Arama
E-bülten
E-bülten
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Ajanda
Dükkân
Arama
Kültürel Miras ve Müzeler
Haber

Kültürel Mirasın Korunması: Türkiye’de Müze Yönetimi

Türkiye’de müzecilik, yasal belirsizlikler ve güncel uygulamalardaki eksiklikler nedeniyle zorluklar yaşıyor. Müzebilimci Canan Cürgen Gültaş’la Türkiye’de müzeciliğin yasal çerçevesi, mevcut uygulamalar ve geleceğe yönelik olası reformlar üzerine konuştuk.

Emel Gülşah Akın
2 Mayıs 2025
Gültaş, "Müzenin hedeflerini gerçekleştirebilmesi için profesyonel yönetime gereksinim var," diyor. 

MÜZE GÖRÜNÜMÜ: (C) İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ

Gültaş, "Müzenin hedeflerini gerçekleştirebilmesi için profesyonel yönetime gereksinim var," diyor.

MÜZE GÖRÜNÜMÜ: (C) İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ

Türkiye’de müzecilik, köklü geçmişine rağmen çağdaş yaklaşımlara uyum sağlama konusunda çeşitli zorluklarla karşı karşıya. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun güncellenmemesi, müze yönetiminde günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek esneklikleri kısıtlıyor. Ayrıca, ICOM’un (Uluslararası Müzeler Konseyi) 2022’de kabul ettiği yeni müze tanımının öngördüğü “kapsayıcılık”, “erişilebilirlik” ve “sürdürülebilirlik” ilkelerinin Türkiye’de nasıl hayata geçirileceği hâlâ tartışmalı bir konu. Müzecilik mesleğinin resmî statüsünün belirsizliği de sektörde önemli bir boşluk yaratıyor.

Müzebilimci Canan Gültaş, müzecilik mesleğinin tanımlanması, insan kaynağı planlaması ve mevzuatın güncellenmesi gibi konulara dair görüşlerini aktararak Türkiye’de müzelerin daha katılımcı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşması için atılması gereken adımlara dair önemli tespitlerde bulundu.

Canan Cürgen Gültaş

PORTRE: (C) CANAN CÜRGEN GÜLTAŞ


EMEL GÜLŞAH AKIN: Türkiye, klasik söylemle bir “kültür mozaiği” olarak tanımlanan bir coğrafya olsa da, kültürel miras alanında karşılaşılan zorluklar her geçen gün artıyor. Kültür ve Turizm Bakanlıklarının birleşmesiyle birlikte, kültürel miras profesyonelleri için süreç daha karmaşık bir hale geldi. Zira kültürel mirasın korunması, çok katmanlı bir yaklaşım gerektiren, sürekli ve titiz bir şekilde yönetilmesi gereken bir süreç. Mevcut yasal düzenlemeler ve farklı yönetsel yapılar içinde yer alan müzeler, Türkiye’nin kültürel mirasını koruma ve gelecek nesillere aktarma sorumluluğunu ne ölçüde yerine getiriyor?

CANAN CÜRGEN GÜLTAŞ: Ülkemizde müzecilik Cumhuriyetimizin tarihinden eski ancak çağdaş müzecilik kavram ve uygulamaları, bu geçmişe kıyasla son derece yeni. Müzecilik mevzuatımızın temeli Osmanlı döneminde Batılılaşma siyasasının bir parçası olarak gerçekleştirilen müzecilik faaliyetlerine dayanır. Devletin bu süreçte “ecdat yadigârları”nı koruma ve saklamayı önemli bir vazife olarak gördüğünü ve yöneticilerin bu bilinçle hareket ettiğini söyleyebiliriz. Mevzuat ilk kez 1869 yılında oluşturulmaya başlanır. 1869, 1874, 1884 ve 1906 tarihlerinde kapsamları giderek genişletilerek Asar-ı Atika nizamnameleri yayımlanır. 1906 yılında revize edilen nizamname küçük değişikliklerle 1973’e dek yürürlükte kalır. O yıl yürürlüğe giren 1710 sayılı Eski Eserler Kanunu, 1983 yılında yürürlüğe giren 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na kadar kültür varlıklarını koruma hukukuna hizmet vermiştir.

