
Av. Pınar Sönmez
2025 yazında Yapay Zekâ’nın sanatla olan etkileşimlerinin çok güzel bir örneğini gördük: Yeni medya sanatçısı Refik Anadol’un, Lionel Messi’nin 2009 UEFA Şampiyonlar Ligi finalinde Manchester United’a attığı en sevdiği golünden hareketle ürettiği eseri, 1 milyon 865 bin dolara satıldı. Messi’nin ağzından müthiş golünün hikayesi şöyle: “Gerçekleştiği an, unutulmaz bir yılı taçlandırması nedeniyle benim için en anlamlı gol, Manchester United’a karşı Şampiyonlar Ligi finalinde attığım kafa golü.” Anadol, Messi’nin ‘en sevdiği golü’ Yapay Zekâ destekli multisensoriyel bir yapıta dönüştürdü; golün gerçekleştiği anda futbolcunun 17 vücut noktası kameralarla izlenip nefes ve kalp atışı gibi biyometrik veriler işlenerek sekiz dakikalık, 16K çözünürlükte Hafıza Tapınağı adlı immersive video enstalasyonu üretildi.
New York’ta 12–22 Temmuz arasında sergilenen dijital eser, çevrimiçi olarak açık artırma usulüyle satışa çıkarıldı ve 1 milyon 865 bin dolara satıldı. 64,8 milyon izlenmeye ulaşan yapıtı sergide yaklaşık 3 bin 500 kişi ziyaret etti. Satıştan elde edilen gelirin Inter Miami CF Vakfı ve UNICEF’in Latin Amerika ile Karayipler’deki eğitim projelerine aktarılacağı belirtildi.
Yapay Zekâ ile üretilen sanat eserlerinin hukukunu; Yeditepe Üniversitesi Sanat ve Kültür Yönetimi’nde ve Mimar Sinan Üniversitesi’nde verdiğim derslerimde, ayrıca mütalaalarımda, konuşmalarımda, makalelerimde ele aldım ve tabii ki her günün gelişmelerini incelemeye, dijital fikri mülkiyete ilişkin hukuki analize, bizzat legal katkıya devam ediyorum. Yine Yeditepe Üniversitesi’nde Mayıs 2025’te verdiğim “Fikri Mülkiyet ve Sanat Hukuku Odağında Yapay Zekâ” başlıklı konferansımda “Yapay Zekâ’nın hukuki statüsü belli midir? Yapay Zekâ üretimi eserler yaratılırken neye dikkat edilmeli? Yapay Zekâ telif hakkı sahibi olabilir mi?” sorularının yanıtlarını anlatırken yenilik ve dönüşüm ilintisinde hukuki perspektifin insaniyet, yaratıcılık, dürüstlük, orijinalite, hakkaniyet lehine olması gerektiğinin altını çizdim. Çünkü, Yapay Zekâ’nın geliştirilmesi ve yaygın kullanımı, telif haklarını, sınaî mülkiyeti, patenti, markayı yakından ilgilendirmektedir. Şu anda Birleşik Devletler (ABD), Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği’ndeki (AB) fikri mülkiyet hakları bakımından mevzuatta pek çok yeni düzenleme elzemdir. Bununla birlikte, güncel mevzuata, hukuk felsefesine ve hukuk nosyonuna göre şimdiden teamülleri oluşturmaya başladığımız göz önüne alınırsa dijital geleceğin şekillenmesini teminen Evrensel Hukuk yaklaşımına göre titizlikle çizilecek yasal çerçevenin önemi daha da artmaktadır.
Eser, yasa ve orijinalite
Yapay Zekâ sanat eserinin hukuki korumasında mantalitenin idraki için önce tanımlamalara ve kaidelere bakmalıyız. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun sağladığı hukuki korumadan yararlanmayı teminen; FSEK 1/B-a maddesine göre “Eser, sahibinin hususiyetini taşıyan, ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema türlerinden birisi içine giren her nevi fikir ve sanat mahsulüdür.” Böylece bir ürünün Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser sayılabilmesi ve bu nedenle telif haklarından yararlanması için fikri bir çaba sonucu oluşmuş olmasının yanı sıra 1) Sahibinin hususiyetini taşıması (subjektif unsur) 2) Kanunda sayılan eser türlerinden birine girmesi (objektif unsur) koşulları sıralanmıştır. Yasada belirtilen türlerden Güzel Sanat Eserleri 8 bent halinde yazılmıştır. Bu durumda, “orijinallik” kriteri eser sahibinin “hususiyet”ini içerme ile sağlanmaktadır, vurgulanmaktadır, oluşmaktadır.
