Tersane İstanbul’un büyüleyici atmosferinde gerçekleşen Contemporary Istanbul’un 20. yılında ziyaretçiler yalnızca eserleri değil, şehrin ruhunu da yeniden keşfetti. Boğaz’ın sularına yaslanan bu mekân, tarihle bugünü buluşturan görkemiyle fuara unutulmaz bir fon sağladı.
Contemporary Istanbul’un Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli; fuarı “gelecek kuşaklara bırakılan bir miras” olarak tanımladı. Ali Güreli “20 yıl boyunca Contemporary Istanbul üç ilkeye bağlı kaldı; Uluslararası bir fuar olmak, kültürel etkileşim ve alışveriş için bir platform yaratmak, fuar sona erdikten sonra da varlığını sürdürmek. Bugün CI yalnızca bir fuar değil; İstanbul’u çok yönlü uluslararası bir merkez haline getiren canlı bir kültür platformudur. Koleksiyonerleri, sanatçıları ve galerileri buluştururken, Contemporary Istanbul Vakfı aracılığıyla sanatsal ve eğitsel projelerle sosyal bir sorumluluk da üstlendik. Tüm zorluklara rağmen bölgedeki kültürel sürekliliğimizi koruduk. Eminim sanat ve teknoloji etrafında gelişecek tartışmalar, sanatçılara daha iyi bir gelecek kurma fırsatı verecek,” diyerek sözlerine devam etti.
Fuarın ilk anlarından itibaren hissedilen yoğun enerji, İstanbul’un sanat nabzının burada attığını gösteriyordu. Koleksiyonerlerin heyecanla dolaştığı koridorlarda genç sanatçıların keşif arzusu, sanatseverlerin coşkusu birleşti. Satış rekorları, uluslararası galerilerin güçlü seçkisi ve İstanbul’un küresel sanat gündemindeki merkezi rolü, bu buluşmayı daha da unutulmaz kıldı. Kapılar açıldığı andan itibaren herkesin dilinde aynı soru vardı: “Bu yılın en çok konuşulan işi hangisi olacak?”
Bu soruya en çarpıcı yanıt, feminist sanatın öncü ismi Judy Chicago’dan geldi. What if Women Ruled the World? (Kadınlar Dünyayı Yönetseydi Ne Olurdu?) adlı çalışması, tarih boyunca görmezden gelinen kadın seslerini görünür kılan güçlü bir manifesto gibiydi. İzleyiciyi alternatif bir tarih ve ütopya üzerine düşünmeye davet eden bu eser, yalnızca bir sanat yapıtı değil; kolektif hafızayı yeniden kurma girişimiydi. Chicago’nun tekstil gibi geleneksel teknikleri politik bir dile dönüştürmesi, fuarın entelektüel ruhunu en güçlü şekilde yansıttı.
CI’ın 20. yılına özel hazırlanan Focus America bölümü, ABD’nin yanı sıra Kanada ve Meksika’yı da kapsayan geniş vizyonuyla fuara damgasını vurdu. Küresel sanat pazarının %80’ini şekillendiren Amerika–İngiltere–Çin üçgeni içinde bu program, İstanbul’u doğrudan küresel sanat nabzıyla ilişkilendirdi. ABD’nin Türkiye diplomatik temsilciliği iş birliği ile Guggenheim Müzesi Onursal Başkanı Jennifer Stockman ağırlandı. Amanita, Heft, Revolver Galería, Leila Heller ve Friedrichs Pontone gibi galerilerin katılımı; Brooklyn Museum, Guggenheim, MoMA, Metropolitan Museum, Ontario Bienali ve MAC Montreal gibi kurumların katkılarıyla birleşti. Contemporary Istanbul’un Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli’nin de vurguladığı gibi, Focus America yalnızca yeni eserler sunmakla kalmadı, bambaşka bir dünyanın kapısını araladı.
Açılış resepsiyonu, Akbank ana partnerliği, Tersane İstanbul ortak partnerliğinde Alieé İstanbul’da gerçekleşti. Contemporary Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı ve Tersane Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Fettah Tamince’nin konuşması ile gece devam etti.