Günümüzde müzelerin tabi olduğu yasal düzenleme, 1983 yılında yürürlüğe giren 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’dur. Yasa, dönemin ICOM müze tanımında belirtilen işlevler referans alınarak hazırlanmıştır. Bu yasada, yürürlüğe girdiği tarihten bu yana birkaç küçük değişiklik dışında herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

Mevzuat, müzelerin yönetimini doğrudan etkiliyor. Yasaya bağlı 39 yönetmelik çıkarılmıştır. Bu yönetmeliklere bağlı olarak yürürlükte olan 1 tüzük, 15 yönerge, 15 uluslararası sözleşme, 3 ikili anlaşma, 17 genelge, 1 müzecilik kılavuzu ile 61 ilke kararı bulunur. Yasanın getirdiği en önemli yenilik ise özel müzelerin kurulmasına olanak sağlamış olmasıdır.


Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre 2024 yılında Türkiye’de 645 müze var. Bunlardan 215’ini devlet müzeleri, 430’unu “özel” olarak adlandırılan yerel yönetim, vakıf, şirket, üniversite müzeleri oluşturuyor. ICOM’un 2022 tanımı perspektifinden bakarsak bu müzeler sence müze tanımını karşılıyor mu?

Hayır, çoğu karşılamıyor. Dünya müzeciliğine baktığımızda son 50 yılda önemli gelişmeler yaşandığı ve değişimler geçirdiği görülür. 20-28 Ağustos 2022 tarihleri arasında Prag’da düzenlenen 26. ICOM Genel Kurulu’nda çağın gereklerine uygun, üzerinde antant kalınan yeni bir tanım kabul edildi. Bu yeni tanımda eskisinden farklı olarak “kapsayıcılık”, “erişebilirlik”, “sürdürülebilirlik” ve “etik” gibi kavramlara yer verilmesiyle günümüzde müzelerin işlev açısından yaşadığı değişimler dikkate alındı. Dünya müzeciliğinde yaşanan bu gelişmelere karşılık Türkiye’de önemli ilerlemeler kaydedilmiş olsa da hâlâ bazı yetersizlikler var. Mevzuattaki müze tanımında nesne odaklı yaklaşımı benimsenirken müzelerin, toplama, koruma ve sergileme işlevlerine yoğunlaşıldığı, ICOM’un tanımında ifade edilen yeni anahtar sözcüklerin tanım dışında kaldığı görülür.

Özel müzeleri oluşturan koleksiyonların nasıl korunup sergileneceği, iletişim, araştırma ve eğitim faaliyetlerini nasıl gerçekleştireceği, müzeyi kâr amacı gütmeyen bir kurum olarak nasıl yaşatacağı, dahası müzeyi tanımlayan bu temel ihtiyaçları nasıl ve ne ölçüde karşılayıp sürdüreceğine dair hiçbir kriterimiz, geçerli bir ölçme değerlendirme mekanizmamız yok.

Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlı müzelerin görevlerini, işleyişini tanımlayan Müzeler İç Hizmetler Yönetmeliği ise sadece idari konuları içeriyor, personel ve iş tanımlarını yapıyor. Oysa müzeler, farklı disiplinlerden gelen uzmanların ortak çalışmalarıyla anlam bütünlüğü kazanan kurumlar. Mevzuatta sadece “müze uzmanı” tanımı bulunuyor. Yeteri kadar personel olmaması durumunda idare tarafından verilecek genel idari hizmetler sınıfından personelle pek çok farklı uzmanlığa ait işin yapılmasını istemektedir. Gerek Kültür ve Turizm Bakanlığı gerekse Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nezdinde müzebilimci halen bir meslek unvanı değil. Mevzuattaki “müze uzmanı” tanımı kapsamında arkeolog, sanat tarihçi, Hititolog, tarihçi, Sümerolog, antropolog gibi diplomalarla mezun olanlar müze araştırmacısı kadrosunda istihdam ediliyor. Müzebilimci/müzeolog, eğitim uzmanı, rehber, ressam, heykeltıraş, gibi mesleki uzmanlıklar kapsam dışında bırakılıyor. Müzelerin idari, mali özerkliği olmadığı için iletişim uzmanı, tasarımcı gibi meslek uzmanlıklarını henüz konuşamıyoruz.

