BMW’nin 1975’te Alexander Calder’in boyadığı ilk Art Car ile başlayan projesi, bugün Julie Mehretu’nun dijital çağ vizyonuyla 50. yılını kutluyor. Art Car Koleksiyonu, markaların kültürel projelerde yalnızca sponsor değil, vizyoner bir ortak olabileceğinin kanıtı niteliğinde. BMW Group Kültür Etkileşimi Küresel Lideri Dr. Thomas Girst, BMW’nin sanat dünyasındaki yaklaşımını “Yaratıcı özgürlüğü onurlandırıyor, sanatçıları ve kültürel enstitüleri uzun süreli destekliyoruz. Biz sponsor değil, iş ortağıyız,” sözleriyle özetliyor. Girst ile, Calder’den Mehretu’ya uzanan sanatçı yolculuğunu, Türkiye’nin Contemporary Istanbul gibi etkinliklerdeki rolünü ve sanat–teknoloji–tasarım üçgeninde BMW’nin nasıl küresel bir strateji izlediğini konuştuk.

BMW Art Car 20, Julie Mehrteu
BMW Art Cars projesi 50. yıl dönümünü kutluyor. Sizce bu yarım asırlık yolculuktaki en önemli kültürel dönüm noktası neydi?
Sanatçılar, otomobilin keşfinden bu yana hareket kabiliyetiyle ilgileniyorlar. BMW’nin bu alana katkısıyla şahsen övünmek isterdim ancak bu, 1975 yılında BMW Art Car Koleksiyonu’nu oluşturmamızın öncesinden bu yana süregelen bir konu. Bir sanat tarihçisi olarak mobilite ve otomobiller hakkındaki erken dönem tartışmalarını araştırmayı ilginç buluyorum. Paris’teki bir parkta hızla ilerleyen bir otomobilin görüldüğü, Toulouse-Lautrec imzalı 1890’lardan kalma bir taşbaskı var. 1909 yılında yayınlanan Fütürist Bildirge ise otomobili modern bir heykel olarak selamlıyor. Sanatçılar, ilk günden beri otomobilin yalnızca tasarımıyla değil, hızı, sesi ve kokusuyla da ilgileniyorlar. Kritik olabilecek bu çok duyulu yaklaşım onlarca yıldır devam ediyor. Biz de 50 yıldır işbirliği yapmaktan gurur duyduğumuz, dünya genelindeki yüzlerce girişimimizle sanat alanında da faaliyet gösteren bir otomobil üreticisi olarak sanatın bir parçası olmaktan mutluyuz.
Alexander Calder'in ilk Art Car’ı BMW 3.0 CSL ile Julie Mehretu'nun en yeni Art Car’ı BMW M Hybrid V8'in yan yana getirilmesi projenin evrimini nasıl gösteriyor?
Bu ilginç bir soru; önce geniş resme bir bakalım isterim. Pek çok kişi tasarım eserlerinin aynı zamanda sanat eseri olduğunu iddia ediyor ancak ben henüz bu noktada değilim. Bunlar kültürün ve insanlığın elde ettiği başarının farklı yönleri. Sokrat öncesi dönemlerde hem teknolojik hem de sanatsal başarıyı temsil eden tek bir kelime vardı: techné. Sanat ve otomobillerin ortak bir yörüngeleri var. Aralarındaki bir çukur değil, bir zar. Bir karşılıklı kültür ve görüş alışverişi. Sorduğunuz evrim de tam bu noktada gerçekleşiyor. Özellikle gurur duyduğum konu, sanatın 50 yıldır nasıl değiştiği ve BMW Art Car Koleksiyonu’nun da bu değişimi onurlandırdığını düşünüyorum. İlk başlarda iş daha çok fırça kullanarak bir tasarım eserini sanat eserine çevirmekle alakalıydı. Ancak Ceo Fei 2016’daki Art Car #18’e sanal gerçeklik, bir uygulama, artırılmış gerçeklik ve video ekledi. Böylece onu bütünsel olarak deneyimlemeniz için o dijital dünyaya girmeniz gerekti. Şimdi ise zamanımızın en büyük sanatçılarından Julie Mehretu ile projenin daha da genişlediğini görüyoruz. Daha yeni Lagos’tan