Arama
E-bülten
E-bülten
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Köşe Yazıları
Ajanda
Dükkân
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Köşe Yazıları
Ajanda
Dükkân
Arama
Sergiler
Haber

Latif Demirci’nin Ardından; Mizah Nerede Kaldı?

İş Sanat’ın İstanbul ve Ankara’da binlerce ziyaretçiyle buluşan Yazan-Çizen Latif Demirci sergisi, İstanbul'dan sonra Antalya'daydı. Sanatçının karikatürleri, suluboyaları ve defterlerinden özel bir seçki 19 Ekim’e dek görülebiliyor. Bir dönemin gazetelerde heyecanla beklenen karikatür köşeleri, yok satan mizah dergileri… Latif Demirci’nin çizgileri, o soruyu sorduruyor: Mizah nerede kaldı?

Ece Şahan
30 Ekim 2025
Fotoğraf: Ali Güler

Fotoğraf: Ali Güler

Türkiye gibi politik gündemi yoğun, magazini bol bir ülkede en çok okunan şeydi bir zamanlar mizah dergileri… Gazetelerde karikatür köşeleri her gün heyecanla beklenirdi. Mizah dergileri her hafta yok satardı. Sadece gülmek için değil, itiraz etmek için, toplumsal hafızayı diri tutmak için eskizler çizilirdi, karakterler yaratılırdı…

Ama zaman değişti. Önce gazeteler yerini internete bıraktı, sonra karikatürler sosyal medyada paylaşılmaya başladı. Jenerasyon değişti, teknoloji gelişti, demografik yapı başkalaştı. Çizimler yerini tweetlere bıraktı… Gazeteci İhsan Yılmaz da bu durumu zamanın ruhu olarak yorumluyor: “Yeni bir mizah anlayışı var sahneye kayan. Güçlü bir Stand Up kuşağı var artık.” Bugün ekranda komedi dizileri bile yok; gülmekten uzak, sorgulamaktan tükenmiş bir hava hakim. Tam da böyle bir dönemde, geçmişi hatırlatan ve hafızayı tazeleyen bir sergi izleyiciyle buluşuyor: Yazan-Çizen Latif Demirci.

Yarım asrı aşan çizgileriyle Türkiye’nin hafızasında silinmez izler bırakan Latif Demirci, Gırgır’daki ilk işlerinden Hürriyet’teki günlük karikatürlerine, yayımlanmamış suluboyalarından eskiz defterlerine uzanan üretimiyle hem toplumsal belleğin hem de bireysel duyguların kaydını tuttu. Demirci’nin bu geniş mirası geçtiğimiz yıl İş Sanat’ın hazırladığı Yazan-Çizen Latif Demirci sergisiyle İstanbul ve Ankara’da binlerce izleyiciyle buluştu. Küratörlüğünü sanatçının kızı Yasemin Demirci ile gazeteci İhsan Yılmaz’ın üstlendiği sergi, şimdi ise Antalya Kültür Sanat’ta 19 Ekim’e dek görülebiliyor. Biz de bu sergi vesilesiyle hem yakın dostu hem de küratörlerinden biri olan gazeteci İhsan Yılmaz ile Latif Demirci’nin mirasını, mizahın geçirdiği dönüşümü ve serginin izleyiciye ne anlattığını konuştuk.

Demirci’nin yarım asırlık üretimi, Türkiye’nin demokrasi ve siyaset serüvenini de gösteriyor. Bugünden bakıldığında bu üretimin hangi kısımları hala güncel, hangileri “tarihin karikatürü” olarak kalıyor sizce?

Mizah yapısı gereği güncel olanın eleştirisi üzerine şekillenir. İtirazı vardır yaşananlara mizahçının, bu itirazını da çizgisiyle, yazısıyla dile getirir. Dünyanın son elli yılını düşündüğümüzde inanılmaz bir değişimin yaşandığını görürüz. Siyasi haritalar değişmiş, sistemler yıkılmış, yeni dünya düzenleri kurulmuş, savaşlar yapılmış, ülke sınırları yeniden çizilmiş, medeniyetler çatışmasını yaşamışız, dijital bir devrim geçirmişiz. Son olarak distopik gibi görünen bir pandemi yaşadık ama gerçekti. Bir de Türkiye özelinde yaşadığımız gelişmeler var. Latif böyle bir çalkantılı dönemin çizeri. Ama onun mizahı bütün bu değişimlerden, yaşananlardan etkilenen insanların ruhlarında bıraktığı etkilere odaklanır. O yüzden güncel bir olaydan yola çıkarak çizdiği bir karikatür bile zamansızdır. 40 yıl önce çizdiği bir macera tam da bugünü anlatıyor diye düşünürsünüz. Özel defterlerini, Çeviren Latif Demirci albümünü, onun sanatçı yönünü daha çok ortaya çıkardığı işin başka bir yere koyarım tabii.

