
Selin Uysal
Şaşırtıcı bir gerçek; uzayda yön kavramı yoktur!
Gezegenler, tanımsız bir boşlukta bir eksen etrafında süzülür; ama bildiğimiz anlamda hiçbir yön yoktur. Dolayısıyla insan yön kavramını kendi referans noktalarına göre belirler. Yönü bulmak için çoğu zaman uzaydaki referans noktalarına, örneğin GPS uydularına ya da gök cisimlerinin pozisyonuna ihtiyaç duyarız.
Öte yandan gezegenler, uzay boşluğunda bizim tanımladığımız yönlerden bihaber şekilde sadece kütle çekimi etkisi altında hareket ederler.
Tıpkı uzaydaki gezegenler gibi, tasarımdaki boşluk da kendi başına bir yön taşımaz; çevresiyle kurduğu ilişkiyle tanımlanır.

Fotoğraf: Anh Nguyen © pexel.com
Boşluk kelimesi Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “boş olan yer, boş olma durumu ya da eksiklik, kopukluk” gibi anlamlar barındırıyor ve çoğu zaman yoklukla eş tutuyor.
Bir bardağın boş tarafından bakmak deyimi olumsuz yerden bakmak anlamına gelse de belki de başka bir bakış açısı ile bakan için su doldurulacak bir alan, yani yeni fırsatlar anlamına gelebilir. Boşluk kavramı doğada, mimaride, tasarımda ve daha pek çok alanda karşımıza çıksa da çok az kişi onun neyi temsil ettiğini, taşıdığı varoluşsal anlamı fark etmez.
Mimaride boşluk kavramının kökeni Roma ve Orta Doğu’da açık avluların yaygın olduğu antik yapılara kadar uzanır. Doğal ışık, havalandırma gibi teknik amaçlara ek olarak bu boşluklar yaşayanların bir araya gelmesi için tarih boyunca sosyal alanlar yaratır.

Can Yayınları - Jean Paul Sartre, Öznellik Nedir? Kapak tasarımı: Utlu Lomlu
Günümüzün mimari şaheserlerinde bu tip boşlukları avlular ile görebiliriz. Louis Khan tarafından tasarlanan ve Kaliforniya'da yer alan Salk Biyolojik Araştırmalar Enstitüsü, binanın bütünlüğünden ödün vermeden hem ışık hem de ortak bir dış mekan alanı sağlayan en iyi örneklerden biridir. Bunun en büyük sebebi kampüsün merkezinde bulunan boşluk yani avludur. Her ne kadar Pritzker ödüllü mimar Luis Barragan ile yaptığı görüşmeler sonucunda ortaya çıktığı söylense de bu boşluk bakışları ufuk çizgisine çeken ince bir su kanalı ile manevi bir mekan haline gelir.
Japon iç mekânlarında boşluk
Benzer bir yaklaşımla olsa gerek, Japon iç mekânlarında boşluk, yalnızca bir eksiklik değil; bilinçli bir tercih, sadeleşmeye açılan bir alan olarak görülür. İki öğe arasına bırakılan mesafe hem mekâna nefes aldırır hem de kullanıcıyı yavaşlamaya, fark etmeye davet eder. Bu boşluklar, eşyaların ya da duvarların olmadığı yerler değil; dinginliğin, denge duygusunun ve içsel bir huzurun taşıyıcısıdır. Geleneksel Japon mimarisinde, gösterişli unsurlar yerine mekânda kalan boşluk bu sebeple ön plandadır. Bu yaklaşım, fazlalıktan değil anlamdan güç alır ve mekâna sade ama etkili bir karakter kazandırır. Bu anlayış, sadece estetik değil, hissedilen bir deneyim de yaratır.
Bir mekâna adım attığınızda hissettiğiniz ferahlık, çoğu zaman görünmeyeni ustalıkla şekillendiren bir tasarımcının, ışık ve hava için bıraktığı boşluklardan gelir. Bu sezgisel ferahlık hissinin ardında, aslında oldukça bilinçli ve teknik bir kurgunun izlerini görebiliriz. İç mimaride bilinçli şekilde yaratılan boş alanlar bölücü ya da bağlayıcı olabilir, hatta tasarımın ritmini belirleyebilir. Bu boşluklar, çoğu zaman çevresindeki tasarım objesinin öne çıkmasını sağlamak ve ona bir sahne yaratmak amacıyla kullanılır. Örneğin John Pawson’ın iç mekânlarında, tek bir masanın çevresinde bırakılan geniş boşluk, o nesneye neredeyse heykelsi bir etki kazandırır.
Grafik tasarımda da benzer bir yaklaşım izlendiğini gözlemleyebiliriz. Örneğin bir kitap ya da dergi kapağında kullanılan bir boşluk iletişim dilinde hiyerarşiyi sağlayarak, okuyucu ya da izleyicinin ilgisini öne çıkartmak istenilen tarafa yönlendirebilir. Dengeli ve etkili boşluk kullanılan grafik tasarımlar daha şık ve sofistike bir netlik hissi verir.
İç mimariye benzer şekilde, grafik tasarımda da boşluk yalnızca bir arka plan değil; çevresindeki öğeleri vurgulayan aktif bir unsurdur. “Olumsuz boşluk” olarak tanımlanan negatif alan, figür-zemin ilişkisini güçlendirerek öne çıkarmak istenilen unsura dikkat çeker. Jean-Paul Sartre’ın Öznellik Nedir? kitabının kapağında olduğu gibi, siyah tipografi ve kırmızı geometriler arasında kalan beyaz alan hem kompozisyonun dengesini kurar hem de yürüyen figürü adeta sahneye taşır. Boşluk, burada da görünmeyeni görünür kılan bir rol üstlenir.
Boşlukların rastgele değil, çoğu zaman bilinçli olarak yerleştirildiğini kavradığınızda, tasarım dünyasını daha farklı bir gözle okumaya başlarsınız.
Boşluğu ustalıkla kullanan bir tasarımcı için anlatım artık yalnızca bir ifade aracı değil, düşünceyi dönüştüren bir güce dönüşür.