Moka Lee, röntgencilik hissi veren tedirgin edici portreleri ve natürmortlarıyla biliniyor. Bunun nedeni kısmen seçtiği konular çünkü sanatçı, eserlerinde yabancıların sosyal medya hesaplarından topladığı görselleri kullanıyor. Lee, “Bir ressam olarak her zaman resmetmek isteyeceğim görsellerin peşindeyim. Bu görsellerin bulunabileceği en erişilebilir, en uygun ve en sezgisel kaynak da doğal olarak sosyal medya, en azından benim için öyle,” diyor. Klasik resim geleneğiyle günümüzün hızlı değişen, görüntü saplantılı aşırı paylaşım kültürünü bir araya getirdiği çalışmalarında bu yönüyle ilginç bir ikilik dikkat çekiyor.
1996 doğumlu Z kuşağından Koreli sanatçı, geçtiğimiz yıl sanat piyasasında büyük ilgi gördü. Eserleri 2024’te Art Basel, Frieze Seoul ve Frieze London’da sergilendi. Kasım ayında Hong Kong’daki Phillips’te yapılan ilk müzayedesinde “I’m Not Like Me” (Bana Benzemeyen Ben, 2020) adlı eseri tahminleri dörde katlayarak 1,65 milyon Hong Kong dolarına (170 bin sterlin) alıcı buldu. Sanatçı ayrıca “çağdaş sanatta geleceğin büyük öncüleri olmaya aday on olağanüstü yeteneğin” listelendiği Artsy Vanguard 2025’e seçildi. Lee’nin eserleri ocak-şubat aylarında Londra’da düzenlenen iki sergide ziyaretçilerle buluştu; bunlardan biri 13 yeni eserini içeren ortak galeri etkinliği Condo London 2025 kapsamında Carlos/Ishikawa’da düzenlenen ilk solo Birleşik Krallık sergisi FACE ID (Yüz Tanıma), diğeriyse Jason Haam’ın Frieze No. 9 Cork Street’te düzenlenen grup sergisi Karma II’ydi.

Moka Lee’den “Dark Ray 02” (Karanlık Işın, 2023).
“DARK RAY”: © ONART STUDIO, © MOKA LEE, © JASON HAAM GALLERY
FACE ID sergisinden anlaşılabileceği üzere, Lee özellikle portrelere ilgi duyuyor ve bunu şöyle açıklıyor: “Genellikle ilk olarak aklıma resim yoluyla söyleyebileceğim bir şey veya iletmek istediğim bir duygu gelir, sonra bu fikri etkili şekilde aktaracak görseller bulmaya çalışırım. Dolayısıyla doğru görseli bulduktan sonra ne yapacağım çoğu zaman bellidir.” Fotoğraflarını kullanmak istediği insanlardan mutlaka izin alan ve az da olsa ödeme yapan sanatçı, “Bitmiş resimler neredeyse her zaman orijinal fotoğraftan çok farklı görünüyor, bu yüzden bunu insanlara önceden söylemeye çalışıyorum,” diye ekliyor. Lee net, güncel dijital görüntüleri resme aktarırken deforme ediyor, yakın kadraj kullanımı ve kendine özgü yumuşak renk paleti eserlerine eski fotoğraflar gibi uzak, yıllanmış hissi veriyor.
Lee, başta Instagram olmak üzere sosyal medyayı çekici kılan şeyin yalnızca görsel bulma kolaylığı olmadığını söylüyor. Sanatçı aynı zamanda internette paylaşılan görsellerin ardındaki göstergebilimle de ilgileniyor ve bunu da şöyle açıklıyor: “İnsanlar sosyal medyada iletmek istedikleri mesajı genellikle görüntü içine ekledikleri çeşitli semboller aracılığıyla veriyor, açıklama metnindeki yazılı dil de yaratmak istedikleri izlenimi destekliyor. Bir başka deyişle, hangi coğrafyadan veya kuşaktan olursa olsun, insanlar aslında fotoğraf paylaşırken başkalarının belirli bir şekilde düşünmesini veya hissetmesini sağlamayı amaçlıyor. Bu bana çok ilginç geliyor çünkü bu yaklaşım, resimdeki her küçük detayın sanatçının amacına hizmet etmek üzere tasarlanan imalarla dolu olduğu klasik resim disiplinine çok benziyor. Ben de ikisi arasındaki bu kesişimi keşfetmek istiyorum.”
Lee belki sosyal medyayı ilham kaynağı olarak kullanıyor ve sanatçıların tüm dünyadan kitlelerle iletişim kurmasındaki faydalarını takdir ediyor ama aynı zamanda uygulamaların karanlık yönünü de kabul ediyor. “Bence insanlar, bu platformların algoritmalarından dolayı benzer düşünen kişilerden oluşan gruplarda kümeleniyor. Dolayısıyla düşünceleri de genellikle bir vadede benzerleşiyor ve basitleşiyor. Ben bunu hem ilginç hem de ürkütücü buluyorum.”