Arama
E-bülten
E-bülten
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Arama
Kültürel Miras ve Müzeler
Değerlendirme

Çatırdayan bir dünyada galeri duvarlarına ne asılır?

Dönüşümler koleksiyoner profilini nasıl etkiliyor? “Evime yakışır” ya da “Bu daha ucuz” diyerek eser seçen izleyicilerin sayısı, sanatçıyla duygusal ya da düşünsel bir bağ kuran koleksiyonerleri geçti mi? Yanıtları, bu dönüşümün tam merkezinde duran galerilerle konuştuk.

Ece Şahan
14 Temmuz 2025
© Unsplash © Jordy Miyav

© Unsplash © Jordy Miyav

Savaşlar, ekonomik çöküşler, toplumsal ayaklanmalar... Tüm bu karmaşanın ortasında insan ruhu, çoğu zaman farkında bile olmadan, sanatla iyileşmenin yollarını aradı. Karanlığın ortasında bir mum ışığı gibi parladı sanat. Kimi zaman devletler bu ışığı kendi ellerine alarak onu propaganda aracı hâline getirmeye çalıştı. Ama halklar için sanat, bir protesto, bir sığınaktı. Peki ya bugün?

Dönüşümler koleksiyoner profilini nasıl etkiliyor? “Evime yakışır” ya da “Bu daha ucuz” diyerek eser seçen izleyicilerin sayısı, sanatçıyla duygusal ya da düşünsel bir bağ kuran koleksiyonerleri geçti mi? Lüksün etkisizleştirildiği, sermayeye karşı ayaklanmaların giderek daha çok ses bulduğu bir çağda, “Sanatı yoksullar yapar, zenginler alır” mottosu hâlâ geçerli mi? Yoksa sanat, bu yeni dünyada bambaşka bir yere mi savruluyor? Teknolojik gelişmeler yaşamın her alanını dönüştürüyor. Salgınlar insanları evlerine kapatıyor; savaşlar, yangınlar ve ekonomik krizler üst üste geliyor. Boykotlar yaygınlaşıyor, sermaye el değiştiriyor. Sosyal medyanın yarattığı dalgayla sanatçılar için tanınma fırsatları doğarken galeriler nasıl bir yön belirliyor? Gelecekte galeri mekanları nasıl evrilecek? Sanat piyasası, daha az riskli sanatçılarla çalışma ya da çevrimiçi satışa yönelme gibi stratejilerle kendini korumaya mı çalışıyor? Sorularımız bitmiyor… Art Basel 2025 raporunda çizilen tablo gerçeği ne kadar yansıtıyor? Sanat piyasası gerçekten de lüks tüketim ekseninden uzaklaşıp daha derin bir anlam arayışına mı yöneliyor? Peki sanat izleyicisinin ya da koleksiyonerin görme biçimi değişiyor mu? Bu dönüşüm sanatçının üretiminde mi yoksa küratörün seçkisinde mi daha görünür hale geliyor? Yanıtları, bu dönüşümün tam merkezinde duran galerilerle konuştuk.

Galeri 77 Direktörü Buğra Uzunçelebi: “Küratörün mahareti belirli konulara dikkat çekebilmek”

“Pandemi sürecinin insan alışkanlıklarında yarattığı değişim, küresel güçteki dengelerin yeniden şekillenmesi, ekonomik krizler, savaşlar ve protestolar gibi toplumsal olayların ardı ardına deneyimlendiği zorlu dönemlerden geçiyoruz. Dünyadaki bu değişimlere ve oluşan yeni trendlere uyum sağlayabilmek üzere sanat piyasaları da kendini sürekli yeniliyor. Haliyle galerilerin bu değişimlere ayak uydurabilmek amacıyla zaman içinde şartların gerektirdiği yeni hamleler yapmaları çok doğal bir refleks. Sanat eserlerinde ‘anlam arayışı’ her zaman varlığını koruyan bir olgu. Keza bir sanat eserine zaten size bir şeyler ifade ettiği için sahip olmak istersiniz. Bunu lüks tüketim olarak değerlendirmek ise bence piyasanın dışından kişilerce dile pelesenk edilmiş önyargılı bir yaklaşım. Koleksiyonerlik, özünde paradan çok bir tutku meselesi ve kaldı ki günümüzde zevkle yaptığımız hobilerimiz için bile uygun bütçeler yaratabiliyoruz. Sanatseverlerin galerilerden her bütçeye uygun sanat eseri bulabilmesi pekala mümkün. Hayatın kendisi bizzat değiştiğinden bireysel ve toplumsal değerler de evriliyor ve dönüşüyor. Bu değişim haliyle sanat izleyicisinin de algısını ve görme biçimlerini etkiliyor. Hem sanatçı üretimlerinde hem de küratörün yaklaşımında da bu değişimler kaçınılmaz. Sanatçı, içinde yaşadığı toplumun değişimlerinden doğrudan etkilenerek kişisel üretimlerini şekillendiriyor. Küratörün mahareti ise belirli konulara dikkat çekebilmek ve izleyene farklı bakış açıları kazandırabilmek üzerine.”