CIF Dialogues 2025: Düşüncenin Haritası
“Dağılan Koordinatlar” temasıyla gerçekleşen CIF Dialogues 2025, İstanbul’u yalnızca bir fuar sahnesi değil, aynı zamanda düşüncenin atlası haline getirdi. Contemporary Istanbul Vakfı Sanat Direktörü Sarp Kerem Yavuz küratörlüğünde düzenlenen iki günlük program, dünyanın dört bir yanından sanatçıları, küratörleri, mimarları, koleksiyonerleri ve kültür liderlerini bir araya getirdi. Guggenheim Müzesi Onursal Başkanı Jennifer Stockman’ın açılış konuşmasıyla başlayan program; Times Square Arts Direktörü Jean Cooney, mimar Han Tümertekin ve ION Kurucusu Mehmet Kalyoncu’nun kamusal alanda sanatın dönüştürücü rolüne dair tartışmalarıyla derinleşti. Marina Abramović’in canlı bağlantıyla gerçekleştirdiği söyleşi, performatif gücüyle salonu nefessiz bıraktı.
Programın bir diğer öne çıkan bölümü, BMW Grubu Global Kültürel Katılım Başkanı Prof. Dr. Thomas Girst, Borusan Otomotiv CEO’su Hakan Tiftik ve Contemporary Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli’nin yer aldığı BMW paneli oldu. “50 Years of the Art Car” başlığı altında sanat ve otomotivin yarım asırlık kesişimi aktarıldı. Sigg Art Foundation Kurucusu Pierre Sigg ve koleksiyoner Pierre-Christian Brochet, Batı dışı koleksiyonculuğun yükselen değerini vurgularken; UBS Dijital Sanat Müzesi Sanat Direktörü Ulrich Schrauth ile Hermitage Müzesi Eski Küratörü ve PSI Vakfı Baş Küratörü Dimitri Ozerkov, dijital sanatın yeni yüzünü tartıştı. Günün sonunda Brooklyn Müzesi Direktörü Anne Pasternak ve müze geliştiricisi Emin Mahir Balcıoğlu, dönüşüm dönemlerinde kurum liderliğinin değişen dengelerini samimi bir dille paylaştı.
Bu yılki programda ayrıca New York merkezli sanatçı Summer Wheat, Tersane İstanbul’daki konuk sanatçı programı aracılığıyla kentin yaşayan mirasında yeni eserler üretme sürecini anlattı. Perulu-Amerikalı sanatçı Grimanesa Amorós, ışık, hafıza ve anıtsallık üzerine konuşarak, The Peninsula Istanbul’un Art in Resonance programı için ürettiği büyük ölçekli enstalasyonunu paylaştı.
CIF Dialogues yalnızca tartışmalarla sınırlı kalmadı; fuarın özel projeleri görsel hafızayı da zenginleştirdi. Grimanesa Amorós’un Passage & Maritime adlı ışık yerleştirmesi, Tersane’nin taş duvarlarını çağdaş bir deneyime dönüştürdü. BMW’nin Art Car sunumu sanat ile teknolojiyi buluştururken, genç sanatçılar üzerine yapılan tartışmalar yeni kuşak koleksiyonerler için ilham verici bir platform sundu. Koleksiyoner sohbetlerinde İstanbul’un uluslararası sanat sahnesindeki yükselişi öne çıkarken, dijital sanat ve rezidans programlarına dair paneller genç izleyicilerin ilgisini topladı.
Bunun yanı sıra, Contemporary Istanbul Vakfı ve Tosyalı Holding iş birliğiyle, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi’nde sanat eğitimi sertifika programını başarıyla tamamlayan altı öğrenci fuarı deneyimlemek üzere İstanbul’a davet edildi. Öğrenciler, Tosyalı Holding standında online ders aldıkları eğitmenlerle ve Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı ile bir araya geldi.
Sonuç olarak CIF Dialogues 2025, yalnızca bir panel dizisi değil; jeopolitik istikrarsızlık, dijital hızlanma ve değişen toplumsal paradigmalar ışığında sanatın zamansız sorularını yeniden gündeme taşıyan, koordinatları dağıtıp yeniden kuran bir düşünsel deneyim olarak hafızalara kazındı.
SIGG Sanat Vakfı Koleksiyon Seçkisi
Contemporary Istanbul Danışma Üst Kurulu üyesi Pierre Sigg’in koleksiyonundan derlenen seçki, 20. edisyonun en dikkat çeken bölümlerinden biri oldu. Dijital ve geleneksel medyanın kesişiminde şekillenen bu koleksiyon, modern ve savaş sonrası dönemden günümüzün genç sanatçılarına kadar uzanarak çağdaş sanatın kuşaklar arası çeşitliliğini gözler önüne serdi.
