“Hareket Halinde Bir Apparatus” yazı dizimizin üçüncüsünde West Riders Custom’ı (WRC) mercek altına alıyoruz. 2014 yılında amatör bir ruhla yola çıkan WRC, Türkiye’de custom ve old school motosiklet kültürünü yaymak amacıyla 2019’da profesyonel kariyerine adım attı. Yalnızca customize ettiği motorlarla değil, YouTube videolarıyla da bu kültürün bilinmesine ve daha geniş kitlelere ulaşmasına katkı sağlayan WRC, Türkiye’deki benzer örneklerinden farklı bir konumda yer alıyor.
Berke Küçükerbaş’ın, “Bizim bu kadar güçlü bir ekip olmamızın sebebi birbirimizin eksiklerini tamamlayabilmemiz,” dediği gibi WRC’ı değerli kılan yalnızca old school, custom kültürünü yeniden canlandırması değil aynı zamanda ekip ruhunun hayatımızdaki yerini ve önemini bir kez daha hatırlatması, birlikte üretmenin gücünü görünür kılması. Bu yaklaşımı, üretim süreçlerini ve yürüttükleri projeleri WRC’den Merthan Kaymak’la konuştuk.
URAS KIZIL: West Riders Custom’ı tanıyarak başlayalım istiyorum. WRC ekibi nasıl bir araya geldi? Hangi dinamikler ve ihtiyaçlar doğrultusunda şekillendi?
MERTHAN KAYMAK: West Riders Custom, çoğu benzer firma gibi, bir hobi garajı olarak kuruldu. 2014 yılında, “Hem motosiklet grubu olalım, logomuz olsun hem de birlikte vakit geçirip motorlarımızı kurcalayacağımız bir garajımız olsun,” dedik ve çocukluk arkadaşım Fırat (Çelen) ve ben, marka ismi ve atölyenin temellerini atmış olduk. Ardından Berke’nin de ekibe katılmasıyla 2019’da firma profesyonel yolculuğuna başladı. Başlarda sadece kendimizin ve arkadaşlarımızın motorlarını yapıyorduk. Zamanla tanımadığımız insanlar da bizden hizmet talep etmeye başladı; yani kendimizi birden oyunun içinde bulduk.

Ekipte ciddi bir görev dağılımı var. İsterseniz bunlardan bahsedelim.
Aslında ekipte herkes birden fazla alana hâkim. Ancak kadronun büyümesiyle birlikte karakterler biraz daha belli alanlarda ön plana çıkmaya başlıyor. Mesela ben ilk başlarda boya işlerini yapıyordum, Fırat ise mekanik ve elektrik alanında çalışıyordu. İlk kaynak makinemizi almamızla Fırat, o konuda kendini geliştirdi. Berke’nin ekibe dahil olmasıyla ben boya işlerini Berke’ye devredip kaporta üzerine yoğunlaştım. Fırat’ın askere gitmesiyle de mecburi olarak kaynak yapmayı öğrendim. Zamanla birçok şey deneyip tecrübe edindik, hayallerimize tek başımıza yetemedik ve ekibi büyüttük. Uzun bir zaman üç kişi devam ettik, hayalini kurduğumuz şeyleri yapmaya sayımız yetmiyordu. Şimdi ise yedi kişilik bir ekibiz, hâlâ eskisi gibi herkes birden fazla alanla ilgileniyor ve hâlâ yetişemiyoruz (gülüyor).
Özellikle üretim evrelerine yer verdiğiniz ve süreç içerisinde birbirini tamamlayarak hikâyelere dönüşen YouTube videolarınızdan söz edelim. Yapılanma konusunda ulusal ve uluslararası modelleri örnek aldınız mı merak ediyorum. Benim aklıma gelen uluslararası ölçekteki ilk örnekler World Biker Build-Off, Jesse James Austin Speed Shop, American Chopper gibi chopper kültürü etrafında yoğunlaşan uzun soluklu televizyon programları. Sizin için bu süreç nasıl gelişti?
Bu tarz belgeselleri kim sevmez ki? Biz de onları izleyerek büyüdük ve hayaller kurduk. Bu işi yapmaya başladığımızda video çekmemiz gerektiğinin herkes farkındaydı ancak o da bambaşka ve hepsiyle ilgilenebilmek tahmin edersiniz ki çok zor. Bir arkadaşımızın klip çekimini atölyemizde yaptığımız sırada klibin yapımcısından YouTube kanalı teklifini almıştık. Maceramız öyle başladı. Zamanla bu işin dışarıdan yürütülemeyeceğini fark edip YouTube işini de ekibin içine tam zamanlı olarak dahil ettik.