Dubai’ye geldim. Mehretu’nun ilk AFMAC (The African Film and Media Arts Collective/Afrikan Film ve Medya Sanatları Kolektifi) girişimi Nijerya’da gerçekleşti. Girişimine, otomobilin çok daha ötesine geçecek şekilde film, belgesel ve sanatçı odaklı projeleri dahil etti. Altı Afrika ülkesini kapsayan bu atölyeler tamamlandığında, aynı zamanda Venedik Bienali’nin de bir sonraki küratörü olan Koyo Kouoh büyük bir sergi düzenleyecek. BMW Art Car da atölyelerden çıkan filmlerle birlikte 2026’nın sonlarına doğru Güney Afrika’daki Zeitz Museum of Contemporary Art Africa’da (Zeitz MOCAA) düzenlenecek serginin bir parçası olacak. Bu, projenin birlikte çalıştığımız sanatçıların yaratıcı vizyonlarına saygı duruşunda bulunarak nasıl uyum sağlayıp geliştiğini gösteriyor. Projeyi bu kadar ilham verici kılan da bu.

BMW Art Car 1, Alexander Calder, Fotoğraf: Enes Kucevic
BMW Group olarak dünya çapında birçok sanat etkinliğine destek veriyorsunuz. Türkiye'de BMW'nin CI ve CI Bloom gibi etkinliklerle olan bağlantısı küresel stratejinizde nasıl bir yere sahip?
Öncelikle Türkiye’de doğan sanatçıların çağdaş sanatta önemli bir yeri var ve pek çoğuyla iş birliği yaptık. 2020 yılında Los Angeles’taki Frieze Art Fair’de Refik Anadol’la iş birliği yaparak The Art of Perfection: Data Painting for Rolls Royce eserini oluşturduk. Bu eser, siparişle üretilen otomobillerimizin üretim süreçlerinde kullanılan tüm renklerin veri setleri kullanılarak oluşturuldu. Bu yıl ise Ankara doğumlu sanatçı Göksu Kunak’la, Münih’in “Various Others Gallery Weekend” etkinliğinde yapacağı performansa bir BMW otomobilin dahil edilmesi konusunda işbirliği yaptık. Tabii ki söz konusu CI veya CI Bloom olduğunda onları sanat dünyasının paydaşlarından biri olarak buketimizdeki birer çiçek olarak görüyoruz. Her ikisi de sanatçıların görünür olabileceği platformlar sunuyor ve onlara işlerini ileri taşımalarını sağlayabilecek işbirliği fırsatları da sağlıyor. Bu etkileşim, dünyanın dört bir yanında Art Basel ve Frieze, Art Dubai, India Art Fair ve Stockholm Market Art Fair gibi sanat fuarlarıyla yaptığımız global iş birlikleriyle birebir uyum sağlıyor. Türkiye’de 40 yılı aşkın süredir iş ortağımız olan Borusan Otomotiv, BMW, MINI ve BMW Motorrad markalarının distribütörlüğünü yürütüyor. Borusan Otomotiv’in de bünyesinde yer aldığı Borusan Grubu, kurulduğu günden bu yana kültür sanat faaliyetlerinin destekçisi olmayı sürdürüyor. Bu kapsamda, Türkiye’nin başta gelen çağdaş sanat koleksiyonlarından biri olan Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nun sahibi Borusan Grubu, güncel sanat alanındaki faaliyetlerine, Borusan Holding’in de genel merkezi olan Perili Köşk binasında “Borusan Contemporary” çatısı altında devam ediyor. Bu köklü kültürel etkileşim BMW Group’un Türk sanat dünyasındaki varlığını zenginleştiriyor ve yerel değerler ile yaratıcı topluluklarla uyumluluğumuzu güçlendiriyor. Hepimiz, devlerin omuzlarında ayakta duruyoruz. CI’ın 20 yıldır sürdüğünü göz önünde bulundurduğumuzda bu uzun bir süre. Bazen tüm zorluklara rağmen olsa da bu başarının bir parçası olmak bizi onurlandırıyor.