Türkiye’de mizah dergilerinin, gazetedeki mizah köşelerinin eski güçlü varlığını sürdürememesini daha çok toplumsal ve siyasi dönüşümlere mi bağlıyorsunuz, yoksa mizahın artık sosyal medyaya sıkışması ve jenerasyon değişiminin etkisi mi ağır basıyor? Bununla bağlantılı olarak bugün ekranda komedi dizilerini bile göremeyişimizi aynı bağlamda okumak mümkün mü?

Her iki gerekçenin de geçerli olduğunu düşünüyorum. Basılı medyanın dijital karşısında gün geçtikçe kan kaybetmesi mizahın sosyal medyada daha fazla üretilip tüketilmesine yol açtı. Gençliğin kendini yakın hissettiği, itirazlarının, isyanlarının yansımasını gördükleri mizah dergileri geride kaldı. Gırgır’ın bir milyona yakın tirajlara ulaştığı 1980 sonrasının baskıcı dönemini düşünün. Büyük mizahçı Oğuz Aral’ın ‘çiçeği burnunda’ genç yeteneklerinin ustalarıyla birlikte yarattıkları bir başarı hikayesiydi bu. Bir okul oldu Gırgır ve pek çok başarılı mizahçı oradan çıktı. İtirazlar şimdi sosyal medyadan yükseliyor. O güçlü mizah damarı atmıyor ama artık. Zamanın ruhu diyelim. Yeni bir mizah anlayışı da var ama. Şimdi sanki bu durum sahneye kaydı. Cem Yılmaz’ın yolunu açtığı yoldan gelen güçlü bir Stand Up kuşağı var sahnede ve ekranda.

Bir gazeteci olarak bu sergiyi kürate etmeniz, anlatıya nasıl bir farklılık kattı? Öte yandan sanatçıya yakın bir dost olmanız, izleyicinin eserleri farklı bir gözle görmesini nasıl etkiliyor?

Sergiyi hazırlamamda gazeteciliğimin çok fazla bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Latif’in kaybından çok kısa bir süre sonra bu sergiyi yapmaya karar vermem, kızı Yasemin Demirci’nin babasına ait arşivi taşımaya karar vermesiyle oldu. Hemen bütün üretimlerini sakladığı bir arşivi olduğunu fark ettik. Sergiye koyacağım malzemeye de zaten Yasemin’le birlikte karar verdik. Doğal olarak çok duygusal bir hazırlık dönemiydi. Amacımız Latif’in ilk çiziminden son karikatürüne kadar onu her yönüyle yansıtabileceğimiz bir sergi yapmaktı. Serginin ve kataloğun tasarımını Emre Senan’la birlikte umarım başarmışızdır.

Suluboya defterler, orijinal çizimler, yayımlanmamış işler sergiye dahil edilmiş. Bu materyallerin görülmesi, Demirci’yi yalnızca bir karikatürist değil, daha geniş bir “çizgi sanatçısı” olarak yeniden konumlandırıyor mu?

Kendine özel o çizimleri, defterleri, suluboyaları Latif’in gerçek kişiliğini ve sanatçı yanını gösteriyor. 1996 yılında sergisini açtığı ve kitap olarak da yayımlanan, dünya sanatının başyapıtlarını yorumladığı Çeviren Latif Demirci serisiyle bu yanını göstermişti. Latife Tekin’in Berci Kristin Çöp Masalları için çizdiği ama son anda kitaba konmasından vazgeçilen çizimleri birer çizgi klasiğidir. Hele kimsenin bilmediği sulu boya çalışmaları tam anlamıyla bu yönünü gösterir.

Latif Demirci sergisini açarken temel motivasyonunuz neydi? İzleyicinin bu sergiden hangi duyguyu ya da hafızayı almasını istediniz? Sizce bu sergi sadece Latif Demirci’nin üretimini mi görünür kılıyor, bir saygı duruşu mu yoksa Türkiye’nin mizah geleneğine dair de bir tartışma açıyor mu?

Latif, mizah tarihimizde son elli yılın önemli figürlerinden biriydi. Yarattığı tiplerle birkaç kuşağın geçmişini mizahla birleştirdi. 20 yıl boyunca Hürriyet’te çizdiği karikatürlerle siyasi ve toplumsal hayatımızın mizahi kaydını tutarak ortak bir hafıza oluşturdu. Latif’in mizah penceresinden görünen yakın dönem tarihimiz var bu sergide. Bütün bu bilginin ışığında sergiyi açmaktaki asıl motivasyonumuz tabii ki Latif’in üretimlerini görünür kılmaktı. Kızının ve yakın bir dostunun ona olan sevgilerini göstermenin bir yolu.


SergilerKültür-SanatSanatçıGündem
E-bülten
Art Newspaper Türkiye
Hakkımızda
Çerez Aydınlatma Metni ve Politikası
Kişisel Verilerin Korunma Politikası
Aydınlatma Metni
Açık Rıza Onay Formu
Künye
Partnerlerimiz
Satış Noktaları
Kariyer
İletişim
© The Art Newspaper