Arama
E-bülten
E-bülten
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Arama
Sanat 3.0
Söyleşi

Yeni Medyanın İzinde: Noise_Media Art üçüncü edisyonuyla İstanbul’da

Sanat, teknoloji ve müziği aynı sahnede buluşturan Noise_Media Art, 17–21 Eylül’de Yapı Kredi bomontiada’da gerçekleşecek üçüncü edisyonuyla İstanbul’a geri dönmeye hazırlanıyor

Elif Onay
11 Eylül 2025

Dijital teknolojilerin hayatın her alanına nüfuz ettiği güncel zamanda, sanatın dili ve formu da kaçınılmaz olarak yeni biçimlere bürünüyor. Yapay zekâdan artırılmış gerçekliğe, veri görselleştirmeden biyo-sanat deneylerini kapsayan geniş bir yelpazeye hitap eden yeni medya sanatı, yaratım doğasını hem de izleyiciyle kurulan diyaloğu yeniden tanımlıyor. Yalnızca estetik bir deneyim sunmakla kalmıyor, dijital çağın araçlarıyla toplumsal, politik ve felsefi sorulara da yanıt arıyor.Kod, veri ve etkileşim üzerine inşa edilen; çoğunlukla kolektif üretim pratiklerinden doğan “yaşayan” eserler, güncel sanatın deneyim alanını dönüştürüyor.

Türkiye’de yeni medya sanatının öne çıkan temsilcilerinden biri de, 2024’te İstanbul’da ortaya çıkan ve kısa sürede uluslararası bir ağ kurarak Viyana’ya uzanan Noise_Media Art. Piksel. Creative Solutions’ın prodüksiyonu olarak hayata geçen bu oluşum, teknolojiyi odağına alan kreatifleri aynı sahnede buluşturuyor. Noise_Media Art kendi değerler sistemini, öznelerini ve bağlamını üreten, eşitlikçi ve yenilikçi bir medya sanatı ekosistemi olma amacını taşıyor.

İlk edisyonunda İstanbul’u medya sanatı için önemli bir buluşma noktası haline getiren, ikinci edisyonunda ise Türkiye’nin güncel dijital üretimlerini Avrupa sanat sahnesine taşıyan Noise, 17–21 Eylül 2025’te Yapı Kredi bomontiada’da gerçekleşecek üçüncü edisyonuyla yeniden İstanbul’a dönüyor. 18. İstanbul Bienali ile eşzamanlı gerçekleşecek bu etkinlik, interaktif enstalasyonlardan görsel-işitsel performanslara, dijital sanat eserlerinden deneysel elektronik müziklere uzanan zengin bir program sunarak, yerel ve uluslararası sahneden katılımcıları bir araya getirmeyi amaçlıyor.

OI Music IST Wolfgang Voit, Ali Mahmut Demirel

ELİF ONAY: Noise_Media Art fikri hangi düşünsel arka plan ve motivasyonla şekillendi? Bu oluşumu başlatma süreci sizin için nasıl başladı, hangi sorular yol gösterici oldu?

ARDA YALKIN: Noise Media Art, aslında bizim kendi türümüzü — teknoloji merkezli çalışan sanatçıları, stüdyoları, izleyicileri, üreticileri — bir araya getirmek için kuruldu. Konvansiyonel fuarlar ve etkinlikler, bizim alanımızdaki aktörlerin ihtiyaçlarını karşılayacak bir yapıya sahip değil; kendi ekosistemleri ve ona bağlı etik ile ticari değerleri var ve bu yapılar gereği, teknolojik sanata hak ettiği önceliği veremiyorlar. Bizim için Noise, yalnızca bir “etkinlik” değil; kendi bağlamını, değerler sistemini ve aktörlerini inşa eden bir buluşma alanı.

Noise’un varlık nedeni, bu alanda çalışan sanatçıların ana özne olduğu, stüdyoların, tasarımcıların, yazılımcıların ve farklı disiplinlerden üreticilerin oyunun içinde olduğu, deneyim odaklı ve kolektif bir yapı kurmak.