Sigg Foundation sergi alanında Jean-Baptiste Vanmour, Louisa Gagliardi, Charles Ross, Korakrit Arunanondchai, Monia Ben Hamouda, Meriem Bennani, Austin Lee, Neïl Beloufa, Johnny Depp ve Jean Claracq gibi önemli sanatçıların eserleri yer aldı. Bu seçki, yalnızca estetik bir zenginlik sunmakla kalmadı; kuşaklar arası diyalogları görünür kılarak çağdaş sanatın genişleyen sınırlarını da ortaya koydu.
Rekorlar, Bağlar ve Kutlamalar
Fuar boyunca dolaşan söylentiler, rekor satışların gerçekleştiğini işaret ediyordu. Bir galerici, “Yıllardır böyle bir ilgi görmedik” derken; bir koleksiyoner deneyimini tek kelimeyle özetledi: “Unforgettable (Unutulmaz).” Ancak asıl değer, rakamlardan çok kurulan kültürel bağlarda gizliydi. 20. yıl kutlamaları fuarın ruhunu taçlandırdı. Önizleme günü, uluslararası koleksiyonerlerin yoğun ilgisiyle başladı; Amerikalı galerilerin seçkisi günün sembolüne dönüştü. Akşamında düzenlenen özel davet unutulmaz anlara sahne oldu. Ali Güreli vizyon dolu konuşmasıyla geceyi açtı, CI’un Ana Partneri Akbank’ın Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı sanatın birleştirici gücünü vurguladı. Rixos Otelleri Yönetim Kurulu Başkanı Fettah Tamince koleksiyonerler ve galericiler arasında birlik mesajı verdi. Muhteşem bir açık büfe sonrasında sahneye çıkan Gaye Su Akyol, kendine özgü enerjisiyle geceye damgasını vurdu. Sanat ve müziğin birleştiği bu atmosfer, fuarın kültürel hafızasına kazındı.
Önizleme günü uluslararası sanat çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. Yurt dışından gelen seçkin koleksiyonerlerin ilgisi, ülkemizden katılan değerli isimlerle buluşunca Tersane İstanbul’da heyecan dolu bir atmosfer oluştu. Galericilerin yüzündeki memnuniyet, seçkin eserlerin doğru koleksiyonerlere ulaşmasının verdiği güvenle birleşti. Daha ilk günden satışların hızla ilerlemesi, bu yılki fuarın yalnızca bir sergi değil, aynı zamanda sanat piyasasında güçlü bir hareketlenme yarattığını gösterdi.
Kapanışa gelindiğinde kulislerde yine satışlardan söz ediliyordu. Galericilerin yüzlerindeki memnuniyet, bu yılın Contemporary İstanbul tarihinde bir dönüm noktası olarak anılacağının işaretiydi. Katılımcılar fuardan ayrılırken yalnızca eserler görmüş değil; kültürel bir şölenin parçası olmanın heyecanını taşıyordu. Gelemeyenler içinse bu yılki CI, uluslararası ve yerel ölçekte sanatın nabzını tutan, kaçırılmaması gereken bir deneyim olarak hafızalara kazındı.
20 yıllık bir yolculuğun ardından CI, yalnızca Türkiye’nin değil, bölgenin kültürel nabzını tutan bir merkez haline geldi. Bu serüven, İstanbul’u uluslararası sanat dünyasında kalıcı bir buluşma noktası yaparken, fuarın 20. edisyonu bu mirası yeni bir vizyonla pekiştirdi. Genç sanatçıların yaratıcılığı, uluslararası galerilerin seçkileri ve koleksiyonerlerin vizyoner yaklaşımlarıyla birlikte fuar yalnızca bir sanat platformu değil; kültürel bir diyaloğun da adresi oldu. Satışlardaki başarı kadar, kurulan bağların ve paylaşılan fikirlerin değeri fuarın esas gücünü ortaya koydu.