Videolarımız TV programlarından biraz farklı. Hem biz o sert adamlar değiliz hem de öyle bir senaryomuz ya da çekim ekibimiz yok. Mümkün olduğunca daha doğal ve samimi videolar yapmaya çalışıyoruz. Video kurgularıysa zamanla son şeklini aldı. Bu işi yapmaya devam ettikçe de farklı şekillerde videolar üreteceğimizi düşünüyoruz.
İkonik modellerin WRC tarafından yeniden canlandırılıp günümüze uyarlandığını görüyoruz. Crazy Frank Fender da bunlardan biri. Özellikle 1970’lerde Crazy Frank mahlaslı custom üreticisinin tasarladığı ve zamanla popülerleşen bir çamurluğu yeniden üretiyorsunuz. Bu tarz keskin ve agresif hatları ne yazık ki günümüzde pek göremiyoruz. Bu süreç nasıl gelişti?
Özellikle 70’ler ve 80’ler custom kültürünü seviyoruz. Genellikle o dönemlerde chopper motosikletler hard tail yani arkada bir amortisör olmadan yapılıyordu. Günümüz yollarında ve yasalara uygun olarak o zamanları yaşamak istiyorsanız en doğru tercih Crazy Frank Fender olabilir. Çünkü yollar hard tail motorlar sürecek kadar konforlu değil, yasalar da amortisörsüz kullanmanıza izin vermiyor. Bu çamurluk modelinde arkaya plaka taktığınızda çirkin durmuyor, stop lambanız ve sinyaliniz aktif, arkanıza artçı alabiliyorsunuz ve en önemlisi de hâlâ çalışan iki adet amortisörünüz var.
Günümüzde artık sanat da estetik de vasat bir durumda. Biz bunun bir parçası olmak istemiyoruz ve bu yüzden elimizden geldiğince old school motosikletler yapmaya ve bu kültürü yaymaya çalışacağız.
Üretim süreci ne kadar meşakkatliydi?Crazy Frank Fender’ı farklı Harley-Davidson veya diğer chopper markaları üzerinde de görebilecek miyiz?
İlk üretim gerçekten zorlayıcı oldu çünkü tamamen garaj stili bir başlangıç ve imalat yaptık. Hatalar, yeniden başlamalar ve çok fazla zaman. İşin sonunda, çekilen çileye fazlasıyla değen bir parça üretmiştik ve kendi emeklerinizle ürettiğiniz bir motora binmek gerçekten harika bir duygu. Üç bölümlük video serimizde de bu süreci mümkün olduğunca anlatmaya ve ilgisi olanları kendileri yapmaları için teşvik etmeye çalıştık.
Geçen hafta yayınladığımız yeni projemizde bu parçayı yeniden ele aldık. Ancak bu sefer modern imalat teknikleriyle üretimi gerçekleştirdik. Bir önceki imalata göre çok daha hızlı bir üretim gerçekleştirdik. Böyle bir parçayı mümkün olduğunca seri üretime dökmeye çalıştık, böylece daha fazla insana bu kültürü aşılayabileceğimizi düşünüyoruz.
Üretim yöntemlerimizi ve makine parkurumuzu her geçen gün geliştiriyoruz. Umuyoruz ki ileride birçok model için bu tarz parçalar üreteceğiz.
2000 model Harley-Davidson Sportster kullandığını ve bir sonraki adımının motorun modelini yükseltmektense daha eski bir modele gitmek olduğunu söylüyorsun. Fırat’sa elektrikli ateşlemeye sahip bir motordan ziyade kick-start’lı bir motoru tercih edebileceğini söylüyor. Sanıyorum bu tür geriye dönüşler WRC’nin kuruluş amacıyla örtüşüyor.
Kesinlikle. O dönemlerin müziğini, araçlarını, kıyafetlerini, kısacası ruhunu çok seviyoruz. Ayrıca motosikletleri de çok seviyoruz. Aslında tek derdimiz sevdiğimiz şeyleri yapmak, hayalini kurduğumuz hayatı yaşamak. Burada olay çok fazla para kazanmak ya da çok yüksek refah seviyelerinde yaşamak falan değil. Zaten dükkânın içine girdiğinizde farklı olan bir şeyler olduğunu kolayca anlayabilirsiniz. Biz custom kültürüne özeniyoruz ve ülkemizde de bunların yapılabileceğini insanlara gösterip onları da umutlandırmak istiyoruz.

Biraz da projelerden söz edelim. Blue Shine, Old Fart, Mississippi Queen projeleri benim özellikle merak ettiklerim. Blue Shine’da simli özel bir renk kullanılması hem motora farklı ışık altında farklı görünümler sağlıyor hem de estetik olarak daha çekici kılıyor. Bu renk tercihi nasıl ortaya çıktı?