ArtOn Galeri Direktörü Ece Köksal: “Toplumsal ve siyasal gelişmeler küratoryal kararlarımızı etkiliyor”

“Krizler, kimi zaman geçici bir duraksamaya yol açsa da, bazen de dönüşüm, yenilenme ve alternatif stratejilerin gelişimi için bir zemin oluşturabiliyor. Belirsizlik ortamlarında bazı koleksiyonerler yatırımlarını geçici olarak durdururken, bazıları için ise daha güvenli bir liman işlevi görebiliyor. Bu durum, piyasanın iç dinamikleri, koleksiyoner profillerinin çeşitliliği ve sanatın sunduğu entelektüel değerle birlikte değerlendirilmeli. Kariyerinde istikrar kazanmış, yerleşik sanatçılara yönelim artıyor. Üretiminde toplumsal, politik ya da ekolojik meseleleri ele alan sanatçılar daha fazla ilgi görüyor. İzleyici ve koleksiyoner yalnızca biçimsel değil içerik ve düşünsel düzeyde de tatmin arayışında oluyor. Öte yandan, dijital sanat ve yeni medya temelli üretimlerin yükselişi, özellikle genç koleksiyonerler arasında alternatif yatırım alanlarına olan ilgiyi canlı tutuyor. Son yıllarda sanat alıcılarının daha bilinçli ve stratejik kararlar aldığı açıkça görülüyor. Koleksiyonerler artık yalnızca estetik beğenilere değil sanatçının üretim pratiğine, uluslararası görünürlüğüne, eleştirel kabulüne ve eserlerinin dolaşım potansiyeline büyük önem veriyor. Bu yaklaşım, sanatı hem entelektüel bir değer hem de uzun vadeli bir yatırım aracı olarak konumlandırma eğiliminin bir yansıması niteliğinde. Sanat kurumları olarak, yaşadığımız çağın ruhunu yansıtan içerikler üretmek bizim sorumluluğumuz. Bu nedenle toplumsal ve siyasal gelişmeler, küratoryal kararlarımızı doğrudan etkiliyor. Bu etki yalnızca içerik düzeyinde değil; aynı zamanda sergileme biçimleri, anlatı kurgusu ve izleyiciyle kurulan iletişim stratejilerinde de kendini gösteriyor. Koleksiyoner ve izleyici profilinde ise daha bilinçli, sorgulayıcı ve uzun soluklu bir yaklaşımın öne çıktığını söylemek mümkün.”

Zilberman Galeri Artistik Direktörü Nazlı Yayla: “İzleyiciler artık estetik değil içerik arıyor”

“Kriz dönemleri koleksiyonerlerin daha temkinli davrandığı zamanlar. Ancak bu dönemler aynı zamanda sanat alanında dayanışma temelli yeni oluşumların ve dijital etkileşim alanlarının gelişmesine de zemin hazırlayabiliyor. Bazı koleksiyonerler bu gibi kriz dönemlerini fırsat olarak değerlendirerek, değerini koruyacak ya da zamanla artacak eserleri tercih ediyor. Önceleri risk alan koleksiyonerler ise bu dönemlerde tanınmış isimlere yönelebiliyor, genç sanatçılara duyulan ilgi azalabiliyor. Yatırımcılar daha seçici ve araştırmacı davranıyor. Bu tür dönemler küratöryel yaklaşımda ise daha fazla duyarlılık ve toplumsal refleks gerektiriyor. Güncel meselelerle ilişkili işler üretme eğilimi artıyor. Satışlarda ise bu işler bazen daha fazla dikkat çekerken, bazen de koleksiyonerler daha ‘nötr’ içeriklere yönelebiliyor. Etki, bağlama ve koleksiyoner profilinin karakterine göre değişiyor. İzleyiciler artık sadece estetik değil, içerik ve bağlam arıyor. Daha fazla okuyor, araştırıyor ve eleştirel yaklaşıyorlar. Koleksiyonerler ise daha bilinçli ve uzun vadeli düşünüyor; yalnızca beğeni değil, anlam, temsil ve kültürel değer de belirleyici oluyor.”

Dirimart Yönetici Direktörü Burcu Özkaçar: “Eserin estetiğine değil, ne söylediğine dikkat ediyoruz”

