
Deniz Kulaksızoğlu. Fotoğraf: Eylül Çekiç
Aşina gerçekliğin sınırlarında yeni dünyalar kuran Kulaksızoğlu, alışılagelmiş düzlemsel gerçekliği yeniden üretmek yerine, izleyiciyi hem tanıdık hem de yabancı gelen, bu ikili hissin yarattığı hafif huzursuzlukla dönüşüm potansiyeli taşıyan ara mekânlara -liminal space’lere- davet ediyor. Bu mekânlarda, yan yana gelmesi beklenmeyen varlıklar ve imgeler rüya benzeri bir atmosfer yaratırken, alt metinde hissedilen gerilim, sanatçının mekânda uyguladığı tekrarlama ve varyasyon stratejileriyle derinleşiyor.
Deniz Kulaksızoğlu, OG Gallery’de Congratulations ve İMÇ 5533’te Discount Aisle olmak üzere iki kişisel sergi gerçekleştirdi. Mekânla doğrudan diyaloğa giren bir keşif süreciyle şekillenen sergilerde, gerçekliği açıklama ve büyük anlatılar yaratma amacı yerini henüz tanımlanmamış, açık ve belirsiz duygulara yer veren sahnelere bırakıyordu. Kulaksızoğlu, Congratulations’ta çocukluk ve ergenlik anılarını özgürlük arzusuyla harmanlayarak zamansal katmanları iç içe geçirirken; izleyici, beyaz kübik galeri boşluğunda kurak bir araziyi andıran hayali bir mekânda değişken bir arzunun bedenini deneyimledi. Discount Aisle ise İstanbul’un modernist miraslarından İMÇ’de, tüketim kültürünü hem taklit eden hem de bozuma uğratan kurgusal bir mağaza olarak kurgulandı. Burada, giysi gibi sunulan beden temsilleri aracılığıyla formun sınırları, işlevleri ve çoklu halleri irdelendi.
Deniz Kulaksızoğlu’nun üretiminde beden, sabit bir kavram olarak değil, sürekli dönüşen bir güç alanı olarak karşımıza çıkıyor. Sergi mekânları, bozulmuş bir kurguya dönüşürken, beden parçalanmış, anılar ve arzularla iç içe geçmiş bir hâl alıyor. Sanatçı, Fakewhale’e verdiği demeçte, “Bana doğrudan ‘beden’ kelimesiyle neyi kastettiğimi sorarsanız, dürüst olmak gerekirse sabit bir tanımım yok. Bu yüzden bedenin anlamı ve kavramı çalışmalarımda sürekli değişiyor. Ben, fikirlerin bedeni, anıların bedeni, anların, deneyimlerin, arzuların, hayallerin, mekânların ve potansiyellerin de bedeni olduğuna inanmayı seviyorum. Belki de beden, farklı gerçeklikleri birbirine bağlayan, içinde barındıran ve dönüştüren bir güçtür,” diyor.
Aynı zamanda, bedenin sıklıkla üretiminin merkezinde yer almasını, onun arzuyla kurduğu kopmaz bağa bağlıyor. Fakewhale’e verdiği bir röportajda, “Şüphesiz, beden ile arzu arasında derin bir bağ vardır. Beden bize algıyı sağlar, benlik duygusunu verir ve belki de en önemlisi, arzuyu taşır. Bu dört unsur -beden, algı, benlik ve arzu- birbirinden kopmaz biçimde bağlıdır,” diyen sanatçı, bu ilişkiyi çalışmalarında hem fiziksel hem de duygusal katmanları iç içe geçirerek araştırıyor; mekânı, arzunun, hatıranın ve kimliğin sürekli yeniden şekillendiği bir sahneye dönüştürüyor.