Dünya genelinde sessiz ama devasa bir ekonomik dönüşüm yaşanıyor: Büyük Servet Transferi… Bank of America Enstitüsü’nün raporuna göre Z kuşağı, 2040 yılına kadar 74 trilyon doların üzerinde gelir elde ederek, dünyanın en büyük ve en zengin kuşağı olacak. Bu servetin içerisinde kuşaktan kuşağa miras kalan milyon dolarlık sanat eserleri de var. Peki bu eserler yeni nesil için ne kadar kıymetli? Yeni zevkleri, yeni tercihleri ve yeni yaşam tarzlarının yanında teknolojik dönüşümü eklediğimizde yeni bir dünya düzeninin ayak seslerini duymamak imkânsız.
Bir Rembrandt tablosuna milyonlarca dolar vermek ya da bir müzayede evinin satışını heyecanla beklemek mi? Onlar galerilere ve müzelere bile, çoğu zaman bir Instagram karesinde görünür olmak için gidiyorlar. Sanat alımları ise kimi zaman estetik bir tercihe kimi zaman dönemine göre politik bir kimlik yaratmaya göre şekilleniyor. O yüzden klasik sanat eserlerine, anne babaları gibi “gözleri gibi bakacaklarını” sanmak ya da sanatı bir yatırım aracı olarak görmek biraz saflık olabilir. Bank of America da araştırmasında bunu söylüyor; yüksek işsizlik ve artan yaşam maliyetiyle mücadele eden bu kuşak, ev almak yerine ulaşılabilir en lüks tatil ve deneyimlere harcama yapmayı tercih ediyor. Bu yüzden “en yıkıcı nesillerden biri” olarak görülüyor.
Piyasa gerçekten daraldı mı yoksa segmentler mi kaydı?
Z kuşağının tüketim alışkanlıkları, ekonomide olduğu gibi sanat piyasasında da etkisini göstermeye başladı. Koleksiyoner ilgisinin yön değiştirmesi, yatırım odaklı bakıştan deneyim merkezli tercihlere geçiş ve piyasa modellerinin sorgulanması, küresel ölçekte sanat piyasasında bir dönüşümü tetikliyor. Nitekim New York’taki büyük müzayedelerde gelirler geçen yıla göre %8 oranında geriledi; Giacometti’nin heykeli satılamadı, Warhol’un eseri satıştan çekildi.
Ancak bu tabloyu tekil örnekler üzerinden okumak ne kadar doğru? Sanat piyasası bu kadar çok aktörlü ve katmanlıyken, tek bir sanatçıyı referans alarak genelleme yapmak sağlıklı bir analiz yöntemi olabilir mi? Bazı sanatçılar etrafındaki spekülasyonlarla kısa vadeli fiyat dalgalanmaları neleri tam olarak gösterebilir? Özellikle büyük isimler ya da hızlı yükselen sanatçılar üzerinden yapılan çıkarımlar, piyasadaki yapısal dinamikleri ne kadar gerçek yansıtabilir? Nitekim Christie’s Türkiye Temsilcisi Eda Kehale Argün de bu noktaya dikkat çekiyor: Piyasa analizlerinin, tek bir sanatçının fiyat grafiği üzerinden yapılmasını problemli bulduğunu belirtiyor. Özellikle hızlı yükselen bazı isimlerde müzayedelerde sunulan eser sayısının artması, ama bu eserlerin satış oranlarının düşük kalması, piyasanın gerçek dinamiklerini çarpıtabiliyor. Örneğin, Guidi’nin eserleri 2023-2024 yıllarında müzayedelerde daha çok yer almaya başladı; ancak satış oranı %50'nin altına düştü. Bu da aslında %80-90'larda seyreden ortalama müzayede başarı oranlarıyla kıyaslandığında, spekülatif iniş çıkışlara iyi bir örnek oluşturuyor.
