Arama
E-bülten
E-bülten
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Arama
Köşe Yazısı
Değerlendirme

“Ben Bay Komet”

Haldun Dostoğlu'nun The Art Newspaper Türkiye'nin BEKLENMEDİK başlıklı köşesinde yayınlanan yazısı

Haldun Dostoğlu
2 Ekim 2025
Haydi Mehmet Okula, tuval üzerine yağlıboya, 96x161 cm (detay) 1992

Haydi Mehmet Okula, tuval üzerine yağlıboya, 96x161 cm (detay) 1992



İnsan çoğu kez başına ne zaman ne geleceğini bilemiyor. Tıpkı Fransız yönetmen Claude Sautet’in 1970 tarihli Les choses de la vie (Türkiye’de Hayat Bağları adıyla gösterilmişti) filminde; Romy Schneider, Yves Montand ve Michel Piccoli arasında geçen aşk serüveninin, küçük ve beklenmedik tesadüflerle allak bullak olması gibi.

The Art Newspaper Türkiye’nin genel yayın yönetmenliğine getirilen Elif Tanrıyar’ın, sanırım göreve geldiğinin haftasında “Senin de bu yayında yazmanı isterim” şeklinde ilettiği mesaj, itiraf edeyim kendimi mutlu hissetmeme neden oldu.

Yaratıcılık alanlarında bana en zoruymuş gibi gelen ve dolayısıyla en değer verdiğim insanlar, kompozitörler ve yazarlardır. Her iki alanda yaratıcılıklarını ortaya koyan sanatçılara hem hayranım hem de kıskanırım onları. Gerçi hiçbir zaman bir kompozisyon yazamayacağımı, herhangi bir enstrümanı adam gibi çalamayacağımı gençken fark ettim ve bu sevda sadece hayranlık olarak kaldı. Ne var ki yazma tutkusu kırıntı halinde bile olsa hep içimde yer aldı. Zaman zaman denedim, bir gün oturup başlasam sanki arkası gelecekmiş gibi bir hisse kapıldım. Kim bilir belki de beceremeyebilirim endişesiyle hep erteledim. Dolayısıyla Tanrıyar’ın önerisi yazma hevesimi harekete geçirebilir diye üzerinde düşünmeye, çalışmaya başladım.

Nereden başlasam diye düşünürken yıllar önce kaleme aldığım minik bir denemeyi hatırladım. Yeniden ele alıp, yeniden yazarak bu maceraya başlamaya karar verdim. Ne var ki bundan sonraki yazıların denemeler yerine, anekdotlar, şahitlikler, hatıralar üzerinden gideceğini belirtmemde fayda var.

Temmuz’un ortasında, sıcak bir gecenin oldukça geç bir saatinde çaldı kapının zili. Korkuyla yataktan fırladım. Endişeli ve ürkek bir halde “Kim o?” diye seslenmiştim ki kapının ardından gelen fısıltıyı işittim.

“Ben Komet, Bay Komet…”

“Tanrım,” dedim kendi kendime. “Ne olabilir ki gecenin bu vaktinde!” Biraz da tedirgin, usulca açtım kapıyı.

“Yarın sabah acele Paris’e gitmem gerekiyor, şunları koyacak yer bulamadım, birkaç gün sende kalabilir mi?” diye sordu, sessiz ve biraz da utangaç bir ifadeyle.

Bir yandan uyanmaya çalışıp gözlerimi ovuştururken “Gayet tabii Bay Komet, yardım edeyim sana, hadi içeri taşıyalım,” diyerek, önce elindeki ilkokul çantasını aldım. Sonra başöğretmen sopasını, ardından patlıcanları birlikte taşıdık içeri.

“Bilemezsin ne kadar zordur patlıcan boyamak…”

“Evet, Bay Komet muhtemelen çok zor olmalı, kuşkonmaz boyamak kolay mı?”

Paketler bitmiyordu. Uçurtmaya asılan çocukları ben tek başıma içeri taşıdım. Bay Komet ise rüzgarda savrulan mendilleri getirdi içeri ve onları tek tek iplere astı. Ardından ise bir yığın gözlüklü, uzun boylu adam içeri girip salonun ortasına yerleştiler. Kaç kedi, kaç köpek girdiğini ise şimdi hatırlamıyorum.

Derken etekleri savrulan ilkokul öğretmenleri, fesli şairlerin hemen arkasından adım attılar eve… Kolilerce orman paketlemiş Bay Komet. Ağır orman kolilerini iki ucundan birlikte tutarak aldık içeri ve odanın en arkasına yerleştirdik. Melekler ise kendi kendilerine girdiler ve abajurların üzerine yerleşip taşıma faaliyetimizi izlemeye koyuldular. Koşan çocuklar, koşan adamlar içeri girerken ise bir an, komşular uyanacak ve polise haber verecekler diye korktum. Salonda, göçerler, domatesler ve krallar için zorlukla yer açabildik. En son Ali Fuat Bey ve arkadaşları geldi. Ve hemen masanın etrafında toplanıp şiir okumaya başladılar: “Koşarak Geldim Çorabı Deldim”.

Tabelalar ve felsefe tartışmalarına yer kalmadı evde.

“İstersen onları rüyalarıma alayım Bay Komet. Ne dersin?”

“Vallahi çok memnun olurum, benim hemen gitmem gerekiyor. Bileti değiştirmem, daha önce telefon etmem, ama her şeyden evvel evden ceketimi almam lazım. ‘Securite Social’ kartımı kaybettim, bulmam lazım,” diye söylenerek iniyordu merdivenleri Bay Komet.

İnerken, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ece Ayhan ve Lefter’in fotoğraflarını yere düşürdüğünü fark etmedi.

Onun ardından kapıyı kapatıp, kaçan uykumu paketlerin arasında bir köşeye yerleştirip, seyre koyuldum bu cümbüşü…

24 Temmuz 1998 İstanbul

24 Temmuz 2025 İstanbul



Köşe Yazısı sanatKültür-SanatGündem
E-bülten
Art Newspaper Türkiye
Hakkımızda
Çerez Aydınlatma Metni ve Politikası
Kişisel Verilerin Korunma Politikası
Aydınlatma Metni
Açık Rıza Onay Formu
Künye
Partnerlerimiz
Satış Noktaları
Kariyer
İletişim
© The Art Newspaper