Müzelerin zamanla nicelik olarak çoğalmaları, niteliklerini artırmaları, yeniden yapılanmaları, profesyonel bir örgütlenme ve organizasyona olan ihtiyacı da beraberinde getirmiştir.

ICOM’un yeni tanımıyla karşılaştırdığımızda Kültür ve Turizm Bakanlığı İç Hizmetler Yönetmeliği’nde müze, “kültür varlıklarını tespit eden, ilmi metotlarla açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koruyan, tanıtan, sürekli ve geçici olarak sergileyen halkın kültür ve tabiat varlıkları konusundaki eğitimini, bedii zevkini yükselten dünya görüşünü geliştirmede tesirli olan daimi kuruluş”olarak tanımlanıyor.

Müzelerin iç işleyişi, 2863 sayılı kanunda ve Müzeler İç Hizmetler Yönetmeliği’nde ele alınıyor. Gerekli ancak tek başına yeterli olmayan bu yaklaşımla beraber müzelerin yönetim ve planlama stratejilerine yön veren, işletme direktörü ya da idari direktör olarak adlandırabileceğimiz müze yöneticilerine ihtiyaç duyuluyor. Burada bir parantez açmak istiyorum; müzeler kâr amacı gütmeyen, hizmet sunan kurumlardır ve şirket gibi algılanmamalıdır. Müzeler için planlama ve stratejiler mevzuatta tanımlansa da merkezî yönetim esasıyla uygulanması mümkün değildir. Bir müzede verimli olacak bir planlama ve strateji başka bir müzede başarılı olamayabilir.


Müze sayılarından bahsetmişken bir de bu konuya insan kaynağı açısından bakalım istersen. Müzecilik, İŞKUR’da bir meslek tanımı olarak yer almıyor sanırım; ancak bildiğim kadarıyla Müzecilik Meslek Kuruluşu Derneği (MMKD) böyle bir talepte bulunmuştu. Son gelişmeler neler?

MMKD bünyesinde, müzeciliğin bir meslek olarak tanıması için dönem dönem yükselen çalışmalar oldu, oluyor. 2023 yılında İŞKUR’un istediği meslek tanımına dernek tarafından verilen yanıtla açıklık getirilmişti. Güncel duruma bakıldığında İŞKUR’un kullandığı Uluslararası Meslek Sınıflama Sistemi’ne (ISCO) müze uzmanı ve sanat-kültür yöneticisi unvanlarıyla iki farklı kodla meslek tanımı getirildi; ancak bu tanımın uygulamaya hangi kapsamda, nasıl yansıdığının ve istihdamda nasıl kullanıldığının açıklığa kavuşturulması gerekir.

Müzecilikle ilgili ülke çapındaki eğitim dallarına baktığımızda, “müzecilik, müze yönetimi ve müze eğitimi” gibi farklı uzmanlık alanları olduğunu görüyoruz. Peki, müze yönetimi diğerlerinden nasıl ayrışıyor? Müzelerin işleyişini, davranışları ve prosedürlerini belirlemek, yönetmek için kurallar ve yönergelere, bunların bütünü olan politikalara ihtiyaçları var. Müze yönetimi bunu nasıl sağlar?

Müzeler, arkeoloji, sanat tarihi, çağdaş sanat, tarih, toplumbilim, eğitimbilim, iletişim, koruma gibi çok sayıda disiplinin buluştuğu kurumsal yapılar. Müzelerin zamanla nicelik olarak çoğalmaları, niteliklerini artırmaları, yeniden yapılanmaları, profesyonel bir örgütlenme ve organizasyona olan ihtiyacı da beraberinde getirmiş, müzelerin toplumda daha etkin rol oynaması, sürekli öğrenme merkezi olarak işlev kazanması, sergileme, koruma, araştırma gibi temel başlıklar altındaki faaliyetlerini etkin şekilde yönetilebilmesi, müzelerde kurumsallaşmanın ana adımları olmuştur.