Koleksiyonerlerin gözünden de fuar ayrı bir anlam taşıyordu. Mehmet Kaya, yabancı galerilerin gelişini yalnızca eser görmekle sınırlı değil; Türkiye’nin kültürel diplomasi kapasitesini güçlendiren bir kazanım olarak yorumladı. Mustafa Taviloğlu, ilk yıllarda yurt dışına açılma konusundaki çekincelerini paylaştı, ancak bugün geldiği noktada Contemporary İstanbul’un bu vizyonu doğru yönde taşıdığını vurguladı. Erol Tabanca ise bu tür uluslararası fuarların yerli sanatçılar için küresel sahneye açılan bir köprü olduğunu dile getirdi.
Sonuçta, 20 yıllık bir yolculuğun ardından CI artık yalnızca bir fuar değil; hafızaları yeniden yazan, yeni bağlar kuran ve şehirlerin ruhunu dönüştüren bir kültürel buluşma noktasıdır. Gelecek yıllarda CI’ın nasıl evrileceği şimdiden merak konusu. Değişen küresel sanat dinamiklerine uyum sağlayarak daha kapsayıcı, daha yenilikçi ve daha geniş kitlelere ulaşan bir vizyon geliştirmesi bekleniyor. Yirmi yıllık yolculuğun getirdiği birikim, fuarın yalnızca İstanbul’u değil, tüm bölgeyi sanatın merkezlerinden biri haline getirme misyonunu güçlendiriyor. Böylece Contemporary İstanbul, geçmişin mirasını geleceğin hayalleriyle harmanlayarak, yeni sanat hikâyelerinin yazıldığı bir sahne olmaya devam edecek.
İspanya Büyükelçiliği’nden Sanata Destek
Contemporary Istanbul’un 20. edisyonunda, İspanya Büyükelçiliği’nin sağladığı destekle İstanbul’da güçlü bir İspanyol rüzgârı esti. Villa del Arte Galleries, Pedro Cera, 1 Mira Madrid ve Galeria Joan Gaspar gibi önemli İspanya merkezli galeriler, ülkelerinin çağdaş sanat sahnesini İstanbul’daki izleyicilerle buluşturdu. Bu dört galeriye verilen finansal katkı, doğrudan İspanya Büyükelçisi tarafından sağlandı.
Büyükelçiliğin bu değerli desteği, uluslararası galerilerin ve sanatçıların fuardaki görünürlüğünü artırmakla kalmadı; aynı zamanda Türkiye ile İspanya arasında sanat aracılığıyla kurulan kültürel diyaloğu da güçlendirdi. Böylece fuar, yalnızca sanat eserlerinin sergilendiği bir platform değil, iki ülke arasında kalıcı bağların kurulduğu bir köprü haline geldi.
Katılımcı Galeriler: 16 Ülkeden 52 Galeri, 579 Sanatçı, 931 Eser
Contemporary Istanbul 20. edisyonuna, 16 farklı ülkeden 52 galeri katıldı ve 579 sanatçının 931 eseri sanatseverlerle buluştu.
Zilberman Gallery’den Moiz Zilberman Contemporary Istanbul’un 20. Edisyonu için; “Fuarın bu 20. edisyonunda son yıllarda görmediğimiz kalite ve sayıda yabancı ziyaretçi gördük. Bizim için çok memnuniyet verici bir başka özellik de satışlarımızın neredeyse üçte birini bizden ilk kez alım yapan koleksiyonerlere yapmış olmamız,” diyerek görüşlerini belirtti.
Muse Contemporary’den Pınar Akalın ise “Bu sene fuarın kalitesi getirdiği kitle iki seviye daha yükseldi. Çok kaliteli yabancı koleksiyonerlerle tanıştık ve Türk sanatçılarımızı onların koleksiyonlarına kazandırdık. Bu bizim için çok önemli çünkü yurt dışındaki fuarlara katılma zahmetine girmeden kendi sanatçılarımıza yabancı pazar kanalını açmış olduk. Bu bir milestonedur, CI’a bunun için teşekkür ediyoruz,” dedi.
Pedro Cera Direktörü Ilan Karpio “20. Çağdaş İstanbul'da, hem yerel hem de uluslararası koleksiyoncularla tanışma fırsatı bulduk. Bizi en çok etkileyen şey, uzun yıllardır sanat dünyasında yer alan deneyimli koleksiyoncuların yanı sıra yeni bağlantılar kurulduğunu görmek oldu. Türk sanat dünyası, müşterilerle bağlantı kurmayı ve anlamlı ilişkiler kurmayı oldukça kolaylaştırıyor,” dedi.
