Arama
E-bülten
E-bülten
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Köşe Yazıları
Ajanda
Dükkân
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Köşe Yazıları
Ajanda
Dükkân
Arama
Köşe Yazısı
Değerlendirme

Paris- Houston- New York- Karagümrük Hattı / Dominique Schlumberger & John De Menil

1908 Paris doğumlu Dominique Schlumberger; hayatının büyük bölümünü ABD’de, Teksas ve New York’ta geçireceğini, Amerika’nın en önemli “Amerikan Sanatı koleksiyoneri” olacağını, Houston’da Menil Collection müzesini kuracağını ve bir gün “Ulusal Sanat Madalyası” alacağını nereden bilebilirdi…

Haldun Dostoğlu
17 Kasım 2025
Dominique de Menil, 1933 yılında Paris'in Las Cases Caddesi'ndeki de Menil ailesinin dairesindeki oturma odasında. 

De Menil Ailesi Belgeleri, Menil Arşivleri, Menil Koleksiyonu, Houston'un izniyle

Dominique de Menil, 1933 yılında Paris'in Las Cases Caddesi'ndeki de Menil ailesinin dairesindeki oturma odasında.

De Menil Ailesi Belgeleri, Menil Arşivleri, Menil Koleksiyonu, Houston'un izniyle

Bir önceki yazım, “İnsan çoğu kez başına ne zaman ne geleceğini bilemiyor,” diye başlıyordu. Bu yazıya da aynı cümle ile başlamak istiyorum. İnsan çoğu kez, başına ne zaman ne geleceğini bilemiyor. Beklenmedik olaylar, kişiler insanın karşısına çıkabiliyor.

1908 Paris doğumlu Dominique Schlumberger; hayatının büyük bölümünü ABD’de, Teksas ve New York’ta geçireceğini, Amerika’nın en önemli “Amerikan Sanatı koleksiyoneri” olacağını, Houston’da Menil Collection müzesini kuracağını, ailesinin Dia Foundation ve Dia Beacon’nun kurucuları içinde olacağını, 1986 yılında “Ulusal Sanat Madalyası” alacağını nereden bilebilirdi.

Petrol arama şirketi sahibi bir ailede doğan Dominique Schlumberger, Sorbonne'dan matematik diploması aldı. Kurşun mavisi gözleri ve iradeli kişiliğiyle tanınıyordu. Daha sonraki yıllarda film yapımına ilgi duydu ve Berlin’e gidip The Blue Angel filminde Josef von Stenberg’in senaryo asistanlığını yaptı. Fransız dergisi La Revue du Cinéma için film tekniği üzerine makaleler yazdı. İki dünya savaşı öncesi Avrupa’sının entelektüel ve varlıklı ortamında üç kız kardeşin ortancası olarak büyüyen Dominique, fizikçi babası Conrad Schlumberger'in, petrol yataklarının yerini gösteren elektrikli bir ölçüm cihazı icat etmek için verdiği mücadeleyi çocukluğu boyunca heyecanla izledi. Amcası Jean Schlumberger ise ünlü edebiyat dergisi Nouvelle Revue Francaise'in kurulmasına yardımcı olmuştu.

Napolyon döneminde zenginleşen aristokrat bir ailenin çocuğu olan genç baron Jean de Ménil ise hırslı bir bankacı ve Paris Siyasal Bilimler Enstitüsü mezunuydu. (1940'larda adını John olarak Amerikanlaştırmış, é harfinin aksanını da kaldırmıştır). Jean, her zaman İngiliz tarzı takım elbiseler giyer, Rue du Faubourg Saint-Honoré'deki Jeanne Lanvin'in atölyesinde özel gömlekler diktirirdi. Keskin zekalı, çelik bakışlı ve hızlı düşünen, aynı zamanda hayatı zevkli yaşamayı seven bir adamdı. Montparnasse'daki Ernest Hemingway, Man Ray ve André Breton gibi isimlerin buluşma yeri olan ünlü Brasserie La Coupole'un müdavimiydi. Soylu bir asker ailesinde doğmuş olmasına rağmen, babasının bir akrabasının borcunu ödemek için gösterdiği fedakarlıklar nedeniyle yoksul bir çocukluk geçirdi. Ailenin kısıtlı gelirini desteklemek için John okulu bırakıp bir bankada çalışmaya başladı. Daha sonra gece derslerine katılarak Paris Üniversitesi'nden mezun oldu. Fas'ın Rif Dağları'nda zorunlu askerlik hizmetini yaptı ve Afrika'ya ömür boyu sürecek bir aşk beslemeye başladı.

Dominique ve John için her şey 1930 yılında Versailles'da düzenlenen bir baloda başladı. 22 yaşındaki Dominique ile 26 yaşındaki Jean bu baloda tanıştılar. İlişki kısa süre içinde bir aşka dönüştü. Bir sonraki yıl 1931’de evlendiler. Genç evliler balayı için Fas'a gitmeye karar verdiler ve ülkeyi otobüsle boydan boya gezdiler.