Müzeler, vizyonları ve misyonları doğrultusunda çalışmak üzere koleksiyonlar, ziyaretçiler ve müze profesyonelleri arasında sürdürülebilir ve nitelikli bir ilişki kurmak için sistemli bir organizasyona ve yönetime ihtiyaç duyar.

Bir müzenin hedeflerini gerçekleştirebilmesi için profesyonel bir yönetime gereksinimi vardır. Bu amaçla öncelikli olarak koleksiyonuna, hedeflerine, yönetsel bağına (devlet müzesi, özel müze, vakıf müzesi vb.) göre bir yönetim modeli oluşturulması gerekir. Müzenin yönetilmesine temel oluşturan bileşenlerse kaynakları olarak tanımlayacağım koleksiyon, finans ve personeldir.

Varlık nedenleri olan koleksiyonlar, müzelerin varlık amacını ve geleceğe yönelik hedeflerini belirler. Her müze koleksiyonu, yönetim yapısı ve amaçları doğrultusunda hazırladığı politikalara sahip olmalı ve yönetim modelini bu politikalar doğrultusunda gerçekleştirmelidir. Doğru politikalar, müzenin işleyişine temel teşkil edecek organizasyonun düzenli işlemesini sağlar. Müzenin güvenilirliği ve itibarı artar, diğer müzecilik faaliyetlerine pozitif etki yapar. Söz konusu politikalar yazılı olmalı ve kurumun misyonu, amacı ve hedefleriyle koleksiyon edinme, elden çıkarma, koruma ve araştırma çalışmalarına ilişkin usulleri kapsamalıdır. Koleksiyon politikası sade, anlaşılır ve mutlaka kamuya açık olmalıdır. Kamuya açıklık, müzenin koleksiyonunu kamu adına ve kamunun en üst düzeyde faydalanması için koruması nosyonunu temel alarak işleyiş ve eylemlerine şeffaflık, denetlenebilirlik getirmesidir.

Müzenin koleksiyonlarının ve kurumsal sürdürülebilirliğinin sağlanması ve standart oluşturulabilmesi için koleksiyon politikasının yanı sıra, müzenin temel işlevlerini gerçekleştirmesine ve sürdürmesine hizmet edecek eğitim, risk yönetimi, erişilebilirlik ve müzenin yönetim esas ve usullerini tanımlaması gereken bir politika oluşturulması elzemdir. Müzenin binasından personeline, tanımlı ziyaretçi gruplarından yer aldığı lokasyona ve bu lokasyonun tüm acil durumlarla ilişkili olarak incelenip değerlendirilmesine kadar detaylı bir incelemeyi gerektiren hazırlıklar, uzman kadroların yokluğu ya da müzenin rutin iş yükünün izin vermemesi sebebiyle çoğunlukla hazırlanamıyor. Bu noktada profesyonel destek alınması da mümkün. Müze yönetimi, profesyonel yönetim gerektiren tüm iş ve meslekler gibi tecrübeyle gelen bilgiye çokça ihtiyaç duyuyor. Bir yöneticinin ya da yönetici kadroların yaptıkları işin bilimsel gerekliliklerini, hizmet esasına dayanan bir yapı olduğu için iletişimi, güvenlik sağlamayı gerektirdiği için risk analizini, insan ve finans kaynağı gerektirdiği için bu iki kaynağın nasıl sağlanacağını ve sürdürüleceğini iyi bilmesi gerekir. Elbette güncel gelişmeleri yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde takip etmeli. Bu noktada hayati bir soru(n) devreye giriyor; “özel müze açma izni” alan ve birbiri ardına açılan tüm bu müzelerin bunca ihtiyacını kim belirleyecek? Kim karşılayacak? Bir standart getirilmesi gerekmiyor mu? Büyük heyecanlarla açılan ve açıldığı hızla kapanan müzeler var. Müze, kaynağını oluşturmak –koleksiyon, finans, insan– ve sürdürmek üzere gerçekçi bir plan yapmamış, yönetim konusunu ciddiye almamış. Her koleksiyonun müzeleşmesi şart mı? Fikrimce değil. Kimi koleksiyonları sadece sergilemek, –elbette gerekli bilimsel kriterleri sağlayarak– yeterli. Müze, saydığım bu üç temel kaynağıyla bir işletme demek. Yönetim meselesi ciddiyetle ele alınmadan işletme olmaz. Bunu ayrıca konuşmak, tüm paydaşlarla tartışmak gerek. Başka bir yazı ya da röportajın konusu olsun.

