Arama
E-bülten
E-bülten
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Arama
Kitap
Değerlendirme

Sanatı kelimelere döken bir roman: Beyaza Beyaz

Tüm dünyada edebiyatseverlerin ilgisini çeken TIME başta olmak üzere pek çok önemli mecranın “Yılın En İyi 100 Kitabı” seçkilerinde yer alan The Anthropologists’in yazarı Ayşegül Savaş’ın, ilk kez bir romanı Türkçeye çevrildi: Orta Çağ heykellerini odağına alan Beyaza Beyaz. Romana dair Savaş’tan görüşlerini de dinledik…

Hülya Çelik
13 Ekim 2025

2024 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nde bir kitap yayımlandı ve bu kitap TIME dergisinin ve daha pek çok önemli mecranın “Yılın En İyi 100 Kitabı” seçkilerinde yer aldı, eski ABD başkanı Barack Obama’nın kişisel okuma listesine girdi. Evet, The Anthropologists’ten bahsediyorum. Ve yazarı da oldukça tanıdık bir isim: Ayşegül Savaş. Bu dünya çapındaki başarı elbette büyük bir mutluluk ve gurur uyandırdı hepimizde. Derken yaşamını yurt dışında sürdüren Savaş’ın başka bir romanı, Beyaza Beyaz (White on White), Yeşim Seber tarafından ilk kez Türkçeye çevrilip İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlandı. Bu sayımızda Ayşegül Savaş’ı sayfalarımızda konuk etmemizin sebebi de işte bu roman: Her satırıyla sanata ve sanatçı ruhuna dokunan Beyaza Beyaz.

Orta Çağ sanatı, gotik nüler ve tüm bunları araştırmak için bir Avrupa şehrine taşınan isimsiz bir anlatıcı, bir sanat tarihi öğrencisi… Araştırmaları boyunca kalmak üzere kiraladığı evin sahipleri de sanatçı; akademisyen Pascal ve onun ressam eşi Agnes. Romanın başlarında hikâyenin isimsiz anlatıcı üstünden ilerleyeceğini düşünürken hikaye bir noktada direksiyon kırıyor ve Agnes’e odaklanıyoruz, çünkü ev sahiplerinin evi kiraya vermek için tek şartı, ressam Agnes’in şehre geldiği zaman evdeki stüdyosunu rahatça kullanabilmesi. Bunda hiçbir sakınca görmeyen anlatıcımız bu şartı kabul ediyor ama sonra kendini tarifsiz bir tekinsizliğin içinde buluyor.

Agnes o kadar iyi ve detaylı betimlenmiş ki roman boyunca, gözümün önünde tam da “sanat eseri” gibi bir kadın canlandı okurken. Hele o beyaz giysiler içinde, merdivendeki ilk karşılaşmanın tasvir edildiği sahnede, aklıma İtalyan heykeltraş Antonio Corradini’nin bir kadın bedeninin tüllerle kaplı halini tasvir ettiği heykeli La Pudicizia (İffet) geldi istemsizce. İlerleyen sahnelerde Agnes’in annesi anlatılırken de aynı duyguyu yaşadım. Tüm karakterlere bir heykel tasviri gizlenmiş gibi hissettim.

Sanat derken konu Agnes’in annesine nasıl geldi, diye düşünüyor olabilirsiniz şu an. Haklısınız. Agnes atölyesini kullanmak için eve girip çıkmaya başladıkça, kiracısıyla arasında bir sanatçı ve sanat tarihçi olarak başlayan sohbetler zamanla katman katman açılıyor ve Agnes’in tüm hayatına ve iç dünyasına ortak ediyor bizi. İkilinin arasındaki kişiselleşen sohbetlerin ve ilişkinin hafif bir rahatsız edicilik ve tekinsizliğe evrilmesi de bu anlara denk geliyor. Agnes’in resimleri de bu huzursuzluğa eşlik ediyor elbette. Beyaz kanvas üstüne beyazla yaptığı bir resim, bence bu ilişkinin isimsizliğini de zirveye taşıyor ve ilginçtir ki roman ismini tam da buradan alıyor.

“Tüm kitaplarımda farklı bir sanat alanını inceledim”

Başta da bahsettiğim gibi Ayşegül Savaş edebiyat dünyası için mühim bir isim ve bir romanının ilk kez Türkçeye çevrilmiş olması da önemli bir haber. Benim bu romanla ilgili merak ettiğim çok şey oldu ve sorularıma yanıt bulmak için Savaş’ın kapısını çaldım. Merak ettiğim ilk konu, Orta Çağ sanatı gibi çetrefilli bir konuyu bir roman kurgusuna başrol yapmaya nasıl karar verdiğiydi. Şöyle açıkladı Savaş: “Tüm kitaplarımda farklı bir sanat alanını inceledim. İlk romanım, M isimli meşhur bir yazar ve yazı yazmak isteyen genç Nunu'nun arkadaşlığını anlatır. Son romanımın bas kahramanı Asya belgeselcidir. Özellikle ilgimi çeken plastik sanatları, ikinci romanım olan Beyaza Beyaz'da ele alacağımı bilsem de kitabı ilk hayal etmeye başladığımda tek bildiğim, mekan olarak bir sanat atölyesi yaratmak istediğimdi...” Sanatla ilgili bir kurgu yazmanın, arka planda ciddi bir hazırlık ve araştırma süreci gerektirdiğini de konuştuk. Şöyle anlattı: “İlk taslaklarda, anlatıcının araştırma konusu 19. yüzyıl oryantalist fotoğraflardı. Karakterleri tanımaya başladıkça, kitabın asıl konusunun ‘çıplaklık’ olduğunu anladım ve anlatıcıma buna uygun bir tez konusu seçmek istedim. Bir yandan kitabın geçtiği isimsiz gotik şehir de şekillenmeye başlamış, yoğun atmosferiyle karakterleri etkiliyordu. Gotik sanat kapsamında araştırma konuları düşünürken, sanat tarihçi bir arkadaşım Orta Çağ’da yapılan az sayıda ama çok etkileyici çıplak heykelleri önerdi. Birçok okuma yaptım, gotik sanatın önemli örneklerinden olan Amiens Katedrali’ne seyahat ettim ve sıkça Paris'teki Cluny Müzesi’ni gezdim.”

Dünya çapında üne ulaşan eserlerinin kendi ülkesinde yayımlanmasını ise bir mihenk taşı olarak görüyor Savaş. “Arkadaşlarımın, akrabalarımın, yurttaşlarımın kitabımı okuyor olması, sanki hayatımın şu ana dek birbirinden bağımsız olan iki ayrı dilimini bir araya getirdi,” diyor. Okurlarımız için büyük bir sürprizimiz de var: Antropologlar da yine İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanacak fakat tarih henüz net değil.

Beyaza Beyaz / Ayşegül Savaş / Çeviren: Yeşim Seber / İş Bankası Kültür Yayınları / Roman / 127 Sayfa



Kitapkitap önerileriKültür-SanatGündem
E-bülten
Art Newspaper Türkiye
Hakkımızda
Çerez Aydınlatma Metni ve Politikası
Kişisel Verilerin Korunma Politikası
Aydınlatma Metni
Açık Rıza Onay Formu
Künye
Partnerlerimiz
Satış Noktaları
Kariyer
İletişim
© The Art Newspaper