HANDE ŞEKERCİLER: İlk günden beri amacımız, konvansiyonel sanat kurumlarının “eğlence” olarak gördüğü bu disiplini, kendi doğal bağlamında ve kendi kriterleriyle değerlendirecek bir platform yaratmaktı. Bu yüzden ilk edisyondan itibaren lokal sahnenin aktörlerini uluslararası komüniteyle bağlama vizyonunu benimsedik. Sadece kendi sınırlarımız içindeki aktörler için bir alan yaratmak istemedik; hedefimiz, Türkiye’deki sanatçıları dünyanın medya sanatı ekosistemine doğrudan entegre etmekti.

Noise_Media Art, ilk edisyonundan bu yana nasıl bir evrim geçirdi? Üçüncü edisyona gelirken sizce en belirleyici dönüşüm ne oldu? Bu edisyon odağında hedefleriniz neler?

HŞ: İlk günden beri vizyonumuz, yerel sahnenin aktörlerini uluslararası toplulukla bağlamak oldu. Bu nedenle katılımcılarımızın yalnızca %30’u yerliydi; geri kalan %70’i yurt dışından geldi. Noise’un sadece kendi sınırlarımız içindeki aktörlere açık bir alan olmaması, başından beri en temel kuralımız.

AY: Bunun arkasında, teknolojinin sanat ekonomisini kökten değiştirecek bir dönüşümü başlatmakta olduğuna dair inancımız var. Sanat artık yalnızca bir duvara asılacak resim değil; medya sanatı ölçeklenebilir, devasa boyutlara ulaşabilir, karmaşık teknolojiler ve lojistik gerektirebilir. Yalnızca koddan oluşabilir, biyo-teknolojik medyumlar kullanabilir, izleyici etkileşimine ihtiyaç duyabilir. Stüdyolar, tasarımcılar, mimarlar, yazılımcılar da oyunun içinde.

Önümüzdeki edisyonlardan itibaren, galerilerin yanı sıra stüdyoları, geliştiricileri ve medya sanatı ekosistemindeki diğer aktörleri de Noise’a davet edeceğiz.

OI Emerge IST, Kira Xonorika

Yeni medya odağında, yeni nesil sanatçılardan ne tarz yenilikçi üretim biçimleri ve yaklaşımlar dikkat çekiyor?

Son yıllarda medya sanatında gördüğümüz yenilikler hem teknik hem de kavramsal düzeyde, birkaç belirgin eksen üzerinde şekilleniyor. Generatif yapay zekâ artık sadece “taslak” üretim aracı olmaktan çıktı; sanatçılar kendi veri setleriyle eğittikleri modeller üzerinden estetik imzalarını yaratıyor. Yapay zekâ ile gerçek zamanlı etkileşim kuran, izleyiciyle konuşan ya da tepkilerini analiz ederek eseri dönüştüren işler artıyor.

Bunun yanında, immersive (tam kapsayıcı) deneyimler öne çıkıyor - 360° projeksiyonlar, LED tüneller, XR odaları… Fiziksel mekânların üzerine dijital katmanlar bindirilerek “post-dijital” mekânlar tasarlanıyor. Canlı veri ile çalışan işler, iklim verilerinden finans piyasalarına kadar farklı kaynaklardan gelen bilgiyi anında görselleştirerek güncel olaylarla doğrudan bağ kuruyor.

Biyo-sanat ve post-human yaklaşımlar da yükselişte; biyoteknoloji ve sentetik biyolojiyle çalışan sanatçılar, insan-merkezli olmayan bakış açılarını araştırıyor. Fiziksel–dijital hibrit heykeller, hem galeride hem dijital ortamda yaşayan “çift varlıklı” eserler olarak yaygınlaşıyor.