Revolver Galeria direktörü Victoria Young “Contemporary Istanbul, en iyi galerilerin bir araya geldiği sihirli bir portal gibi. Organizasyon gerçekten olağanüstü, her gün başından sonuna kadar unutulmaz kılıyor. Dünyanın dört bir yanından en iyi galerileri bir araya getiren fuar, gerçek anlamda küresel bir ruha sahip. Latin Amerika'dan bir galeri olarak bizim için burada olmak büyük bir onur ve çok sıcak karşılandık. Koleksiyoncularla kurulan bağlantı mükemmeldi, dinamik ve ilham verici bir atmosfer yarattı. Fuar, her şeyin sorunsuz bir şekilde akmasını sağlayan mekanlar ve anlar tasarladı. Derinden minnettarız,” dedi.
Sanatın Gençlere ve Şehre Açılan Kapıları
20.edisyona özel olarak düzenlenen ücretsiz tekne seferleri, Karaköy, Kabataş, Beşiktaş ve Kadıköy iskelelerinden hareket ederek 17.000 ziyaretçiyi Tersane İstanbul’a taşıdı. Şehrin kalbinden fuar alanına uzanan bu yolculuk, sanat deneyimini denizle buluşturan benzersiz bir geçişe dönüştü. Akbank Sanat iş birliğiyle 240 genç sanatçı adayı, rehber eşliğinde fuarı profesyonel bir bakış açısıyla gezdi.
Contemporary Istanbul, sanatın erişilebilirliğini artırmayı hedefleyerek genç kuşaklara da kapılarını ardına kadar açtı. Bu yıl 2200’den fazla üniversite öğrencisi, ücretsiz bilet uygulaması sayesinde fuarı deneyimleme fırsatı buldu. Gençler, çağdaş sanatla doğrudan karşılaşarak yalnızca bir fuarı değil, İstanbul’un kültürel belleğini de paylaşma şansına sahip oldu.
Contemporary Istanbul 20. Edisyon: Özel Partner Projeleri
Contemporary Istanbul’un 20. yılı, yalnızca galeriler ve sanatçılarla değil, sanatın farklı alanlarını buluşturan prestijli partnerliklerle de unutulmaz bir deneyime dönüştü. Yirmi yıldır fuarın ana partneri olan Akbank Sanat, bu yıl küratörlüğünü Hasan Bülent Kahraman’ın üstlendiği Jannis Kounellis’in yağlı boya eserlerini ilk kez izleyiciyle buluşturdu.
Borusan Otomotiv, fuarın ortak partneri olarak Türkiye distribütörü olduğu BMW Art Car Koleksiyonu’nun 50. yılını kutladı. Alexander Calder’in 1975 tarihli efsanevi ilk Art Car’ı ile Julie Mehretu’nun en güncel tasarımı, Türkiye’de ilk kez yan yana sergilendi. CIF Dialogues kapsamında gerçekleşen özel söyleşide, BMW Group Global Kültürel Katılım Başkanı Thomas Girst, bu koleksiyonun tarihine ve kendi anekdotlarına odaklanarak sanat ile otomotivin kesişimini bir kez daha görünür kıldı.
Bir diğer ortak partner olan Tersane İstanbul, Haliç’in tarihi dokusunu çağdaş sanatla buluşturan dört büyük ölçekli yerleştirmeye ev sahipliği yaptı. Arcangelo Sassolino, Pascale Marthine Tayou, Jorinde Voigt ve Summer Wheat’in eserleri Alieé İstanbul’da sergilendi ve kentin mimari belleğiyle güncel sanatı yan yana getirerek izleyicilere farklı bir deneyim rotası sundu.
Türk Hava Yolları Miles&Smiles, resmi hava yolu partneri olarak Londra’daki National Portrait Gallery’de yapıtı sergilenen Türk sanatçı Dide ile iş birliği yaptı. Sanatçının In Flow adlı eseri, köklerinden gelen mirası uluslararası keşiflerle harmanlayarak hayatın doğal akışındaki heyecanı Miles&Smiles’ın değerleriyle buluşturdu.
Pernod Ricard Türkiye, fuarın host partneri olarak Erdil Yaşaroğlu’nun özel olarak ürettiği iki heykeli sanatseverlerle buluşturdu. Tosyalı Holding, “yeşil çelik” vizyonunu sanata taşıyarak, Seçkin Pirim’in ileri dönüşüm odaklı neominimalist eserlerini sundu; bu işler sanatçının geçmişten bugüne uzanan dönüşümünü sürdürülebilirlik odağında görünür kıldı.