“Bir sanat eserine bakışımız özellikle krizler ve belirsizlikler arttığında, eserin estetiğinin ötesine geçiyor. Anlamı, temsil gücü ve toplumsal bağlamının daha çok önem kazandığını söylemek mümkün. İzleyiciler ve koleksiyonerler de belki bu dönemlerde daha derinlikli, düşündürücü eserlerin peşine düşüyor. Sanatın kriz dönemlerine nasıl tanıklık ettiğini, onu yorumladığını ve dönüştürücü potansiyellere işaret ettiğini sorguluyorlar. Bu durum, söylemi güçlü eserlere olan ilgiyi artırıyor. Art Basel ve UBS tarafından yayımlanan yıllık raporlar bu eğilimi onaylıyor. Benzer şekilde örneğin Black Lives Matter hareketinin ardından müzayedelerde ve galerilerde ırksal adaleti ele alan eserlere olan talepte artış gözleniyor. Sanat piyasası canlı bir organizma gibi zorluklar karışışında hayatta kalma ve uyum sağlama yolları buluyor. İstisnai programları ayrı bir yere koyup, biraz basitleştirerek ele alırsak belirsiz zamanlarda tanınmış sanatçılara yönelmek risk yönetimini kolaylaştırıyor. Çevrimiçi satış platformlarının artışı fiziksel mekan kısıtlamalarını aşarak geniş bir alıcı kitlesine ulaşma imkanı sağlıyor, bir de tabii kendi ülkesine değil, farklı kültürlere ve pazarlara açılmak da bir nevi sigorta gibi. Yerel piyasalardaki dalgalanmalara karşı başka bir yerde dengeyi sağlayabiliyorlar. Toplumsal olayların yarattığı farkındalık ve hassasiyet sanat eserlerine yönelik beklentileri derinleştiriyor. Dolayısıyla, bir eserin sadece estetiğine değil, ne söylediğine, hangi konulara dokunduğuna da dikkat ediyoruz. İzleyicinin görme biçimi daha sorgulayıcı ve bağlamsal hale geliyor; bu değişim sanatçının üretiminde güncel sorunlara eleştirel yaklaşımlar, küratöryal seçkilerde de bu temaları öne çıkaran ve farklı bakış açılarını bir araya getiren sergiler aracılığıyla belirginleşiyor. Hem sanatçılar dünyayı farklı gördükleri için farklı üretiyorlar, hem de küratörler bu yeni bakış açılarını yakalayıp izleyiciye sunuyorlar. Hep birlikte, sanat aracılığıyla dünyayı daha iyi anlamaya çalışıyoruz.”

Galeri Nev İstanbul Galeri Direktörü Gizem Gedik: “Sanatçılar krizleri bir ifade aracına dönüştürerek toplumsal olaylara daha duyarlı üretimlere yöneliyor”

"Kriz dönemlerinde piyasa koşulları sanat alanını geri plana iterken, galeriler ve sanatçılar ciddi şekilde etkileniyor. Sanatçılar maddi güvence sağlamak adına daha önce ilgi gören işlerine yönelmek zorunda kalabiliyor. Koleksiyonculuk ise bana göre her zaman yatırımın ötesinde; sorumluluk, inanç, sürdürülebilirlik ve esneklik gerektiren bir alan. Radikal değişimlerden söz etmek güç olsa da, son yıllarda daha politik işlerden ziyade, sessiz ama estetik açıdan güçlü ve kişisel yoruma açık eserlere bir yönelim var. Bu zorlu dönemlerde sanat üretimini ve sanatçıyı desteklemek her zamankinden daha önemli. Toplumsal olaylar sergi içeriklerinden prodüksiyona, sosyal medya paylaşımlarına kadar süreci doğrudan etkiliyor. Risk almak istesek de bu artık zorlaşıyor. Sergi bütçeleri ve yıllık planlar yeniden şekilleniyor, hem sanatçılar, hem koleksiyonerler, hem de sanat alanında çalışan ekiplerin motivasyonunu güçlendirmek için ayrıca çaba harcamak gerekiyor. Öte yandan, ülkemizde çok büyük çaplı toplumsal olayların etkisi psikolojik olarak hızlı bir şekilde silinebiliyor ve kısa sürede ‘eskiye dönüş’ eğilimi görülebiliyor. Bu dönemlerde koleksiyonerler de kurumlar da kendi koleksiyonlarının bütünlüğüne, dili ve çizgisine uygun seçimler yapmaya devam ediyor. Ancak genç ya da koleksiyonculuğa yeni başlayan isimlerde, daha deneysel ya da güncel meselelere daha duyarlı yaklaşımlar gözlemlenebilir. “Etkinlik odaklı” büyük organizasyonlar veya sanat ile tasarımı bir araya getiren, özel sermayeyle, belli görünürlük kaygılarıyla geliştirilen birtakım etkinlikler içinse daha ihtişamlı, popüler ve garantici bir çizgi söz konusu olabiliyor.. Bu da izleyicide daha derin bir 'görme' deneyimi yaratıyor. Ancak elbette küratöryel seçkiler de çok önemli. Son dönemde mesaj kaygısı güçlü politik söylemler azalsa da, daha içe dönük, duygusal ve bireysel sergiler öne çıkıyor. Bu bir zıtlık gibi görünse de sanatçı ve küratörlerin ruh halini anlamak için içten bir alan sunuyor. İki yaklaşımın da dengesinin önemli olduğunu düşünüyorum ve farklı bakışlara, yorumlara açık sergi modelleri geliştirilebileceğine inanıyorum.”

Kültürel Miras ve MüzelerKültür-SanatsanatGündem
E-bülten
Art Newspaper Türkiye
Hakkımızda
Çerez Aydınlatma Metni ve Politikası
Kişisel Verilerin Korunma Politikası
Aydınlatma Metni
Açık Rıza Onay Formu
Künye
Partnerlerimiz
Satış Noktaları
Kariyer
İletişim
© The Art Newspaper