Kavramsal olarak ise iklim krizi ve Antroposen, yapay zekâ etiği, post-truth çağında bilgi manipülasyonu, kimlik ve bedenin dijital yansımaları, teknoloji ile ritüel/spiritüellik gibi temalar öne çıkıyor. Bu üretimler, sadece estetik değil, eleştirel ve spekülatif perspektifler de barındırıyor.

Bize göre önümüzdeki dönemde en belirgin yönelimler, gerçek zamanlı ve izleyiciye uyarlanabilir eserler, açık kaynaklı ve kolektif üretim pratikleri, ve çoklu duyusal bütünleşme olacak. Medya sanatı, görsel–işitsel–dokunsal–kokusal unsurların yanı sıra beyin–bilgisayar arayüzleri gibi doğrudan sinirsel etkileşimleri de içine alarak neredeyse “canlı” bir varlık gibi hareket eden işlere evrilecek.

Medya sanatı genellikle dijital teknolojiler, etkileşimli yapılar ya da yapay zekâ gibi araçlarla özdeşleştiriliyor. Bu teknik odağın, işin düşünsel çerçevesini veya izleyiciyle kurduğu ilişkiyi ikinci plana ittiğini düşünüyor musunuz? Sizce bu tür bir yaklaşım yeni medya sanatının potansiyelini sınırlıyor mu? Teknoloji ve içerik arasında nasıl bir denge kurmak gerekiyor?

AY: Bence bu, şu anda medya sanatının tam kalbinde duran tartışmalardan biri. Teknoloji o kadar hızlı değişiyor ki yeni bir yazılım, cihaz ya da algoritma çıktığında sanat dünyası ve izleyici doğal olarak “yeni” olana yöneliyor. Bu da çoğu zaman tekniğin gösterisi ile fikrin derinliği arasındaki dengeyi bozuyor.

Medya sanatının potansiyeli, sadece teknolojik gösteri olmak değil; eleştirel bir bakış sunmak, toplumsal tartışmalara katkı sağlamak. Sadece teknolojiye yaslanmak, bu potansiyeli daraltıyor.

HŞ: Araç olarak teknoloji çok çabuk “konu” haline gelebiliyor. Bir VR gözlük ya da generative AI çıktısı başlı başına “yeterince ilginç” gibi görünüyor. Ama fikir, araştırma ve bağlam eksikse eser yüzeyde kalıyor. Ayrıca teknik trendler hızla yaşlanıyor — iki yıl önce “öncü” sayılan bir yöntem bugün sıradanlaşabiliyor. Sadece teknik yeniliğe yaslanan işler bu yüzden çok çabuk ömrünü tamamlıyor.

Bizim yaklaşımımızda teknoloji, her zaman fikri güçlendiren bir dil. Konsept teknikten önce geliyor. Bir işten teknolojiyi tamamen çıkardığımızda bile hâlâ bir fikri, bir duyguyu taşıyorsa, doğru yoldayız demektir. Bunun yanında teknolojiyi sosyoloji, felsefe, ekoloji ya da tarih gibi alanlarla buluşturmak izleyiciyi sadece “deneyimleyen” değil, “düşünen” bir konuma çekiyor.

Bana göre sanat, teknolojiyi görünmez kılacak kadar ustaca içerikle bütünleştirir. İzleyici önce fikri hisseder, sonra “bunu nasıl yapmışlar?” diye sorar. Eğer mekândan yalnızca teknikten bahsederek ayrılıyorsa, içerik zayıf kalmıştır.

VIE OI Focus, Ali Mahmut Demirel

Noise_Media’nın Viyana’ya uzanan ikinci edisyonu, Türkiye ile Avrupa sanat sahneleri arasında nasıl bir etkileşim yarattı? Bu deneyim, yeni edisyonun içeriğine ne tür yenilikler olarak yansıdı?