Benzer şekilde Warhol ya da Giacometti gibi isimlerde fiyatlar 15 milyon dolar ve üzerindeyken, bu segmentin zaten kendine has bir "başyapıt piyasası" olduğunu unutmamak gerek. Bu seviyede eserlerin satılamaması, genel bir çöküş göstergesi değil aksine, büyük satışların kendi iç dinamikleri ve daha dar bir alıcı kitlesi olduğunun kanıtı. Yani tek tek örneklere değil, belli fiyat eşiğinin üzerindeki tüm satışlara bütünsel bakmak doğru yorumlama getirebilir.
Orta Doğu’ya kayan sanat Türkiye’ye nasıl etki ediyor?
Tüm bu dönüşümlerin Türkiye’ye birebir yansıdığını söylemek zaten zor. Aksine, bölgesel bir ivme dikkat çekiyor. Sanat piyasasının Orta Doğu’ya kayması, Arap sanatçı ve koleksiyonerlerin görünürlüğünün artması Türkiye’yi yeniden “köprü ülke” konumuna taşıdı. Her zamanki gibi arada kalmak, bu kez avantaja dönüştü. Özellikle İsrail-Filistin savaşı sonrası, Batı’da artan politik duyarlılık sanatta da yankı buldu. Filistinli sanatçılara ilgi arttı, birçok uluslararası galeri bu isimleri kadrosuna katarak daha fazla görünürlük kazandı, müzayedelerde Orta Doğu kökenli sanatçılara ait eserlerin fiyatlarında yükseliş gözlemlendi. Türkiye’de düzenlenen sergilerde de bu duyarlılığın izleri görülüyor. Diğer yandan, Körfez ülkelerinin sanat alanına yaptığı yatırımlar da artıyor. Art arda düzenlenen bienal ve fuarlar, Filistinli ve Lübnanlı sanatçıların eserlerini uluslararası dolaşıma sokarken koleksiyoner ilgisini de büyütüyor. Bu dinamik hareketlilik, İstanbul’a da yansıyor. Dubai ve Doha gibi merkezlerde biriken sermaye, Türkiye sanat piyasasında fırsat arıyor. Yerel sanatçılara yönelen bu ilgi, Türkiye’yi yalnızca bir üretim alanı değil, aynı zamanda yatırım ve koleksiyon oluşturma açısından da cazip bir merkez haline getiriyor.
Özetle küresel sanat piyasası bocalarken, Türkiye hem henüz doyuma ulaşmamış bir pazar olarak hem de köprü göreviyle öne çıkıyor. Ancak Z kuşağının harcama alışkanlıkları, koleksiyonerliğe dair kavramları piyasayı kökten dönüştürmeye aday. Yeni bir sanat ekonomisi doğarken, bu dönüşümün yönü hala açık.

Christie’s Türkiye Temsilcisi Eda Kehale Argün: “Türkiye’deki aktif sanat alıcısı kitlemiz, beklenenin aksine çok gençleşti”
“Christie’s olarak Türkiye’deki aktif sanat alıcısı kitlemiz, beklenenin aksine çok gençleşti. 60+ yaş önemli koleksiyonerlerin yanına, 35-50 yaş arası, ilgi alanları çok daha spesifik koleksiyonerler eklendi. Bu genç alıcıların kimisinin tutkusu çağdaş, figüratif ya da sokak sanatından etkilenen sanatçılar. Kimisi ise hem piyasaları daha oturmuş hem sanat tarihindeki yerleri belirginleşmiş ‘blue chip’ diyebileceğimiz empresyonist, modern ve savaş sonrası dönemden ustalara yöneliyor: Chagall, Renoir, Picasso, Ernst, Dali, Sam Francis ve Warhol bu isimlerden birkaçı. Bu koleksiyonerler, Türkiye’de sanatın çok daha ulaşılabilir olduğu dönemde yetiştiler. Dolayısıyla kendi yollarını da çok daha hızlı buluyor, bilinçli alımlar yapıyorlar. Bunun yanında tabii ki her dönem ve coğrafyada olduğu gibi alım gücü yüksek, ancak daha dekoratif önceliklerle iş alan bir kitle de var.