Renk seçimi müşteriden geldi. Daha doğrusu sadece “mavi” istediğini söyledi. Temelde bir restorasyon projesiydi. Bizse restore ederken aynı zamanda biraz retro dokunuşlar katmak istedik. Çünkü motor bizim için halk arasında Evo Sportster olarak adlandırılan ve 2003’te üretimi sona ermiş değerli bir motor bloğuydu. Sadece basit bir restorasyon o motora saygısızlık olurdu.
Dönem renklerinden hoşumuza giden bir tonla hem şasiyi hem de motorun tüm arka planını boyadık. Sedefli bir boyaydı ve ışığın yansımasına göre mavi-yeşil tonlarını veriyordu. Üzerine ise müşterimizin istediği rengi daha da vurgulamak amacıyla tam anlamıyla bir mavi çalıştık. Depo ve çamurluklara açtığımız çerçeveler içerisine “metal flake” diye adlandırılan, daha büyük boyutlu simler attık ve üzerine “candy” boyayla transparan mavi boya uygulaması yaptık. ―Bu boyaların evrensel isimlerini de özellikle söylüyorum çünkü Türkiye sanayisinde bilinen uygulamalar değil ve araştırmak isterseniz bu isimleri kullanabilirsiniz.― Simin üzerine transparan renk vermemiz sayesinde zemindeki gri simler maviye dönmüş oldu. Ayrıca çerçevelerin içine çok geleneksel dantel efektini uyguladık. Bu efekt gerçek dantelle uygulanıyor (gülüyor). Bizim için çok keyifli bir projeydi.
Genellikle Harley-Davidson’lar üzerinde çalışıyorsunuz. Ancak az da olsa H.D. olmayan markaları da customize ettiğinizi görüyorum. Bunlar arasında Triumph Rocket 3, Yamaha DragStar XVS 1100 gibi örnekler var. Peki, H.D. olmayan bir motor üzerinde çalışmak nasıl bir duygu? Aynı hissiyatla yaklaşabiliyor musunuz?
Aynı hissi kesinlikle vermiyor. İlk zamanlarımızda daha çok başka markalar yapıyorduk ancak son dönemlerde sadece Harley-Davison’la çalışmaya özen gösteriyoruz. Markanın kültürdeki yeri, Amerikan mühendisliği ve iyice aşina olduğumuz motorlar olması bunda önemli bir faktör. Ayrıca ne yazık ki diğer markalar kendi ürünlerinin arkasında duramıyor, artık cruiser motorlar üretmiyorlar bile. Harley de ise istediğimiz her model yılının her parçasını rahatlıkla temin edebiliyoruz.
Özellikle ABD menşeili motosikletlerin (Harley-Davidson, Indian) ülkemizde daha az tercih edilmesinde genellikle bu motorların premium sınıfına girmesi ve dövizdeki dalgalanma bir sebep olarak gösterilebilir. Fiyatların yüksek olmasının yanı sıra parçalarının Avrupa ve Japon motorlarına kıyasla daha zor bulunması da bir diğer etken. Fakat benim asıl vurgulamak istediğim nokta, WRC olarak sizin bu handikabı tersyüz edecek bir eğilimde olmanız ve seri üretim parça sürecine başlamanız. Buradan hareketle, Vanguard Kit projenizden bahsedelim mi?
Aslında Harley-Davison markasıyla ilgili çok fazla şehir efsanesi var. Biz de zamanında bunlara inandık ve markadan korktuk. Ancak işin içine girdiğimizde durumun hiç de öyle olmadığını fark ettik. Gerek parça temini gerekse dayanıklılık konusunda Harley-Davidson motorları gerçekten güvenilir ve tamir etmesi de diğer markalara göre daha kolay. Biz de bu yüzden geliştirdiğimiz kitlerdeki bazı parçalarda kullanıcıya özellikle motoru kestiriyoruz. Vanguard Kit’in en sevdiğimiz parçalarından biri olan egzozlar, stok sportster egzozunu kesip montajlamanız gereken parçalar. Hatta bu ürünü Harley’in son model touring motosikletleri için de geliştirdik. Model yılı yükseldikçe kesmek daha da keyifli bir hal alıyor (gülüyor).
Biz custom kültürüne özeniyoruz ve ülkemizde de bunların yapılabileceğini insanlara gösterip onları da umutlandırmak istiyoruz.