Ruzy Finansal Hizmetler, WANGAN Studio tarafından tasarlanan The Pavilion’ı hayata geçirirken, RUZY Lounge’da özel bir eser sergiledi. Trendyol Sanat, küratörlüğünü GLOBART’ın yaptığı Güvenç Özel’in ışık, projeksiyon ve algoritmik imgelerle sürekli evrilen hipermedya çalışması Neuroflux’u sundu; bu proje izleyiciyi bireysel algı ve kolektif varoluş üzerine düşünmeye davet etti. ION, Begüm Güney küratörlüğünde Hakan ve Süleyman Yılmaz’ın iş birliğiyle üretilen interaktif dijital projesiyle ziyaretçilerin portrelerini dört metre yüksekliğindeki ekranda sürekli dönüşen bir kolaja dönüştürdü. Bu çalışma, tekil üretimden ziyade katılımcıların varlığıyla nefes alan kolektif bir organizma olarak öne çıktı.
Sanatın toplumsal yönünü öne çıkaran projeler arasında LEGO Türkiye’nin “Bu, Kızların Eseri” girişimi dikkat çekti. Yaratıcılığın yalnızca erkeklere atfedilen bir alan olmadığını vurgulayan bu proje, dört kadın sanatçının –Ece Ağırtmış, Eda Taşlı, Gökçe İrten ve Selin Tahtakılıç– ürettiği eserlerle kız çocuklarının özgüvenini destekledi. Sergiden elde edilen bağışlar, SosyalBen Vakfı iş birliğiyle dezavantajlı bir bölgede LEGO oyun atölyesi kurulmasına katkı sağladı.
Tüm bu projelerin yanı sıra L’OR Espresso, The Peninsula İstanbul, The Marmara Group, Magdeburger Sigorta, Mudo Concept ve ulaşım partneri TAG fuara değer kattı. Uluslararası tanıtım Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) tarafından desteklenirken, şehir içi iletişim İBB Kültür AŞ tarafından yürütüldü. Contemporary Istanbul’un iletişim destekçisi ise bu yıl GOLIN oldu.
Koleksiyoner Yaklaşımıyla Fuarın Yansımaları
Türkiye’de düzenlenen bu tür uluslararası fuarların, yerli sanatçılar için küresel sahneye açılma fırsatı sunduğunu düşünüyor musunuz? Bir koleksiyoner olarak bu köprü rolünü nasıl değerlendirirsiniz?
Erol Tabanca: Çağdaş sanat fuarlarının yerli sanatçılar açısından küresel sahneye açılma konusunda bir köprü işlevi gördüğünü düşünüyorum. Bu tür fuarlar, birçok sanatçıyı, koleksiyonerleri ve sanat profesyonellerini bir araya getirerek farklı aktörler arasında organik ve profesyonel ilişkilerin kurulmasına zemin hazırlarken, uluslararası ölçekte güçlü bir ziyaretçi ve galeri ağı yakalanabildiğinde, yerli sanatçılar için ciddi görünürlük ve iş birliği fırsatları sunabiliyor. Dünyanın farklı bölgelerinden gelen küratörler, koleksiyonerler, sanat profesyonelleri ve galericiler ile yeni diyaloglar kurulması, yalnızca sanatçılar için değil, genel olarak sanat ortamı adına da uzun vadeli katkılar sağlıyor. Kişisel olarak fuarları yalnızca eser edinme süreci olarak değil; aynı zamanda keşif, diyalog ve kültürel etkileşim açısından da kıymetli bir alan olarak görüyorum.
Yabancı galerilerin Türkiye’ye gelişini, yalnızca yeni eserler görmek açısından mı değerlendiriyorsunuz; yoksa bunun ülkemizin kültürel diplomasi ve sanat ekosistemi için uzun vadeli bir kazanım olduğunu düşünüyor musunuz?
