Küresel sanat piyasası son yıllarda dikkat çekici bir dönüşümün ortasında. Hong Kong’dan Seul’e, Dubai’den Bangkok’a kadar uzanan yeni sanat merkezleri, yalnızca Batı’ya alternatif değil; kendilerine özgü kültürel, ekonomik ve politik dinamiklerle yepyeni ekosistemler inşa ediyor.
Kültürel üretimin popülerleşmesinde ise Asya’nın etkisi ise yeni değil: K-pop’tan Kore güzellik ürünlerine, dizilerden sinemaya uzanan dalga çoktan küresel ölçekte karşılık bulmuş durumda. Bugün aynı dalganın çağdaş sanatta da ivme kazanması, şaşırtıcı değil.
Peki, bu yükseliş Batı’nın gücünün zayıflaması mı, yoksa çok merkezli bir sanat dünyasının doğuşu mu? Bu soruları, Asya sanat dünyasını farklı cephelerden temsil eden dört isme yönelttik: Art Basel Hong Kong’un eski direktörü Adeline Ooi, mimar ve küratör Stefano Rabolli Pansera, LACMA’nın Çin sanatı uzmanı Susie Ferrell ve gazeteci-kültür eleştirmeni Vivienne Chow.
Doğu’ya Kayışı Tetikleyen Unsurlar Neler?
Khaoyai Art Direktörü Stefano Rabolli Pansera, “Bu değişimi tetikleyen birkaç neden birbiriyle iç içe geçti,” diyerek değişimi çok boyutlu okuyor: Kültürel, ekonomik, politik ve sosyal medya etkisi…

Stefano Rabolli Pansera
“Bu değişimi tetikleyen birkaç neden birbiriyle iç içe geçti. Bunlardan ilki ve en önemlisi kültürel nedenler: Önemli müzeler, küresel galeriler ve daha geniş kültürel söylemler, Batı dışı dünyadan gelen sanatçıların kültürel önemini kabul etmeye başladı. Batı dışı sanatçıların sergileri haklı olarak giderek daha fazla yer buluyor.
İkinci neden ise ekonomik: Asya, Orta Doğu ve Küresel Güney'de yeni servetlerin yaratılması, yeni estetiğe ilgi duyan ve yeni pazarların itici gücü olan yüksek gelirli koleksiyoncuların sayısının artmasına yol açıyor.
Bazen yeni pazarların arkasında siyasi bir motivasyon vardır: özellikle Orta Doğu'da, hükümetler kültürünü aktif olarak yumuşak güç aracı olarak kullanıyor, şehirlerini küresel merkezler olarak konumlandırmak için müzelere, bienallere ve kültür bölgelerine büyük yatırımlar yapıyor. Bu model, Güneydoğu Asya'da da başarıyla test edildi. Güney Kore'nin olağanüstü örneğini takip eden Tayland, sanatını ve yaratıcılığını tanıtmak için bir yumuşak güç komitesi kurdu.
Son olarak, günümüz toplumunda sosyal medya küresel görünürlüğü garanti altına alıyor. Instagram ve çevrimiçi satış platformları sanat dünyasının coğrafi engellerini azalttı. Bangkok, Cakarta veya Riyad'daki sanatçılar artık sanat camiasının bir parçası olmak ve kültürel söylemin bir parçası olmak için New York'a seyahat etmek zorunda değil. Özellikle Asya'da genç koleksiyoncular uluslararası alımlarda daha istekli, yeni formları denemeye ve küresel ağlara katılmaya daha yatkın, bu da Doğu'ya doğru kayışı hızlandırıyor.”
Koleksiyonculuğun Asya Yüzünde Neler Farklı?
Art Basel Hong Kong’un eski direktörü Adeline Ooi, “New York gibi Batı'daki uluslararası sanat piyasası merkezleriyle karşılaştırıldığında, bizim sanat piyasamızın nispeten daha genç olduğunu söyleyebiliriz,” diyerek Batı ile aradaki farkı vurguluyor. Ona göre Hong Kong, 1997’den bu yana müzayede evlerinin merkezi olması, Art Basel Hong Kong’un sahneyi büyütmesi nedenleriyle ve yeni genel merkezlerle birlikte bölgenin en güçlü aktörü haline geldi. Fakat asıl fark, genç nüfusun getirdiği dinamizm: Hindistan, Pakistan, Endonezya, Çin ve Filipinler’den yükselen yeni kuşak koleksiyonerler, yalnızca Batı tarzını takip etmiyor; yerel kahramanlara, çağdaş tutkulara ve kişisel kimlik arayışlarına yöneliyor.