Bu mânâda, meselenin önemli bir boyutu Yapay Zekâ’nın hukuken kişi olarak tanımlanıp tanımlanmadığıdır, zira yasa gereği eseri meydana getirenin kanunen hukuki statüsü belirleyicidir. Avrupa Parlamentosu’nun 2017 tarihli “elektronik kişilik” önerisi en tutarlı betimlemedir. 2023 Aralık’ında Avrupa Birliği tarafından “Yapay Zekâ Yasası” (AI Act) onaylanmış ve AI Act 1 Ağustos 2024’te yürürlüğe girmişse de Kanun, farklı risk düzeylerine göre düzenlemeler getirmektedir ve yasa kademeli bir yapıya sahip olup, yüksek riskli Yapay Zekâ sistemlerine dair hükümler 02.08.2027’de uygulanmaya başlanacaktır. Gerçekten de globalde Yapay Zekâ’nın hukuki statüsünün kuvvetli bir kanunileşme rotasında olduğu açıktır.
Yapay zekâ yazılımı, yaratıcılık ve veriler
Bir diğer hukuki mevzu, Yapay Zekâ’ya yüklenen verilerin sahiplerinin mali ve manevi haklarıyla ilgilidir. Yapay Zekâ yazılımı, ürünü oluşturmayı; yüklenen verilerdeki kalıplardan veya niteliklerden seçmektedir ve deep learning sistemi ile otomatik olarak öğrenmektedir, öğretmektedir ve neticesinde üretmektedir. Bu konudaki mühim ilk emsali Aşk, Yaratıcılık ve Yasa adlı kitabımda analiz etmiştim. Yapay Zekâ tarafından üretilen bir portre, New York’ta Christie’s’de 23-25 Ekim 2018 müzayedesinde satışa sunuldu. Fransız sanat topluluğu Obvious tarafından yürütülen proje kapsamında, Edmond de Balemy’nin Portesi adlı eser büyük ilgi gördü ve tahminlerin 45 kat fazlasına, 432 bin dolara satılarak büyük bir müzayede evinde açık artırma ile satılan ilk Yapay Zekâ eseri oldu.
Evet, her halükârda, sanat tarihinde şimdiden yerini alan Yapay Zekâ eserlerde hukuki kilit noktalarının başında Yapay Zekâ’ya yüklenen eserler ve veriler için yazılı izin alınıp alınmadığı meselesi geliyor. Sanat eserlerinin sahiplerinden Kıta Avrupası ve Türk Hukuk sistemi usulüne göre alınan, tüm mali hakların sıralandığı bir yazılı izin ya da sözleşme ile üretim yapılırsa, Yapay Zekâ ile üretilen yeni eserlerde tazminat talebiyle karşılaşılmaması için yasal bir yol oluşturulabilir.
Adalet, dijital teknolojiler ve dönüşüm odağı
Nitekim, DasDas ile koordinasyon içindeki Türkiye’nin ilk dijital sanat müzesi X Media Art Museum’a yaptığım danışmanlık kapsamında Yapay Zekâ üretimi eserler için, hukuken tavsiye ettiğim ve savunduğum üzere, eser sahiplerinden ya da ilgili müzelerden tüm yazılı izinlerin alındığını ve önce uygulamada şekillenecek mevzularda bir ilki hayata geçirdiğimizi Türkiye’nin hukuk ve sanat tarihine bir kere daha not düşmek isterim. Somut örneklemimiz Refik Anadol imzalı sanat eserinde söz konusu veriler hakkında direkt bir iş birliğine, her zaman önerdiğim gibi bir anlaşmaya varılması son derece kıymetli. Yapay Zekâ teknolojilerinin sanatta, tasarımda, müzikte giderek artan bir rol oynamasını, fikrî mülkiyet hukukunu hem kuramsal hem tatbikat düzeyinde ciddi biçimde dönüştürmesini daha da çok konuşacağız. Öte yandan, kültürel diplomasi bağlamında, Yapay Zekâ ile üretilen sanat eserlerinin sınır ötesi etkileşimlerde ve uluslararası fikrî mülkiyet sistemlerinde yol açtığı değişimlere odaklanmayı sürdüreceğiz. Hakikat şu ki; teknolojik ilerleme saikinde, insanlığın dopdolu birikimi ile vücut bulan belli doğrular, fikri hakların çekirdeğindeki emek ilkesinin ve eser sahibinin hususiyetinin öncelenmesine işaret etmektedir.
Dijital teknolojilerin yeni hukuki hikayesinde ihtilafların çözümüne yönelik iş birliğini kolaylaştırmak, insaniyetin lehine fikri çabayı teşvik etmek yeni yasaları ve pratikleri getirecektir. Dünya adalet sistemlerine, sanat üretim biçimlerine, bilişsel disiplinlere nüfuz edecek Yapay Zekâ’nın adilane ve verimli tesiri ancak, erdemli prensiplerle yüksek hukuki standartların sağlanması, yasaların en iyi şekilde düzenlenmesi ve tatbiki ile mümkün olacaktır. Yapay Zekâ teknolojisinin dünyayı dönüştürücü geleceğini hukuki tanımlar, olgular, anlaşmalar, ulusal ve uluslararası uygulamalarla birlik içinde meydana getireceğiz.
Güncel Hukuk yazmış bir hukukçu yazar olarak sizlere bu harika mecra The Art Newspaper Türkiye’den merhaba demekten fevkalade mutluyum. Geleceğin inşasında, YZ’den orijinaliteye bin bir hukuki, sanatsal ve disiplinlerarası konu ile içten merhaba…