Alexander Calder'den Julie Mehretu'ya uzanan sanatçı listesi büyük bir çeşitlilik sunuyor. Sanatçı seçiminde hangi kriterler belirleyici oluyor?
Sanatçıları bizim seçmememiz çok önemli. Tabii ki bana da çok fazla başvuru geliyor ancak biz uzmanlara güvenmemiz gerektiğine inanıyoruz. On yıllar boyunca ortak saygı ve merakı temel alan bir network kurduk. Bizim rolümüz çok net: Yaratıcı özgürlüğe müdahale etmiyoruz. Tasarımcılarımız ve mühendislerimiz gibi sanatçıların da yaratıcı özgürlüğe ihtiyacı var. Art Car Koleksiyonu için bir jürimiz var. Üyeler, dönüşümlü olarak yer değiştiriyor ve global ve cinsiyet temsilciliğini hedefliyorlar. Jüride Massimiliano Gioni, Stephanie Rosenthal, Anita Dube, Cecilia Alemani, Hans Ulrich Obrist ve ne yazık ki bu yıl hayatını kaybeden Koyo Kouoh gibi isimler yer alıyor. Hangi otomobilin kullanılabileceğine dair önerilerde bulunuyoruz ancak sonuçta jürinin verdiği kararla ilerliyoruz. İş ortaklarımıza güvenmek bizim için çok kritik.
“Eğer CI olsaydım, oldukça gururlu bir 20’nci yaş yaşıyor olurdum”
Bu yıl BMW Art Car Koleksiyonu’nun 50., BMW 3 Serisi'nin 50. ve CI’ın 20. yıl dönümü. Üç farklı dönüm noktasının yıldönümleri size sanat, tasarım ve mühendislikte nasıl ortak bir hikâye anlatıyor?
Ortak bir hikâye bulamasak ne olurdu? Yıl dönümleri ister başarınız ister içeriğiyle ilgilendiğiniz bir kutlama olsun, başarılarınız ve potansiyeliniz üzerinde düşünmeniz gereken zamanlar. Uzun süreli çalışmalara inanıyorum. Tarihe, miraslara, geleneklere inanıyorum. Bizi kısa yollar ve algoritmalarla tanımlanan zamanlardan ayıran şeyin doğru bir yolda ilerlemek olduğunu düşünüyorum. Evet, yarış ve sanatın ortak tutkusundan doğan BMW Art Car Koleksiyonunun 50’nci yılını kutluyoruz. BMW 3 Serisi Koleksiyonu da bir o kadar kalbimizde, şirketin DNA’sında yer alıyor. 1 Şubat 2026’ya kadar Münih’teki BMW Müzesi’nde bu iki tarihin buluşma noktasını kutlayan üç otomobil sergileniyor. Bunlar Sandro Chia’dan BMW M3 GTR, Michael Jagamara Nelson’dan BMW M3 ve Ken Done’den BMW M3. Contemporary İstanbul’dan bahsetmek gerekirse de nasıl başladığına ve bugün nereye geldiğine bir bakın! Eğer CI olsaydım, oldukça gururlu bir 20’nci yaş yaşıyor olurdum. Tüm dünya izlediği ve katılım sağladığı için biraz gergin de olabilirdim. Bunun özünde sınırlar, uluslar fark etmeksizin etkileşim, bir araya gelmek, insanoğlunun başarılarını kutlamak var!

BMW Art Car 20, Julie Mehretu, Fotoğraf: André Josselin
CI'daki konuşmanız 'diyalog' teması üzerine olacak. Sanat, teknoloji ve izleyici arasındaki bu üçlü diyalog sizin gözünüzde en güçlü anını nerede buluyor? Ayrıca, dijital sanat teknolojinin gelişmesiyle yeni bir alan olarak ortaya çıktı. Sizce bu vizyonu BMW Art Cars ile çok daha erken yakaladınız mı?