Adeline Ooi
“Genelleme yapma riskini göze alarak, sanat koleksiyonculuğunun Asya'da nispeten yeni bir fenomen olduğunu söyleyebilirim. New York gibi Batı'daki uluslararası sanat piyasası merkezleriyle karşılaştırıldığında, bizim sanat piyasamızın nispeten daha genç olduğunu söyleyebiliriz. Hong Kong, Asya'da belki de en öne çıkan şehir. 1997'den beri büyük müzayede evlerinin merkezi olan Hong Kong, son zamanlarda yepyeni genel merkezlerin (Christie's ve Sotheby's) kurulması, Art Basel Hong Kong fuarı ve aktif uluslararası ve yerel galeri sahnesiyle varlığını ikiye katladı.
Asya gelecektir. Sadece Hindistan, Pakistan, Endonezya, Çin ve Filipinler’i saymak bile yeterli; dünyadaki en geniş 40 yaş altı nüfus bu coğrafyada. Şu anda büyümekte olan Millennial, Z ve Alpha nesillerini düşünün; son on yıllarda fiziksel dünyada ve kendi ortamlarında sanal olarak neye maruz kaldıklarını düşünün. Koleksiyon yapma eğilimleri kesinlikle sadece Batı tarzı sanatla sınırlı değildir. Karşılaştığım mevcut nesil Asyalı koleksiyoncuların, yerel sanat kahramanlarının farkında olduklarına ve koleksiyonculuk yolculuklarında, tarihlerine veya kökenlerine ya da spor ayakkabıları, çantalar ve Labubu gibi diğer koleksiyon parçaları gibi çağdaş tutkularına dayalı kişisel ilgi alanlarını da dahil etme eğiliminde olduklarına inanıyorum. Bazı durumlarda, koleksiyoncu rolünü (kendilerini ebeveynlerinin nesliyle özdeşleştirdikleri) atlayarak, yerel kar amacı gütmeyen kurumları destekleyen veya sanatçılara ve yaratıcı kişilere alan sağlamak için kendi platformlarını kuran patronaj yoluna giriyorlar. Zevk ve kimlik sürekli değişiyor ve gelişiyor ve Asyalılar genel olarak meraklı ve öğrenmeye hevesli. Büyüdükçe kendileri için kurallar oluşturduklarını görebiliyorum ve onların büyümesini izlemek ilginç olacak.”
Batı Lider mi Kalacak, Çok Merkezlilik mi Gelecek?
Artnet News Londra muhabiri ve The Asia Pivot kitabının ortak yazarı Vivienne Chow, “Hoşumuza gitse de gitmese de Batı tarihsel nedenlerden dolayı küresel kültür alanını domine etmeye devam ediyor,” diyor. Ancak ilginin giderek Doğu’ya kaydığının altını çiziyor. Ona göre dönüşümün daha başlangıç aşamasındayız, daha fazla girişimler kapıda.
“Hoşumuza gitse de gitmese de, Batı tarihsel nedenlerden dolayı küresel kültür alanını domine etmeye devam ediyor. ABD, İngiltere ve Fransa hala küresel pazarın büyük bir payını elinde tutuyor ve ticaret hacmi açısından dünyanın en önemli sanat fuarları ABD ve Avrupa'da yoğunlaşmaya devam ediyor.
Bununla birlikte, on yıldan fazla bir süre önce Art Basel Hong Kong'un lansmanından bu yana ilgi giderek doğuya kaymaktadır. Seul gibi şehirler ile Güneydoğu, Güney, Batı ve şimdi de Orta Asya bölgeleri dinamik aktörler olarak ortaya çıkmaktadır. Bu dönüşümün henüz başlangıç aşamasındayız, ancak bu bölgeden daha fazla girişim ve yeni fikirlerin çıkmasını bekliyorum.”
Art Basel Hong Kong’un eski direktörü Adeline Ooi ise “Rekabet kavramıyla pek ilgilenmiyorum, elma ile portakalı karşılaştırmak gibi olurdu,” diyerek Batı–Doğu ikiliğini reddediyor. Ona göre Asya’daki sanat merkezleri Batı’yı taklit eden rakipler değil, kendi sosyopolitik ve ekonomik koşulları içinde gelişen tamamlayıcı yapılar. Ooi, bu merkezleri “bahçeler”e benzetiyor: kimisi tropikal ve yemyeşil, kimisi daha kontrollü ve bakımlı; önemli olan ise her birinin hangi yönde şekilleneceği, kimleri destekleyeceği ve nasıl sürdürülebilir olacağı.
“Şahsen rekabet kavramıyla pek ilgilenmiyorum; bu, elma ile portakalı karşılaştırmak gibi bir şey olurdu. Birinin diğerini tamamlayabileceğini düşünmeyi tercih ederim. Bölgeyi yakından incelerseniz, Asya'daki bireysel pazarların farklı gelişme aşamalarında olduğunu fark edeceksiniz. Asya'nın sanat merkezlerinin gelişimi, bu geniş coğrafyadaki ilgili ülkelerin gelişimi ile bağlantılı. Her şeyde olduğu gibi, pazar büyümesi de sosyopolitik koşullar, ekonomik güçler, ulusal politikalar ve daha fazlası tarafından belirlenir. Bağlam her şeydir. Bununla birlikte, ben daha çok sanat merkezlerimizin hangi yönde şekilleneceği ile ilgileniyorum. Ekosistemleri nasıl gelişecek, kimleri destekleyecekler ve kendilerini nasıl sürdürebilecekler? Sanat merkezlerini bahçeler gibi düşünmek istiyorum, bazıları daha tropikal ve yemyeşil, bazıları ise daha bakımlı ve çevre kontrol sistemlerine sahip.”