Müzecilik mesleğinin resmî statüsünün belirsizliği de sektörde önemli bir boşluk yaratıyor.

Müzeler her ne kadar kâr amacı gütmeyen kurumlar olsa da özellikle özel müzelerin ekonomik sürdürülebilirliği önemli bir gerçeklik. Müzecilik dünyasında, müze yönetiminin bir kurumsal işletme müdürü ve bir kurumsal müze müdürü tarafından senkronize şekilde yürütülmesi gerektiğine dair bazı görüşler var. Bu yaklaşım yönetim politikaları ve kurumsal yönergeler açısından ne kadar mümkün?

Müze yönetiminin ikili yönetime ihtiyaç duyduğu ya da bunu gerekli kıldığı durumlarla giderek daha çok karşılaşıyoruz zira yönetimin sadece müzenin koleksiyonunu yönetmekten ibaret olmadığı gerçeğiyle bir süredir yüzleşiyoruz.Hem mümkün hem de gerekli olduğunu düşünüyorum. Profesyonel bir müze yönetiminin anlam ve eylem evreni içinde finans ve insan kaynağından oluşan bir işletme yönetimi ve bu yönetim alanı içinde tanımlanması, planlanması ve gerçekleştirilmesi gereken işler var. Kâr amacı gütmeyen bir yapıda erişilebilir ücretlerle bilet satışı ve etkinlik yönetimi yapılması gerekiyor. Müzenin amacının, hedefinin ve hedef kitlesinin doğru tespit edilmesi şart. Bununla birlikte kaynak ve imkânların nesnel ve gerçekçi biçimde değerlendirilmesi, hedef ve amaçlar doğrultusunda bir yönetim gerçekleştirilmesi; istihdamın ve iletişimin buna göre yapılması gerektiği gerçeği, ayaklarımızı yere basmamızı sağlayan en önemli etkenler. Koleksiyon ve ziyaretçi arasında kurulan doğru ilişki sürdürülebilirliğin temelini oluşturuyor.

Doğru bir yönetim yapılanması özellikle sanat, tarih ve arkeoloji müzeleri gibi müzelerde bu tür bir ikili yönetimi ihtiyaç olarak gösteriyor. Örneğin bir müzenin iyi yönetilebilmesi için yöneticinin sergilenen koleksiyonla ilgili akademik bilgisinin yanı sıra çağdaş müzebilim doğrultusunda mevzuat ve kaynak yönetimi bilmesi ve müzeyi bu bilgilerle yönetmesi elzem. Çağdaş kriterler doğrultusunda yönetilen pek çok müzede bu ihtiyaç, bu sorumlulukların birden çok yöneticiye dağıtılmasıyla sağlanıyor. Her müzenin kendi özgün yapısının ihtiyaçlarını belirleyerek karar vereceği idari yapılanması var, elbette doğrusu bu ancak idari yapılanmanın da günün ihtiyaçları doğrultusunda gelişmesi ve çoğu kez bakış açısı ve yaklaşımın değişmesi gerekiyor.


Kültürel Miras ve MüzelermüzeKültür-SanatGündem
E-bülten
Art Newspaper Türkiye
Hakkımızda
Çerez Aydınlatma Metni ve Politikası
Kişisel Verilerin Korunma Politikası
Aydınlatma Metni
Açık Rıza Onay Formu
Künye
Partnerlerimiz
Satış Noktaları
Kariyer
İletişim
© The Art Newspaper