“Diyalog,” duyduğunuz kadar gerçekleşmeyen bir kelime. Diyaloğun, anlamak için konuşma yeteneğinden çok dinleme kabiliyetine sahip olmak kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Bir cevaba sahip olmak yerine sorular sormak önemli. Diyaloğu ilan etmiyoruz; yaşıyoruz. Bu sebeple Contemporary İstanbul’a nasıl katkı sağlayabileceğimiz konusunda heyecanlıyım. Teknoloji söz konusu olduğunda ön saflarda yer aldığımıza yürekten inanıyorum. Bir teknoloji şirketi olduğumuz için doğal olarak son teknolojilerle çalışan sanatçılara ilgi duyuyoruz. Buna birkaç örnek verebilirim. Beş yıl önce Londra merkezli Acute Art ile BMW Art Car Koleksiyonu’nu bir artırılmış gerçeklik uygulamasıyla sergilemek konusunda birlikte çalıştık. Bu uygulama ile herkes otomobilimizin mutfaklarında veya sahilde belirmesini sağlayabiliyordu. Bir yıl öncesinden bir diğer örnek, geçtiğimiz sene CI’da da sergilenen BMW i5 Flow Nostokana. E-Ink teknolojisiyle Esther Mahlangu’nun Art Car’ını temel alarak renk ve desen değiştirebiliyordu. Sanat ve teknolojiyi 2023 yılında Alex Israel’in REMEMBR’ı ile Miami Beach’teki Art Basel’da da birleştirdik ve ziyaretçileri kendi telefonlarından görseller yükleyebilecekleri son derece kişisel ve sürükleyici bir enstalasyona yönlendirdik. Cao Fei, on yıl önce birlikte çalışmaya başladığımız, dijitalin her alanında öncü olan bir diğer büyük sanatçıydı. Yıllar içinde, The Ultimate AI Masterpiece veya The Electric AI Canvas gibi girişimlerimizle, bir otomobilin yüzeyinin yapay zeka ile üretilen sanat eserlerini sergilemek için ideal bir alan olabileceğini gösterdik.
“Kültür, dünyadaki insan sayısı kadar farklı ve güzellikler barındırıyor”
BMW Art Cars dünyanın dört bir yanında sergileniyor. Sanat ve otomotivin buluşmasının farklı kültürlerde yarattığı tepkiler sizi şaşırttı mı?
Bu iyi bir soru. Kültür, dünyadaki insan sayısı kadar farklı ve güzellikler barındırıyor. Buna rağmen sanat ve otomotivin buluşması söz konusu olduğunda tepkilerde daha çok paralellikler görüyorum. Özellikle sanat otomobilleri Los Angeles’tan Dubai’ye, Paris’ten Şangay’a kadar tasarım, motor sporları, sanat, yarış, lifestyle ve teknoloji meraklılarını bir araya getiriyor. Burada içten gelen bir tutkudan bahsediyoruz. Objeye tutku, sanatçıya veya tasarımcıya ve onların arkasında yatan hikâyeye tutku ekliyorlar. İdeal olarak, sizin yapmaya cesaret edemeyeceğiniz bir şekilde başka birinin yaratıcı süreciyle derin bir bağlantı kuruyorlar. Hartmut Rosa’nın sosyolojik bir terimi var: rezonans. Sadece diğer insanlarla değil, sanat ve tasarımla da rezonans kurabilirsiniz. Bu tür bir rezonansa yakın olmak güçlü bir şey. Hayatı daha anlamlı kılıyor.
Siz aynı zamanda Duchamp üzerine çalışmış bir yazarsınız. Duchamp'ın "hazır yapıt" yaklaşımı ile bir otomobili sanat eserine dönüştürme arasında nasıl bir paralellik görüyorsunuz?