Vanguar Kit’i geliştirirken amacımız daha ulaşılabilir modifikasyonlara insanları teşvik etmekti. Artık parça ithal etmek eskisi kadar kolay değil ve fiyatlar da ne yazık ki uygun değil. Biz yerli üretim ürünlerimizle bu sorunlara bir çözüm sunmak istedik. Ayrıca bu imalatlar, en başta söylediğim, “Bizde neden olmasın,” ya da, “Biz neden yapamıyoruz,” düşüncelerinin de bir sonucuydu. Şu an için sadece sportster modellerine uyumlu geliştirdiğimiz modifiye kitimiz Vanguard Kit var. Ancak ilerleyen dönemler için yeni kasa touring ve sport touring modellerine uyumlu kitler üzerinde çalışıyoruz.
Old school tutkunuz olduğunuzu bilerek şu soruyu sormak istiyorum. Ben de dahil birçok kişi Harley-Davidson’ın 2017 itibarıyla çıkardığı Milwaukee-Eight motor bloğuna biraz burun kıvırdık. Yeni emisyon yasaları, piyasaya entegrasyon derken H.D.’ler de giderek bezginleştirildi. Artık belki daha güçlü ve teknolojik donanıma sahip motorlar görüyoruz fakat eski tok sesini ve vibrasyon hissini kaybetti gibi hissediyorum. Peki, Milwaukee-Eight’in bizi rahatsız eden bu yanlarını bertaraf etme şansımız var mı?
Elbette o motorlardan da old school bir şeyler yapılabilir ancak hiçbir zaman eskilerle aynı tadı vermeyecektir. Bence onları bu kalıba girmeye zorlamak yerine olduğu gibi kabul edip yeni nesil tarzlara uygun modifiye etmek daha doğru. Bariz olarak artık motosikletler daha spor. Ne yazık ki Harley’de de bu durum aynı. O zaman Milwaukee-Eightmotorlardan ne yapılabilir onu düşünmek lazım. Mesela spor bir custom ya da club style uygulamaları o motorlara çok daha yakışacaktır. Ayrıca old school bir motora binmek isteyen o çileyi çekmeli, motorunu söküp takmayı denemeli ve onu hissetmeli. Yeni makineler ne yazık ki biraz ruhsuz gibi.
Hayalimiz gerçekten büyük ve yurtdışındakileri aratmayacak bir custom kültür festivali organize etmek ya da bunun bir parçası olabilmek.
Peki Custom kültürü ve bu alanda yapılan çalışmalar Türkiye’de hangi seviyede?
Türkiye özellikle old school konusunda bilgi ve tecrübe anlamında çok zayıf. Custom motosiklet denince insanların aklına sadece 2000’ler Amerikan Chopper tarzı motosikletler geliyor. Bunun da sebebi tabii ki Orange County Custom. Biz de zaten bu şovun toplum üzerindeki etkisini gördüğümüz için sosyal medya ve YouTube gibi kanallardan daha büyük kitlelere ulaşmaya ve custom kültürü konusunda bilgilendirmeye çalışıyoruz.
Ancak bu sene Tarhan Telli’nin de yeniden sahalara dönmesi bizleri çok heyecanlandırdı. Türkiye’deki en büyük ve tanınmış custom firması olan TT Custom’ın neredeyse 10 yıllık sessizliğini bozması ve geri dönmesi, hep birlikte bu kültürü yayıp, büyütebilmemiz konusunda bize umut verdi. Umarız ilerleyen zamanlarda ülkemizde çok daha fazla modifiye motosiklet, her köşe başında custom atölyesi ve bol bol custom festivali görürüz.

Gözlemlediğim kadarıyla kolektif üretime dair de alan açan bir pozisyondasınız. Rusya’dan gelen tasarımcı Slava’nın airbrush ve pinstripe çalışmaları ve workshop’ları buna örnek teşkil ediyor. Sanıyorum bu tür workshop’lar için WRC ev sahipliğini üstleniyor. Bu tarz işbirlikleri nasıl gelişiyor? İlerleyen süreçte custom kültürünü yaymak adına yeni işbirliklerini de görebilecek miyiz?
Biz başından beri mümkün olduğunca kolektif etkinlikler ve üretimler yapmaya çalışıyoruz. Zaten bu işe gönül vermiş çok az sayıda insan var ve bu kitle her zaman her koşulda birlikte ve omuz omuza durmalı. Başka türlü bu işi ileriye taşıyamayız. Hayalimiz gerçekten büyük ve yurtdışındakileri aratmayacak bir custom kültür festivali organize etmek ya da bunun bir parçası olabilmek. Her sene kendi çapımızda ufak organizasyonlar düzenliyor ve tüm custom severleri bir araya toplamaya çalışıyoruz. İlerleyen zamanlarda çok daha büyüklerini yapacağımızı umuyoruz.