Mehmet Kaya: Bu yıl 20.’si düzenlenen CI’ı Türkiye ve dünya ölçeğinde birçok açıdan değerli buluyorum. Yabancı galerilerin Türkiye’ye gelmesi, sadece sanat eserlerini izleme imkânı sunan bir olay olmanın çok ötesinde, ülkemizin kültürel diplomasi kapasitesini ve sanat ekosistemini güçlendiren önemli bir gelişmedir. Global ölçekte tanınan galerilerin İstanbul’da daha fazla sanat ortamına katılması hem yerel sanatçılar ve koleksiyonerler hem de sanatı yaşamının merkezine almış kurumlar ve kişiler açısından yeni ufuklar açıyor. Buraya gelen yabancı galeri ülke ile bir diyalog başlatıyor, bu diyalog uzun vadeli iş birliklerine dönüşüyor. Sizlerin de bildiği gibi sanat, “soft power” yani yumuşak gücün en etkili araçlarından biri. Uluslararası ölçekte ya da yerel ölçekte yabancı galerilerin Türkiye’de varlık göstermesi, kültürel diyalog açısından doğal bir platform yaratıyor. Nasıl ki Frieze London ya da Art Basel Miami sadece eser sergilenen ya da eser satışı yapılan yerler değil aynı zamanda şehirlerin uluslararası algısını da olumlu yönde güçlendirir nitelikteyse, İstanbul için de benzer bir durum söz konusu. Kentin kendi kültürel kimliğini inşası ve pekiştirmesi için bu düzeyde katılımların gerçekleşmesi çok önemli. Öncelikle, yerel sanatçı ve galeriler uluslararası aktörlerle aynı zeminde, eşit bir düzlemde buluşuyor, tatlı bir rekabetin yanı sıra iş birliği fırsatları ortaya çıkıyor. Bu da koleksiyonerler için bir keşif sahası anlamına geliyor. Üstelik, Brezilya, Sao Paulo örneğine baktığımızda, önce “misafir” olarak gelip, sonrasında kalıcı aktör sıfatına geçen birçok galeri de bulunuyor. Kısa vadede sergi, eser, fiyat ve satış düzleminden konuşulsa da uzun vadede en önemli etki sürdürülebilir bir sanat ekosisteminin oluşturulmasıdır bana göre. İşin çok önemli bir kısmını oluştursa da bu fuar ve katılımlar sadece ekonomik değil, düşünsel ve estetik açıdan da kalıcı değerler üretmeyi mümkün kılınıyor. Türkiye, coğrafi ve tarihsel konumu ile her zamankinden daha güçlü ve önemli bir rol üstleniyor. İstanbul’un küresel sanat haritasında edindiği ve edineceği yer, sadece Türkiye’deki sanat ortamını güçlendirmekle kalmaz, yabancı galeriler ve sanatçılar için de yeni fırsatlar ve yeni bir ekosisteme adım atmak anlamına da gelir. Uluslararası galerilerin Türkiye’de boy göstermesi hem koleksiyonerlere hem sanatçılara hem de dünya ölçeğinde kültürel ortamımıza birçok katkı sunmaya devam edecek. Bunu bir etkinliğin başarısı olarak görmenin yanı sıra, Türkiye’nin de başarısı ve gelecek kuşaklara bırakacağı değerli bir mirası olarak görmeliyiz. Benim içinse sadece eser görmek değil bu kültürel diyalogun bir parçası olmak anlamına geliyor.
Küresel sanat piyasasında giderek artan rekabet ortamında, İstanbul’da uluslararası galerileri görmek size nasıl bir güven ve prestij duygusu veriyor?
Mustafa Taviloğlu: Bundan daha güzel ve isteyerek cevaplayacağım bir soru olamazdı. Koleksiyonerlik hayatımda yaptığım en büyük hata, yurt dışından çekinmek, ürkmek ve açılmadan dışında kalmaktı. Oysa biliyordum ki aslında tek bir dünya, tek bir gerçek vardı: Dünyayı yakından takip etmek. İlk fuardan bu yana yabancı galerilerin katılımıyla büyüyen bu oluşum gerçekten müthiş ve doğrusu da buydu. Contemporary İstanbul ülkemiz adına çok değerli bir iş yapıyor; ne mutlu bana ki bu mutluluğu 17 yıl önce bana verilen bir ödül sayesinde yaşayarak fark ettim ve bu anılarım hafızamda silinmez bir yer edindi. Bu seneki katılımlar arasında özellikle Amerikalı galerilerin seçkisi ve etkisi inanılmaz güzeldi. İçten tebriklerimi iletiyor, başarıların devamını diliyorum.
