Dokuz yıl önce genç sanatçılara görünürlük kazandırmak amacıyla yola çıkan BASE, bugün Türkiye’nin dört bir yanından yüzlerce sanatçıyı bir araya getiren kapsayıcı bir platforma dönüştü. Kurucuları İdil Bilge ve Aslı Boduroğlu’nun deyimiyle BASE, yalnızca bir mezuniyet sergisi değil; genç sanatçılar için bir başlangıç noktası, bir ağ kurma alanı ve bir motivasyon kaynağı. Her yıl yeni mezunları sanat dünyasıyla buluştururken, bir yandan da kendi geçmişini, kendi mezunlarını, hatta kendi ekolünü yaratıyor. Bilge ve Boduroğlu, BASE’in dokuz yıllık yolculuğunu, değişen sanat ortamını ve genç sanatçıların bugün nerede durduğunu anlattı.
BASE’i ilk kurduğunuzda Türkiye’deki genç sanatçı ekosistemine dair gözleminiz neydi? Hangi eksik ya da motivasyon sizi bu yapıyı kurmaya itti?
İdil Bilge: BASE’i kurarken Türkiye’deki genç sanatçı ekosistemine baktığımızda, aslında çok büyük bir potansiyelin görünürlük sorunu yaşadığını fark ettik. Türkiye’nin dört bir yanında onlarca Güzel Sanatlar Fakültesi var, her yıl binlerce genç sanatçı mezun oluyor, ancak görünür olmakta, sanat dünyasına adım atmakta ve ‘sanatçı’ olarak kariyerlerini sürdürebilmekte güçlük çekiyorlar. Sanat üretimini sürdürmek zaten başlı başına zor bir süreç; görünürlük, bağlantılar, motivasyon ve destek olmadan bu yol daha da zor hale geliyor. Biz BASE’i, bu mesafeleri ve eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için kurduk. Nerede yaşadıkları, hangi okuldan mezun oldukları fark etmeksizin, tüm yeni mezunlara eşit bir görünürlük alanı sunmak istedik. Mezuniyetlerinin hemen ardından “şimdi ne yapacağım” diyen yeni mezun genç sanatçılara hem üretimlerini sergileyebilecekleri profesyonel bir platform, hem de sanat dünyasının farklı aktörleriyle tanışma fırsatı sunuyoruz. Bu gerçekten onlar için çok değerli bir fırsat. Sergi sırasında pek çok önemli tanışıklıklar, bağlantılar, dostluklar kuruyorlar. Tabii BASE’e katılan herkes sanat üretimine devam etmeyebiliyor, ama yaratıcı endüstrilerin farklı alanlarında yaratıcılıklarını kullandıklarını görüyoruz. BASE’e katılan sanatçıların önemli bir yüzdesinin de sanat üretmeye devam ettiğini görüyoruz. Onları ister bağımsız ister galeri sanatçısı olarak pek çok karma sergide görüyoruz, kimisi solo sergiler açıyor, kimisi eğitimlerine Türkiye’de ve yurtdışında devam ediyor, kimisi yurtdışında önemli başarılara imza atıyor. Bizim için en kıymetlisi, BASE’in onlara sanat üretmeye devam etme cesareti vermesi. Öte yandan hem başvurulara hem de sergilerimizde yer alan sanatçılara baktığımızda, Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış olağanüstü bir yaratıcı potansiyel olduğunu görüyoruz. Bu, aslında ülke genelinde ne kadar geniş bir sanat üretimi olduğunu, farklı şehirlerden eş zamanlı gelişen özgün fikirleri, üretim çeşitliliğini gözler önüne seriyor. BASE bu anlamda yalnızca genç sanatçılara görünürlük kazandıran bir platform değil, aynı zamanda Türkiye’deki çağdaş sanat üretiminin ne kadar dinamik ve çok sesli olduğunu da gösteriyor bana göre.
İlk yıldan bugüne baktığınızda, BASE sizce en çok hangi anlamda değişti?
Aslı Boduroğlu: İlk günden beri aynı heyecanla sürdürdüğümüz ve 9.yılına gelen BASE platformu aynı kurguyla devam ediyor ama mutlaka şartlar dahilinde evriliyor. BASE yıllar içinde en çok mekânsal olanaklar dahilinde değişiklikler gösterdi. İlk yıllarımızda BASE Talks programı BASE’in çok önemli bir bölümüydü ancak pandemi, finansal ve mekânsal olanaklar nedeniyle 2020’den beri gerçekleştiremiyoruz. Mekân elverdiği sürece olabildiğince fazla yeni mezuna ve eserlerine yer vermeye çalışıyoruz ve paralel etkinlikler de BASE’i büyütüyoruz. Son 2 senedir Bilgi Holding ev sahipliğinde Ritz Carlton Residences B Blok Fulya’da 4000m2 alanda, geçmiş yılların BASE sanatçılarından bir seçkiye yer verdiğimiz BASELECTED sergisi, ana sponsorumuz Trendyol Sanat iş birliğiyle ‘konuk ülke’ programımızın sergisi, KTSM ile seramik seçkisi sergisi, Jumbo ile sürdürülebilirlik temalı sergilerimiz gibi paralel sergiler de gerçekleştiriyoruz. BASE platformu şu an 1000’e yakın sanatçıya ulaşırken bir yandan yıl içinde farklı kurum ve markalarla iş birlikleri yaparak platformumuzdaki sanatçılara farklı fırsatlar sağlamaya çalışıyoruz. Yıllar içinde dijital sanat alanında yükseliş ve farklı mecra kullanımlarında değişiklikler de dikkatimizi çekiyor.
9 yılın sonunda BASE artık kendi mezunlarını, kendi tarihini üretiyor. Bu, bir “BASE ekolü”nün oluştuğu anlamına geliyor mu?
A.B.: Evet bir BASE ekolü oluştuğu kesin. Bunu ön görerek BASE’i yılda bir kez düzenlenen bir mezuniyet sergisi değil bir yeni nesil sanatçı platformu olarak konumlamıştık. BASE’in sanat öğrencileri arasında mezun olduklarında ilk hedef haline gelmesi, sanatseverlerin her yıl heyecanla BASE’de o yılın yeni yetenekleriyle tanışma heyecanı ve sanatçılarımızın başarı hikayelerini takip edebilmek bizim için çok gurur verici.Tüm Türkiye’den sanatçıları bir araya getirebildiğimiz için de aralarındaki etkileşimi gözlemleyebilmek çok değerli. BASE sanatçısı olmak sadece bir serginin ortak katılımcısı olmak değil o ailenin bir parçası olmak, birlikte büyümek ve yıllar içinde birlikte üretmek anlamına da geliyor. 9 yılda sanatçılarımızla beraber geldiğimiz nokta bizim için de çok sevindirici.
İ.B.: Ekol demek belki iddialı olur ama artık gerçekten bir BASE ailesinden söz etmek mümkün. Her yıl yeni mezunlarla tanışıyoruz, ama bir yandan da geçmiş yıllardan BASE sanatçılarını her sergide, her fuarda, farklı kurum iş birliklerinde görmek bizi çok mutlu ediyor. Nereye gitsek mutlaka yolu BASE’den geçmiş sanatçılara rastlıyoruz. Bu üretim sürekliliğini görmek, o ilk günden beri hedeflediğimiz şeye az da olsa katkı sağladığımızı hissettiriyor. BASE onların hayatında bir durak olmanın ötesine geçip, üretmeye devam etme motivasyonlarını güçlendiren bir deneyim haline geliyor. Bu da bizim için gerçekten çok kıymetli.
