım ahlak dersi vermek değil; aydınlatmak… İzleyicinin eleştirel bir şekilde bağ kuracağına güveniyorum.

Çalışmalarınızda felaketle estetik arasında çarpıcı bir denge kuruyorsunuz. Bu iki uç arasındaki çizgiyi nerede çekiyorsunuz? Hiç kameranızı indirip, ‘bunu çekemem’ dediğiniz bir an oldu mu?

Böyle anlar oldu. Özellikle felaketleri veya insan acısını fotoğraflarken… Kameramı kaldırmamayı seçtiğim zamanlar… Odağım bireysel travmadan çok sistemsel etki üzerinde (elbette bireysel acı da göz ardı edilemez). Amacım, gezegene yapıp ettiklerimizi yapısal bir düzeyde göstermek ve bu da hem mesafe hem de özen gerektiriyor.

Kendinizi bir aktivist olarak tanımlamıyorsunuz. Peki işleriniz bir tür arşiv çalışması sayılabilir mi? Sanatsal arşivcilik, sizce dolaylı bir propaganda biçimi olabilir mi? Sizce sanat doğayı belgelemek mi, yoksa doğayı savunmak için bir araç mı olmalı?

Elbette, kendimi bir hikâye anlatıcısı olarak görüyorum. Ve evet, sanırım çalışmalarım, gezegenimizin tarihindeki bu kritik anın bir tür görsel arşivini oluşturuyor denebilir. Eğer doğayı savunmaya katkı sağlarsa bundan memnuniyet duyarım, ancak amacım tanıklık etmek. Sanatın, belgeleme ile savunma arasında, ikisini de bütünüyle sahiplenmeden var olabileceği bir alanı doldurabileceğini düşünüyorum.

Çalışmalarınızda insan doğrudan görünmüyor, ama enkazı her karede hissediliyor. Bu ‘gizli portrelerde’ sizce asıl suçlu kim? Çevresel sorumluluk, toplumun farklı sınıfları arasında adil biçimde dağılabilecek mi sizce?

Görüntülerim bireylerin değil, sistemlerin portreleri, gerçi özellikle kariyerimin başlarında zaman zaman portre de çektim. Hepimiz gezegenin büyük ölçekli dönüşümünde pay sahibiyiz, ama bu pay eşit değil. Endüstriyel gelişimin, özellikle de fosil yakıtların yakılmasından elde edilen çıkarlar büyük ölçüde Küresel Kuzey’e gitti, oysa sonuçlarının yükünü Küresel Güney taşıyor. Üstelik bu bölgeler genellikle kuraklık, sel ve fırtına gibi iklim şoklarına karşı en az hazırlıklı yerler. Bu dengesizlik, karşı karşıya olduğumuz en büyük sorunlardan biri. Yine de anlamlı ve adil bir değişim için kolektif farkındalığın kritik bir ilk adım olduğuna inanıyorum.

Fotoğraf: Fethi Karaduman

Borusan Contemporary Müdürü Kumru Eren: “Edward Burtnsky kendi artistik söylem alanlarını yaratan bir sanatçı”

Borusan Contemporary Müdürü Kumru Eren, bir sanat kurumunun sadece eserleri sergilemekle kalmayıp, sanatçıyla uzun soluklu ilişkiler kurmanın ve çağdaş sanatın izleyiciyle buluşma biçimini dönüştürmenin yollarını anlattı.

Edward Burtynsky, Erozyon Kontrol, (Erosion Control)

Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu uzun vadeli sanatçı iş birliklerine önem veriyor. Bu tür ilişkileri kurarken neye öncelik veriyorsunuz?

Bir sanat koleksiyonunun sürdürülebilirliğini, dayandığı artistik çizginin tutarlılığı ve sanatçılarla kurduğu uzun süreli iş birlikleri sağlıyor. Gerek koleksiyon tutarlılığının sağlanması gerekse de artistik programın güçlü bir çizgide ilerleyebilmesi için, sanatçıların pratiği ve artistik vizyonlarının gücü, üretim potansiyeli ve üretimlerini dayandırdıkları söylemler kurum olarak yapılandırdığımız ilişkilerde önem verdiğimiz unsurlar olarak öne çıkıyor.

Edward Burtynsky ile yıllara yayılan bir ilişki inşa ettiniz. Bu işbirliğini bugüne taşıyan temel bağ neydi sizce?