HŞ: Viyana bizim için yalnızca uluslararası görünürlük değil, yeni kapılar açan bir deneyim oldu. Avusturya Kültür Ofisi’nin desteğini aldık, Ars Electronica ve Civa gibi kurumlarla ortak projeler geliştirmeye başladık.

Kısa zamanda Türkiye’de kendi alanımızda en geniş uluslararası ağ imkanlarına sahip ekip olacağımıza inanıyorum. Bu bağlar, hem sanatçılar hem kurumlar için uzun vadeli üretim ortaklıklarının temelini atıyor.

AY: Sadece Noise değil, Noise’un Viyana’da gerçekleşmesi sayesinde Mutek ve Sonica’nın radarına girdik. Geçen sene Sonica’ya davetliydik ve bunun büyük faydasını gördük. Bu röportaj yayınlandığında Montreal’deki Mutek’te de kendimizi anlatmış, networking etkinliklerine katılmış olacağız.

Noise_Media Art önümüzdeki yıllarda nasıl bir yönde evrilmeyi hedefliyor? Gelecek planlarınızda yeni coğrafyalar, disiplinler ya da formatlar var mı?

HŞ: Noise, çatı organizasyonumuz Piksel. Creative Solutions altında yürüyen bir yapı; kendimizi tek bir etkinlikten çok, üretim–içerik–teknik altyapı ve profesyonel ağlardan oluşan bir ekosistem olarak konumlandırıyoruz. Çubuklu Silolar’da 1,5 yıldır süren sergilerin içerik, iletişim ve teknik altyapısını biz sağlıyoruz; Ars Electronica’yı Türkiye’ye getirdik (130.000 ziyaretçi) ve Ekim’de Zorlu PSM’de ikinci edisyonu yapıyoruz. Yine Ekim başında Sonica İstanbul’a geliyor.

Coğrafi olarak da genişliyoruz: yakın zamanda Birleşik Krallık’tan Sıradışı Yetenek vizesi aldık; Piksel. Creative Solutions’ı İngiltere’ye açıyoruz (şehir kararımız esnek) ve bunun doğal sonucu olarak Noise’un da oraya doğru büyümesi planın parçası.

Programın bileşenlerini de bağımsız kanallar olarak güçlendiriyoruz: OI_Music, yıl boyunca Noise’dan bağımsız biçimde elektronik müziğin kuytuda kalan yaratıcı seslerini güçlü görsellerle sahneye taşımaya devam edecek.

AY: Bununla eşzamanlı olarak yalnızca kendi projelerimizi değil, başkalarının projelerini de güçlendiriyoruz. İstanbul Bienali’nin teknoloji destekçisiyiz; Sakıp Sabancı Müzesi’nde açılacak önemli bir serginin teknik altyapısını üstleniyoruz; CCN Holding ile Türkiye’de bugüne kadarki en büyük immersive deneyim sergisini hazırlıyoruz.

Ars Electronica’dan sonra dünyaca ünlü bir başka festivali Türkiye’ye getirmek için çalışıyoruz. Ayrıca Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden biriyle ortak bir medya sanatı merkezi kurma sürecini başlattık; bir aksilik olmazsa bu girişimin ülke ölçeğinde ekosistemi dönüştüreceğine inanıyoruz.

Noise_Pro ise üreticiler, stüdyolar, kurumlar, koleksiyonerler ve geliştiricileri aynı masada buluşturan profesyonel ağ olarak kalıcılaşacak. Ritmimiz net: kapsayıcı üretim, sürdürülebilir iş birlikleri ve yerel aktörleri uluslararası sahneye taşıyan bir yapı kurmak.

Sanat 3.0Kültür-SanatsanatGündem
E-bülten
Art Newspaper Türkiye
Hakkımızda
Çerez Aydınlatma Metni ve Politikası
Kişisel Verilerin Korunma Politikası
Aydınlatma Metni
Açık Rıza Onay Formu
Künye
Partnerlerimiz
Satış Noktaları
Kariyer
İletişim
© The Art Newspaper