Arama
E-bülten
E-bülten
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Arama
Kültürel Miras ve Müzeler
Söyleşi

SIGG ART FOUNDATION’IN KURUCUSU PIERRE SIGG: “20 yıl içinde CI, küresel ölçekte tanınan bir platforma dönüştü”

Contemporary Istanbul, uluslararası sanat dünyasında öncü rol oynayan isimleri Contemporary Istanbul Danışma Üst Kurulu’nda ağırlayarak, küresel erişimini ve uluslararası konumunu güçlendiriyor.

Meral Tabakoğlu
16 Eylül 2025

Uluslararası ölçekte etkili ve sanat dünyasında öne çıkan yeni üyeleri ile Contemporary Istanbul Danışma Üst Kurulu, İstanbul’un geniş sanat ve profesyonel çevrelerini CI ile bir araya getirerek dünyadaki sanatsal gelişmeleri takip etmeye ve bu deneyimleri fuar çatısı altında birleştirmeye önemli katkı sağlıyor. Onlardan biri de Sigg Art Foundation. Çağdaş sanat ve teknolojiyle derin bağları olan İsviçreli girişimci Sigg Art Foundation’ın arkasındaki itici güç, dijital ve teknolojik inovasyonlar. Önemli bir sanat koleksiyonuna sahip olan Pierre Sigg, Fransa’daki ailesinin evinde sanatçı rezidansları düzenlemekten, Sigg Art Foundation’ı kurmaya geçiş yaptı. Bu kâr amacı gütmeyen kuruluş, Pierre’in sadece sanat toplamakla kalmayıp, sanat dünyasında aktif rol alarak vizyonunu yansıtıyor.

Contemporary Istanbul 20. edisyonunda Sigg Art Foundation, kurucu Pierre Sigg’in koleksiyonundan seçilmiş, resim ve dijital kültürün kesişiminde yer alan yeni eserleri sergileyecek. Sergilenen sanatçılar arasında Korakrit Arunanondchai, Nancy Burson, Meriem Bennani, Neil Beloufa, Louisa Gagliardi ve Austin Lee yer alırken, Charles Ross ve Jean-Baptiste Vanmour’dan özel seçkilerde sunulacak. Vakfın yeni medya ve genç sanatçılara olan desteği, kuşaklar arası sanatsal deneyimi destekleme misyonunu yansıtıyor.

Sigg Art Foundation Kurucusu Pierre Sigg ile CI’u konuştuk.

Jean-Baptiste Vanmour (1671-1737), Sultan III. Ahmed’in Geçit AlayıTuval üzerine yağlı boya, 44 7/8 x 76 3/8 in114 x 194 cm





CI’ı uzun yıllardır uzaktan takip ettiğinizi biliyoruz. Sizce bu süreçte fuar nasıl bir dönüşüm geçirdi?

Sigg Art Foundation olarak, dijital sanata olan köklü tutkumuzla birlikte, 2006’daki kuruluşundan bu yana CI’ın etkileyici dönüşümünü yakından gözlemliyoruz. Yaklaşık yirmi yıl içinde CI, gelişmekte olan bölgesel bir sanat fuarından, sadece çağdaş sanatı sergilemekle kalmayıp İstanbul’un Doğu ile Batı arasında bir kültürel köprü olarak konumunu yeniden tanımlayan küresel ölçekte tanınan bir platforma dönüştü. Bu dönüşüm, özellikle dijital alandaki sanatsal yeniliklerin sınırlarını zorlamak isteyen vakfımızın misyonuyla derin bir şekilde örtüşen önemli gelişmelerle şekillendi. Fuarın ilk yıllarında CI, İstanbul’u çağdaş sanatın merkezi haline getirmeyi amaçlayan cesur bir girişimdi. Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde, ağırlıklı olarak Türk sanatçıları uluslararası izleyiciyle buluşturmayı hedefleyen mütevazı bir başlangıç yaptı. O dönemde bile fuarın taşıdığı vizyon dikkat çekiciydi; ancak bu vizyon daha çok bölgesel ölçekteydi ve İstanbul gibi tarihi ve kültürel mirasıyla özdeşleşmiş bir şehirde çağdaş sanat için bir alan açma çabasına odaklanıyordu. Zamanla vizyonunu genişletti; daha çeşitli galerilere ve sanatçılara kucak açtı. 2015’teki 10. edisyonu itibarıyla, o dönemdeki eleştirmenlerin de belirttiği gibi, fuar sanatsal fuarların bölgesel krizler karşısındaki rolünü sorgulayan, sanat yoluyla diyalog kurmayı hedefleyen dirençli bir platforma dönüştü. CI’ın dönüşümünde 2020 yılı önemli bir dönüm noktası oldu. Fuar, Haliç kıyısında yer alan Osmanlı dönemine ait tarihî bir tersane olan Tersane İstanbul’a taşındı. Bu yalnızca bir mekân değişikliği değil, aynı zamanda bir niyet beyanıydı. 600 yıllık geçmişi ve hâlâ süren restorasyon süreciyle Tersane, çağdaş sanat deneyimini bir üst seviyeye taşıyan eşsiz bir mimari bağlam sundu. CI’ın Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli’nin de vurguladığı gibi, bu hamle, geleneksel sanat fuarı formatını sorgulayan ve İstanbul’un eşsiz coğrafi ve kültürel yapısını sanatla bütünleştiren cesur bir adımdı.