Protestan olarak yetiştirilen Dominique, Katolik bir aileden gelen de Ménil ile evlendikten kısa bir süre sonra Katolikliğe geçmeye karar verdi. Bu hareket ilk başta Dominique’in ailesini şok etse de kısa süre sonra bu karara saygı gösterdiler. Dominique'in Paris'te yaşayan, aynı zamanda sanat koleksiyoncusu olan küçük kız kardeşi Sylvie Boissonnas şöyle diyor: “Babam aslında ateist bir neslin çocuğu idi ama Dominique çok manevi bir insandı onun sanki bir dine çok ihtiyacı vardı.” Bu evlililkten 5 çocukları oldu. Christophe, Adelaide, George, François ve Philippa. İlk 3 çocuk Fransa’da, son ikisi ise ABD de dünyaya geldi.

Max Ernst, Dominique'nin Portresi, 1932 civarı. Tuval üzerine yağlı boya ve grafit, 65,4 x 54 cmç Menil Koleksiyonu, Houston.

Artists Rights Society (ARS), New York / ADAGP, Paris

Genç evliler bir yandan Boulogne Orman’larında ata biniyor diğer yandan da sanatsal ilgi alanlarını geliştirmeye çalışıyorlardı. Dominique’in bilim adamı olan babası sanat için para harcamayı anlamsız bulurken kızı, “Zaten sanat eseri satın almıyorduk, çünkü o yıllarda paramız yoktu,” diyordu. Bir dostları, dairelerinin duvarlarına asmak için Max Ernst adında sürrealist bir ressamın atölyesini ziyaret etmelerini önerdi. Atölye ziyaretinde gördüklerinden hiç hoşlanmayan çift, atölyeden eser almak yerine sanatçıdan Dominique'in portresini yapmasını istediler. Sonucu beğenmediler ama resmi sakladılar. O zaman belki farkında değillerdi ama bu ziyaret belki de sürrealist sanata olan derin ve kalıcı sevgilerinin başlangıcı oldu. Bu portre kim bilir belki de on binleri aşacak koleksiyonlarına giren ilk eserdi. Savaştan sonra, Ernst'e olan bakış açıları değiştiğinde sanatçıyı yeniden buldular ve sanatçının en sadık destekçilerinden biri oldular. Koleksiyonlarında Ernst’in 100'den fazla eseri yer aldı.


Nazi'lerin Fransa'yı işgal edeceği belli olunca Dominique ani bir kararla üç çocuğu ile doğup büyüdüğü ülkesini terk etmeye karar verdi. Paris'ten ayrılıp önce İspanya’ya, ardından Bilbao’dan küçük bir şilebe binip Havana’ya gitti. Georges henüz bebekti. Christophe ve Adelaide ise yolculuk sırasında su çiçeği çıkarıyorlardı. Yetkililerin durumu fark edip gözaltına almaması için çocukları yol boyunca paltolarına sardı. O sırada ABD’de olan John karısını ve çocuklarını karşılamak için Havana’ya gitti. Nazilerin, tankları ve çizmeleri altında ezilen Avrupa’dan kaçabilmeyi başaran ve önce New York’a yerleşen aile, ardından John’nun Schlumberger petrol şirketlerinin Orta ve Uzak Doğu bölümünün başına geçmesi nedeniyle ABD petrol bölgesi Teksas Houston’a yerleşmeye karar verdi.

New York'ta yaşadıkları, 40’lı yılların başlarında modern sanatın tutkulu bir savunucusu ve aynı zamanda Marc Chagall'ın da arkadaşı olan Fransız Dominiken rahip Marie-Alain Couturier ile tanıştılar. Dominiken rahip Peder Couturier önderliğinde Manhattan'daki müzeleri ve galerileri gezmeye başladılar. Nisan 1945'te, yine Peder Couturier'in tavsiyesine uyarak, John, New York'taki Valentine Gallery'den Cézanne Montagne (1895) adlı bir suluboya bir tablosunu satın aldılar.

Kendisi de bir ressam olan rahip, Leger, Matisse ve Rouault'nun Fransa'daki kiliseler için eserler yapmalarını sağlayan başlıca isimlerden biriydi. Çifti galerilere götürerek modernistleri övüyordu. Dominique, rahibin bir keresinde koltuğunun altında bir Rouault tablosuyla öğle yemeğine geldiğini hatırlayarak, “Bizi açgözlü yaptı,” diyordu. Kısa sürede çift, Cezanne'dan Braque'a, Picasso'ya ve ardından sürrealizme yoğun bir şekilde ilgi duymaya başladı. Dominique, “O kadar bağımlı hale geldik ki, çıldırdık” diyordu. “Sanat eseri satın almak için borç bile aldık.”

Dominique, “koleksiyonculuk” kavramını gösterişçi bulduğu için, yakın zamana kadar bu terimi kullanmaktan çekiniyordu. Şimdi, bir gün koleksiyonlarının bir müzeyi dolduracağını hiç hayal etmediğini söylüyor. “Genç bir eş ve anne olarak bu meraka başladığım günlerden çok uzaklardayım...”

7 Eylül 2025, İstanbul


Köşe Yazısı Kültür-Sanatsanat
E-bülten
Art Newspaper Türkiye
Hakkımızda
Çerez Aydınlatma Metni ve Politikası
Kişisel Verilerin Korunma Politikası
Aydınlatma Metni
Açık Rıza Onay Formu
Künye
Partnerlerimiz
Satış Noktaları
Kariyer
İletişim
© The Art Newspaper