Sanat pratiği ve artistik vizyonunun gücüyle, kariyeri uluslararası sanat arenasında kabul gören, fotoğraf alanına getirdiği yenilikçi sunum ve ifadesiyle ilham veren ve izleyici deneyiminde fark yaratarak kendi artistik söylem alanlarını yaratan bir sanatçı Edward Burtnsky. Vizöründen yansıyan imajların yaşadığımız çağ ve dünyaya kusursuz bir eşlik ve temsil kabiliyeti olduğunu görebiliyoruz. Çalışmalarının belgesel niteliğine karşın, ekspresyonist bir ressamın tuvaliymişçesine ustalıkla yaptığı soyutlamalar, onu endüstriyel peyzajlar üzerine çalışan diğer sanatçılardan farklı bir alana taşıyor. Estetiği etik ile birleştiren bu artistik yaklaşım ve kendini sürekli yenileyen teknik becerinin yarattığı inovasyon, uzun vadeli iş birliğimizin de temelini oluşturuyor.

Türkiye’de çevre temalı çağdaş sanat üretimleri henüz Batı’daki kadar yaygın değil. Bu alandaki boşluk sizce neden kaynaklanıyor? Bu sergiyle o boşluğa nasıl bir katkı sunduğunuzu düşünüyorsunuz?

Bir kurum olarak, bir sergi ile bu boşluğu doldurabileceğimiz iddiası elbette doğru olmaz, ancak program ve koleksiyonumuzun bilim ve düşün alanında ‘zamanın ruhunu’a yakalayan çizgisi paralelinde, çağdaş dünyanın çevre gibi pek çok farklı krizine değdiğimizi söyleyebiliriz. Diğer taraftan, sergide yer alan eserlerin üretim sürecinde TEMA ile olan iş birliğimiz gibi, serginin kamu programlarında da Yuvam Dünya Derneği ile ortak bir çalışmaya imza atarak, sergiyi alanın profesyonel paydaşları ve bilim insanları ile işlemeye devam edeceğiz.

Borusan Contemporary gibi kurumlar, Türkiye’de çağdaş sanatın izleyiciyle buluşma biçimini nasıl dönüştürüyor sizce?

Kültür kurumları, mecburi bir değişim içerisinde; söz konusu değişimin temel nedenleri taşınabilir ve kişiselleştirilmiş medya ve yapay zeka destekli yeni teknolojiler. Söz konusu dönüşüm yalnızca dijitalleşme olarak algılansa da maalesef pahalı teknoloji yatırımlarının sorunu çözmediğini görüyoruz zira sanat kurumları programlarından, izleyiciyle iletişim diline kadar pek çok parametrede dönüşümü önceliklendirmeleri kaçınılmaz. Borusan Contemporary, çalışma prensipleri gereği yaşamın içerisinde pozisyon alan bir sanat kurumu; dünyada benzeri olmayan ofis-müze konseptini 2011 yılından bu yana yaşatmaya devam ediyor. Yaşamın her alanını ve iş dünyasını, yaratıcı alanla kesiştirme arzusuna, bulunduğumuz coğrafyayı kültürel açıdan dönüştürmek; geleceğin sanat izleyicisini yetiştirmek ve sanat okuryazarlığını arttırma hedefleri eşlik ediyor. Sergi, etkinlik ve atölye programları bu izlekte ilerlerken; yeni ifade biçimlerinin güncel düşünsel izlekte ele alındığı, uluslararası sanat sahnesinde karşılık bulan projeleri izleyicilerimizle buluşturma hedeflerine odaklanıyor. Gerek sanatı üreten gerekse de izleyen taraf için açtığı deneysel ve düşünsel zeminin, sanat deneyimine yeni bir soluk getirdiğini düşünüyorum.

Sergiyi 20 Eylül 2025 - 16 Ağustos 2026 tarihleri arasında Borusan Contemporary Perili Köşk’te ziyaret edebilirsiniz.


SergilerSanatçıKültür-SanatGündem
E-bülten
Art Newspaper Türkiye
Hakkımızda
Çerez Aydınlatma Metni ve Politikası
Kişisel Verilerin Korunma Politikası
Aydınlatma Metni
Açık Rıza Onay Formu
Künye
Partnerlerimiz
Satış Noktaları
Kariyer
İletişim
© The Art Newspaper