Dijital sanata odaklanan Sigg Art Foundation’ın kurucusu olarak CI’ın yenilikçi yaklaşımları hakkında neler söylemek istersiniz?

Dijital sanat alanına adanmış Plug-In gibi bölümler ile 2023’te Simone Klein küratörlüğünde sunulan CI Photo Focus bölümü, fuarın çağdaş sanatın evrim geçiren disiplinlerine ne denli açık olduğunu gösteriyor. 2023’te Pilevneli Galeri’de sergilenen sanatçı Refik Anadol’un yapay zekâ ile ürettiği video işleri, dijital inovasyonu kucaklayan CI’ın yaklaşımını ve bizim küratöryel ilgilerimizle olan uyumunu mükemmel şekilde yansıtıyor. Fuarın uluslararası ölçeği de ciddi ölçüde büyüdü. 2023’teki 18. edisyonda CI, 22 ülkeden 67 galeriyi ve 591 sanatçının 1.500’den fazla eserini ağırladı. Bunların 21’i ilk kez katılan galerilerdi. 2024’teki 19. edisyon ise Türk ve uluslararası galerilerin eşit temsil edildiği, CI’ın bir “kültürel tercüman” rolü üstlendiği bir edisyondu. Bu sene New York çağdaş sanat sahnesini MoMA ve Brooklyn Museum gibi kurumlarla birlikte merkeze alan "Focus America" programı, CI’ın kültürlerarası diyaloğu geliştirme çabasını ve bizim dijital sanat topluluklarını küresel ölçekte birleştirme misyonumuzla ne kadar örtüştüğünü gösteriyor. 2023’te yaşanan deprem, ekonomik dalgalanmalar ve siyasi belirsizlikler gibi zorluklara rağmen CI’ın sergilediği dayanıklılık, onun sektördeki yerini sağlamlaştırdı. Pi Artworks’ten Jade Turanlı’nın da belirttiği gibi, CI her koşulda yoluna devam etti ve hem genç hem de köklü sanatçılar için canlı bir platform oluşturmayı sürdürdü. 2025’te Tersane İstanbul’da 20. yılını kutlayacak olan CI’da, BMW Art Car serisi gibi öne çıkan projeler ve bizim katılımımızla, fuarın yenilikçi ve olgun yapısının daha da güçlendiğini görüyoruz. CI, İstanbul’un küresel sanat sahnesindeki konumunu yükseltmekle kalmadı, aynı zamanda çağdaş sanatın dijital, disiplinler arası ve kapsayıcı geleceğine kucak açarak vakfımız gibi kurumlar için ilham verici ve üretken bir alan haline geldi.

Korakrit Arunanondchai, (1986). "Yıldızlar aynı zamanda ölü gezegenlerin fotoğraflarıdır, 2021. Açık renkli (ağartılmış) denim ve inkjet baskı tuval üzerine"



CI Danışma Üst Kurulu’nda yer alma kararını nasıl verdiniz? Sizi bu göreve çeken şey neydi?