Beni bu konulara hiç sokmayın! (Gülüyor) Duchamp’ın hazır yapıt fikri, seri üretim olan bir ürünü imzalayıp sanata dönüştürmekten çok daha karmaşık. Zihnin bir alanı olarak görsel düzen ve "gri madde", zevk ve şans, Öklid dışı geometri, dördüncü boyut, sergileme, kopyalar ve birebir aynı diyeceğimiz nesneler arasındaki sonsuz küçük farklar gibi konular, Duchamp'ın hazır yapıtlarında devreye giriyor. Konuyu burada kapatmalıyım. Duchamp ve otomobillere geldiğimizde ise otomobil motorunun Büyük Cam (1915-1923) eserindeki notlarda büyük bir insan biçimci (antropomorfik) rol oynadığını görüyoruz. Kendisinin ehliyeti yoktu ama 1912’de Francis Picabia ve Guillaume Apollinaire ile modern sanat tarihinin ilk yolculuğuna katıldı. John Cage, Duchamp'ın kendisine, artık hiç kimsenin otomobil sahibi olmayacağı, bunun yerine A noktasından B noktasına otomobille gidileceği, ardından da başkasının otomobiliyle B ve C noktasına gidileceği gibi bir fikir verdiğini söylemişti. Bu nedenle Duchamp'ı otomobil paylaşma konseptinin babası olarak adlandırabilirsiniz!
“Biz sponsor değil, iş ortağıyız”
BMW Art Car Koleksiyonunun 'Rolling Sculptures' yaklaşımı, markaların kültürel projelerde yalnızca sponsor olarak değil, yaratıcı ve vizyoner bir rol oynayabileceğini gösteriyor. Bu konuda öncü ve rol model olarak görüldüğünüzü düşünüyor musunuz?
Dünya çapındaki geniş kültürel ağımız, sanat alanında 50 yılı aşkın anlamlı deneyimimizin getirdiği bilgi birikimimiz ve uzmanlığımızla kendimizi bu alanda lider olarak görüyoruz. Bir öncü ve rol model olarak, daha fazla şirketi sanat ve kültüre dahil olmaya teşvik etmekten mutluluk duyarız! Yaratıcı özgürlüğü onurlandırıyor, sanatçıları ve kültürel enstitüleri uzun süreli destekliyoruz. Biz sponsor değil, iş ortağıyız. Vizyoner kısmına ise başkalarının karar vermesi gerekiyor. Sponsorluk, A noktasından B noktasına yapılan bir parasal işlem. İş birliği ise bir etkileşim. BMW Art Car Koleksiyonu tarafında ise Art Car World Tour’u 2025 yılında 30’dan fazla ülkede hayata geçirdiğimiz için mutluyum; 2026’ya kadar da devam edecek. Art Car Koleksiyonu’nun gerçekten bir paskalya yumurtası gibi olduğunu düşünüyorum. Şu anda sanata bakıyor ve otomobili tanıyabiliyoruz. Şunu düşünün; 100 yıl sonra bu otomobillere bizim şu anda at arabalarına baktığımız gibi bakanlar olabilir. Biz at arabalarına bakınca “Vay canına, demek insanlar böyle seyahat ediyordu” diyoruz. Sonra 19’uncu yüzyıl edebiyatı okuduğumuzda bu at arabalarıyla ilişkili romantikliği, atmosferi görüyoruz. Ancak bugün onlarla bir bağ kurmamız daha zor. Aynı durumun otomobillerle de yaşanacağını düşünüyorum. Henüz gelecekte bireysel mobilitenin neye benzeyeceğini bilmiyoruz. Cao Fei, bizim için yaptığı çalışmada uçan bir BMW’yi öngördü. Şimdiden CO2 yayılımını azaltan motorlardan elektrikli mobiliteye kadar pek çok çarpıcı değişim gözlemliyoruz. Yakında otonom sürüşün yanı sıra şimdiden tahmin edemeyeceğimiz pek çok yenilik daha göreceğiz. Bu yüzden spesifik bir zamanda tasarlanmış nesneler olan Art Car Koleksiyonu da bir gün çok farklı bir şekilde algılanacak. Sadece sanat sebebiyle değil, tarihi hissi uyandıracak tasarımdan dolayı da ileride onları bir kez daha inceleyeceğiz.