Dijitalleşmenin piyasalara iki önemli etkisi, bilgi ve sanatçıya erişim. Araştırmak isteyen alıcılar, artık sanat fuarlarının uygulamalarından uluslararası müzayede sonuçlarına kadar çok katmanlı fiyat ve kariyer bilgisine ulaşabiliyorlar. Ancak bu çoğu zaman yanıltıcı da olabiliyor; bir eserin fiyatına malzemesi, yılı, sanatçının dönemi, kondüsyonu, provenansı, işin plastik kalitesi gibi pek çok faktör etki ediyor. İkinci etki ise, sanatçıya erişim. Sanatçıların pek çoğu, sosyal medya hesapları sayesinde takipçilerine ve alıcılarına doğrudan ulaşabiliyor. Ancak kanımca, galeriyi sadece bir satış kanalı olarak görüp aradan çıkarmak, az istisnayla orta uzun vadede sanatçının kariyerine faydadan çok zarar veriyor. Zira galerinin misyonu satışın yanı sıra, eserlerin doğru koleksiyonlara ve kurumlara yerleştirmesi, kaliteli yayınların hazırlanması, networking ile yerel ve uluslararası destek kuruluşları, sanatçı rezidansları, hibe veren vakıflar ve kollektiflerle ilişkilerini geliştirmek gibi pek çok alanı kapsıyor.”

Antik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Olgaç Artam: “Türkiye sanat piyasası, dünyayla kıyaslandığında henüz yolun başında”
“Türkiye sanat piyasası, dünya sanat piyasalarıyla kıyaslandığında henüz yolun başında sayılabilir. Yaklaşık 150 milyon dolarlık bir sanat piyasamız olduğu düşünülürse, yurt dışındaki rakamlarla karşılaştırmak oldukça güç. Buna rağmen, Türkiye’de sanat eserlerine olan ilginin artarak devam ettiği bir dönemdeyiz. Türk sanat piyasasında 2017 ve 2018 yıllarında rakamsal anlamda en dip noktalar görülmüşken, pandemi sonrası dönemde artan ilgi ve yeni koleksiyonerlerin ortaya çıkışıyla birlikte bugün çok daha geniş kitlelere ulaşan bir piyasa söz konusu. Alıcılar özellikle usta isimlere yönelmiş durumda. Fahrelnissa Zeid, Burhan Doğançay, Erol Akyavaş ve Nejad Melih Devrim gibi sanatçılara ait eserler satışa çıktığında yüksek fiyatlardan alıcı buluyor. Yurt dışındaki sanat piyasasında görülen dalgalanmalar ise ülkelerin yaşadığı ekonomik gelişmelerle bağlantılı olduğu kadar, satışa sunulan eserlerin niteliğiyle de doğrudan ilişkilidir. Örneğin, en durgun dönemlerde bile usta sanatçılara ait eserler piyasaya çıktığında cirolar hızla yükselebilmektedir. Ayrıca, birçok eserin müze ve özel koleksiyonlarda yerini almış olması ve piyasaya geri çıkmıyor oluşu, satışa sunulan koleksiyon seçkisini de önemli ölçüde sınırlayabilmektedir.”
Christie’s 2025 İlk Yarı Performans Göstergeleri
Satış Başarı OranıAçık artırmaya çıkan eserlerin %88’i alıcı buldu. (2024: %87)
En Değerli Eserlerde LiderlikYılın açık artırmada satılan en pahalı 10 eserinden 7’si Christie’s tarafından satıldı. (2024: 6 eser)
Genç Koleksiyoner OranıChristie’s müşterilerinin %31’i Y ve Z kuşağına ait. (2024: %29)
Yükselen kategoriler
20/21. Yüzyıl Sanatı: $1.29B → %2 artış
Lüks segment: %29 büyüme
Old Masters: %15 büyüme
Kayıp yaşayan kategoriler
Klasikler → %32 düşüş
Asya & Dünya Sanatı → %28 düşüş
Bölgesel Alıcı Katkısı:
Amerika kıtası: %45
EMEA (Avrupa, Orta Doğu ve Afrika): %34
Asya-Pasifik: %21