CI Danışma Üst Kurulu’na katılma kararım, fuarın başkanı Ali Güreli’nin kişisel davetiyle şekillendi. Bu fırsat, çağdaş sanatı özellikle dijital inovasyon ile geleneksel pratiklerin kesişiminde ileriye taşıma yönündeki kararlılığımla derin bir uyum içerisindeydi. 2020’de vakfımı kurduğumdan bu yana, yapay zekâ, NFT ve dijital medya gibi teknolojileri kullanan genç sanatçıları desteklemeye odaklandım. CI’ın ileri görüşlü platformu, bu yenilikçi pratikleri küresel düzeyde görünür kılmak için mükemmel bir ortam sunuyor. Bu görevi üstlenmemin beni en çok etkileyen yanı, hızla evrilen sanat dünyasında güçlü bir rol oynayan saygın bir fuarın yönünü şekillendirme fırsatıydı. Bu sayede sınırları zorlayan sanatçıları destekleyebiliyor, dijital sanatın küresel sanat ekosisteminde daha fazla görünürlük kazanmasına katkı sağlayabiliyorum. Ayrıca CI’ın kültürler arası etkileşimi güçlendiren yapısı, farklı sanat toplulukları arasında bağlantılar kurma vizyonumla da örtüşüyor. Bu rolüm aynı zamanda Suudi Arabistan’daki kültürel inisiyatiflere olan ilgimin de doğal bir uzantısı. Suudi Arabistan’daki sanat sahnesi, büyük ölçekli projeler ve dijital yeniliklere yönelik artan ilgi sayesinde hızla gelişiyor. Vakfımız küresel düzeyde faaliyet gösterse de Suudi Arabistan’ın çağdaş sanattaki artan etkisi CI’ın misyonunu tamamlayıcı nitelikte. Bu bağlamda, geleneksel ve dijital sanat pratiklerini birleştirme hedefim, fotoğrafçılığın Sanayi Devrimi sırasındaki etkisine benzer bir kültürel dönüşüme katkı sağlama arzusuyla örtüşüyor. CI Danışma Üst Kurulu’na katılarak, bölgesel sınırları aşan kalıcı bağlantılar kurmayı ve sanatçılarla izleyiciler için dinamik bir ortam yaratmayı hedefliyorum.

“Gerçek yenilik, geleneksel düşünce kalıplarına bağlı olmayanlardan gelir”

Dijital sanata ve genç sanatçılara yatırım yapma ilginizden biraz daha bahseder misiniz? Bu yaklaşımınız Sigg Art Foundation’ın “sanat ve dijital düşünme biçimini” birleştirme misyonunuzla nasıl örtüşüyor?

Dijital sanata olan ilgim, temel bir paradigma değişimini gözlemlememle başladı: Geleneksel sanat piyasaları daha çok yerleşik isimleri tercih ederken, dijital sanat alanı makine öğrenmesiyle çalışan 25 yaşındaki sanatçıların özgün ve benzeri görülmemiş işler yaratmasına olanak tanıyor. Bu, teknoloji dünyasındaki geçmişimle de örtüşüyor; gerçek yenilik genellikle geleneksel düşünce kalıplarına bağlı olmayanlardan gelir. Genç dijital sanatçılarda beni etkileyen, dijital düşünme biçimini sadece bir araç olarak değil, yaratıcı bir ifade ortamı olarak içselleştirmiş olmaları. Ben Elliot veya Léa Collet gibi sanatçılar sistemler ve ağlar üzerinden düşünüyorlar; fiziksel ile dijital arasında bir sınır görmüyorlar, bunun yerine sürekli bir yaratım alanı olarak yaklaşıyorlar ve bu, benim kuşağım için hâlâ kavranması zor bir düşünce biçimi. Yatırım açısından bakıldığında, geleneksel piyasa metrikleri burada geçerli değil. Yatırım, sanatçının hızla değişen teknolojik ortamlarda yenilik yapabilme kapasitesine oluyor. Bu, entelektüel çevikliğe yapılan bir yatırımdır.