Bu Yeni Nesil Koleksiyoncular Nereye Bakıyor?
LACMA’nın Çin Sanatı Yardımcı Küratörü Susie Ferrel, “Koleksiyonculuk çok kişisel bir süreçtir,” diyerek genç kuşak koleksiyonerlerin ilgi alanlarını tanımlıyor. Ona göre modern öncesi sanat, genç nesil için hâlâ bir cazibe taşıyor; ancak bu ilgi, genellikle müzeler aracılığıyla ya da aileden gelen bir merakla şekilleniyor.

Susie Ferrel
“Koleksiyonculuk çok kişisel bir süreçtir ve genç nesli etkileyen eserler, geçmiş nesillerde olduğu gibi kişiden kişiye değişir. Modern öncesi sanatın birçok genç koleksiyoncusunun, gençliklerinde müzeler veya tarih, sanat veya koleksiyonculukla ilgilenen aile üyeleri aracılığıyla tarihi eserlerle tanıştığını fark ettim. Tarihi eserlerin bağlamları, doğası gereği çağdaş yaşamdan daha farklı olduğu için, onları anlamak veya takdir etmek daha zor gibi gelebilir.”
Khaoyai Art Direktörü Stefano Rabolli Pansera ise, “Dijital sanat eserlerinin tanımı konusunda büyük bir karışıklık var,” diyerek önemli bir noktanın altını çiziyor. NFT’ler ve yapay zekâ üretimli işler 2021’de zirve yapmış olsa da bugün balonun patladığını söylüyor. Ona göre genç koleksiyonerler oyun kültürü, blok zinciri ve sanal gerçeklik üzerinden dijitale daha yakın dursa da geleneksel resim hâlâ değer ve prestij açısından baskın.
“Dijital sanat eserlerinin tanımı konusunda büyük bir karışıklık var. Genellikle satın alma prosedürüyle ilişkilendirilir (kripto para birimleriyle sanat eseri satın alırsanız vb.). Dijital sanata olan ilgi, NFT'ler, üretken eserler, yapay zeka sanatı, 2021'de dramatik bir şekilde zirveye ulaştı, ancak şimdi balon patladı. Dijital sanatı ve video sanatını seviyorum, ancak NFT'lerde ilgili herhangi bir sanat eseri görmedim. Muhtemelen doğru sanat eserlerine erişmek için çok yaşlıyım. Genç koleksiyoncular, özellikle oyun kültürü, blok zinciri veya sanal gerçeklikle bağlantılı olanlar, dijital formatlara daha aşinadır. Dijital sanat, onların kültürü tüketme biçimleriyle (ekranlar, cihazlar, ağlar) de uyumludur. Ancak, geleneksel medya, özellikle resim, değer ve prestij açısından hâlâ baskın. Müzayede verileri, genç sanatçıların (genellikle 40 yaşın altındaki) resimlerinin hâlâ yüksek talep gördüğünü göstermekte. Her halükârda, dijitalin resmin yerini aldığı senaryoyu değil, alanın genişlemesini düşünmek önemli. Koleksiyoncular, dijital varlıkları fiziksel eserlerle karıştırarak giderek daha fazla hibrit koleksiyonlar oluşturuyor. Kurumlar ve özel koleksiyonlar için resim hala değerin temelini oluşturuyor. Dijital eserler dikkat çekse de geleneksel resim baskın ortam olmaya devam ediyor. Gelecek hibrit koleksiyonlara işaret ediyor.”

Vivienne Chow
Vivienne Chow, “Medya ve sosyal ağlar yeni neslin sanata yaklaşımını giderek daha fazla şekillendiriyor,” diyerek öne çıkan bir dönüşüme dikkat çekiyor. Ona göre genç koleksiyonerler, farklı kaynaklardan aktif biçimde bilgi arıyor.
“Konuştuğum koleksiyoncuların ifadesine göre, medya ve sosyal ağların yeni neslin sanata yaklaşımını şekillendirmede giderek daha önemli bir rol oynadığı açık. Koleksiyoncular, çeşitli kaynaklardan proaktif olarak bilgi arıyor ve benzer düşünen akranlarıyla tutkularını paylaşmaya hevesli. Sosyal medya, sanatseverlerle bağlantı kurmalarını sağlarken, sanat piyasasında şeffaflığa olan talebi de artırıyor. Bu da, trendlere, veriye dayalı habercilikte ve derinlemesine analizlere odaklanan bağımsız gazeteciliği sektör için vazgeçilmez kılıyor.”