Vakfımızın bu misyonu, verdiğimiz desteğin biçiminde de kendini gösteriyor: Sanatçılara yalnızca stüdyo sağlamakla kalmıyoruz, aynı zamanda ileri teknolojiye ve araştırma ortamlarına erişim imkânı sunuyoruz. Sanatçı programlarımız, teknoloji şirketleri ve araştırma kurumları (arkeoloji, antropoloji vb.) ile iş birlikleri içeriyor ve bu da geleneksel yollarla ortaya çıkamayacak işler üretmelerini mümkün kılıyor. Biyoteknolojiyle çalışan ya da yapay zekâ estetiğini araştıran sanatçılarla birlikte yürüttüğümüz projelerde, sanatın bilimsel ilerlemeyle nasıl etkileşim kurabileceğine dair yeni modeller geliştiriyoruz. Sanatçıların hem yaratıcılıkta hem de dijital düşünme biçiminde akıcı olmasını sağlayarak, her iki topluluğa da hitap eden işler ortaya koymalarını mümkün kılıyoruz. Beni en çok heyecanlandıran ise uzun vadeli vizyon: Bu genç dijital sanatçılar yalnızca çağdaş sanat üretmiyorlar, aynı zamanda gelecek nesillerin sanatı nasıl yaratacağına, dolaşıma sokacağına ve deneyimleyeceğine dair altyapıyı kuruyorlar. Onlara bugün yatırım yapmak, aslında yarının kültürel ekosistemine yatırım yapmak anlamına geliyor. Bu yaklaşım, özellikle Orta Doğu gibi yeni ifade biçimlerine karşı daha az direnç gösteren bölgelerde çok karşılık buluyor. Genç sanatçılar dijital mecraları büyük bir yetkinlikle benimsiyor ve hem küresel ölçekte anlamlı hem de yerel bağlamda köklü işlere imza atıyorlar. Onlar sezgisel olarak biliyor ki: Dijital düşünme biçimi, geleneksel kültürü ortadan kaldırmak için değil, onu yeni yollarla ifade etmek ve yaşatmak için var.

Sanattaki koleksiyonerlik ve hamilik yaklaşımınızı nasıl tanımlarsınız?

Pierre Sigg olarak, sanat alanındaki hamiliğimi, yenilikçiliği ve kültürler arası diyaloğu desteklemeye adanmış, ömür boyu süren bir bağlılık olarak tanımlarım. 40 yılı aşkın süredir oluşturduğum Sigg Koleksiyonu; Picasso, Kiefer, Yves Klein gibi modern ve savaş sonrası dönemin ustalarının eserleriyle, sanatsal mirası sorgulayan genç sanatçıların işlerini bir araya getiriyor. Bu koleksiyon, 2020 yılında kurduğum Sigg Art Foundation çatısı altında, geçmiş, şimdi ve gelecek arasında canlı bir köprü kuran bir sanat anlayışını temsil ediyor. Vakıf aracılığıyla, özellikle resim gibi geleneksel mecralarla dijital ve teknolojik yeniliklerin kesiştiği alanları keşfeden vizyoner sanatçılara güç veriyoruz. Suudi Arabistan’da Al-Ula, Güney Fransa ve Yunanistan gibi kültürel açıdan zengin lokasyonlardaki programlarımız, sanatçıların yerel mirasla iç içe yaşayıp bunu yeni teknolojilerle korumalarını ve yeniden yorumlamalarını sağlıyor. Sigg Art Prize gibi ödül programları ile ArtMeta Basel ve Art Monte Carlo’daki sergiler, bu sanatçıların dijital sanat ve yapay zekâ aracılığıyla sanatsal sınırları yeniden tanımlamaları için uluslararası platformlar sağlıyor. Benim için hamilik, yalnızca koleksiyon yapmakla sınırlı değil; küresel, disiplinler arası bir sanatçı, küratör ve kurum topluluğunu kürate etmekle ilgili. Kültürler arası diyaloğu teşvik ederek ve yaratıcılığın sınırlarını zorlayanları destekleyerek, sanatın yenilik, kültürel mirasın korunması ve insan bağlantısı açısından dinamik bir güç olarak kalmasını sağlıyoruz.

Charles Ross (1937), HSSB 3/1/17, 2017, Cilalı ahşap panel üzerinde güneş yanığı



Kültürel Miras ve MüzelerKültür-SanatsanatGündem
E-bülten
Art Newspaper Türkiye
Hakkımızda
Çerez Aydınlatma Metni ve Politikası
Kişisel Verilerin Korunma Politikası
Aydınlatma Metni
Açık Rıza Onay Formu
Künye
Partnerlerimiz
Satış Noktaları
Kariyer
İletişim
© The Art Newspaper