Sanat dünyasında fosil yakıt çıkarılmasına karşı eylemler son yıllarda yoğunlaşırken, Extinction Rebellion ve Just Stop Oil gibi gruplar petrol ve gaz üretimine karşı protestolarda hedef ve mekân olarak müzeleri kullanıyor. Protestolarda devam eden ve gelecekteki projeler hedef alınıyor ancak ABD’de, büyük kısmı 1960’lı yıllarda çevre ve kültür koruma yasaları yürürlüğe girmeden önce kurulan milyonlarca yetim ve terk edilmiş petrol ve gaz kuyusu bulunuyor. Bu kuyular sera gazı emisyonuna ve hava ve yeraltı suyu kirliliğine maruz kalan halkların sağlığı, miras alanları ve çevre için ciddi risk oluşturmaya devam ediyor.
Federal hükümet bu yılın başında, sayısı halen tam olarak bilinmeyen yetim kuyuların etkisini inceleme amaçlı bir program olan Terk Edilmiş Kuyuların Islahı İçin Araştırma ve Geliştirme Yasası’nı çıkardı. Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA) tahminlerine göre, ülke genelinde yaklaşık 3,4 milyon yetim kuyunun yanı sıra kayıtlı olmayan veya haritası çıkarılmayan 300-800 bin kuyu bulunuyor. Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu’na (USGS) bildirilen yetim kuyu sayısıysa çok daha düşük; USGS verilerine göre, 27 eyaletteki toplam kuyu sayısı 120 binin altında.
USGS veri kümesindeki eksikliği kabul ediyor ancak Çevre Savunma Fonu’nun analizine atıfla, yetim bir kuyunun etrafındaki 1,6 kilometrelik alanda yaklaşık 14 milyon insan yaşadığının tahmin edildiğine işaret ediyor. Bazı kuyuların özel veya uzak kamusal arazilerde bulunmasıysa takip edilmelerini daha da güçleştiriyor. Kayıtlı bir kuyu ortalama 12 ay süreyle üretim dışı kaldığında, kapatılıp yeniden açıldığında ve gelecekte yeniden kullanılması veya açılmasının yönetiminden sorumlu kimse olmadığında “yetim” kabul ediliyor.
Yetim kuyular ülke genelinde bulunsa da, bu sorun özellikle yerli Amerikan halklarını etkiliyor. Başkan Joe Biden’ın yönetimi geçtiğimiz yıl, eyalet programları ve federal programların yanı sıra 150 milyon dolarlık bir kabile programını içeren 4,7 milyar dolar değerindeki İki Partili Altyapı Yasası’nın ilk aşamasını başlattı. Yasanın amacı, yerli Amerikan halklarının yetim kuyuları kapatmasına veya ıslah etmesine, etkilenen bölgelerdeki toprağı yenilemesine, ilgili altyapıyı hizmetten alması veya kaldırmasına, kayıt altına alınmamış kuyuları belgelemesine ve arkeolojik ve kültürel alanları korumasına yardımcı olmaktı.

Yavaş ölüm: Meghan L.E. Kirkwood’un Orphan Wells (Yetim Kuyular, 2020-24) serisinden “Untitled” (İsimsiz).
“UNTITLED”: © MEGHAN L.E. KIRKWOOD
Orantısız yük
ABD İçişleri bakanı ve kabine sekreteri olarak görev yapan ilk yerli Amerikalı olan Deb Haaland bu yılın başında yaptığı açıklamada, yerli halkların “çevre kirliliğinden orantısız şekilde etkilendiğini” ve bu program sayesinde, kabilelerin “halklarının sağlığı ve güvenliğini yönetme, ekonomik büyümeyi artırma ve geleceğe yönelik vizyonlarını gerçekleştirme konusunda kendi kararlarını verebileceğini” belirtti.
Yetim kuyuların en yoğun şekilde bulunduğu bölgeler Ortabatı, Batı Körfez kıyıları, Güney ovaları ve Apalaşya. Petrol üretiminin 1850’lerin ortasında başladığı Pensilvanya, tüm eyaletler içinde en üst sırada yer alıyor; bölgedeki kayıtlı yetim kuyu sayısı yaklaşık 9.000, terk edilmiş kuyu sayısıysa tahmini 750 bin. Yetim kuyuların varlığı güneybatıda da özellikle endişe kaynağı çünkü bu bölgede devam eden petrol üretimine ek olarak bu kuyular da miras alanları üzerinde ciddi ama çoğunlukla belgelenmemiş etkiler yaratıyor.
Kâr amacı gütmeyen Archaeology Southwest’in bu yılın başında yayımladığı raporda, Güneydoğu Utah’ta Lands Between olarak bilinen bölge ve yetim kuyuların bölgedeki yaklaşık 50 bin kutsal, kültürel, arkeolojik ve tarihî alana yakınlığını incelendi; yaklaşık 141 bin hektarlık alana yayılan bu bölge Hopi, Zuni, Acoma,Laguna, Rio Grande Pueblos, Ute, Navajo ve Paiute kabilelerinin anayurdu.
Archaeology Southwest’in raporunu derleyen arkeolog Paul F. Reed, “Güneybatı civarındaki bölgelerde böyle binlerce kuyu var ve bu sorun yakın zamanda çözülmeyecek,” diyor. Kuyuların sürekli el değiştirmesinin, sürecin en kötü yanı olduğunu da belirten Reed sözlerine şöyle devam ediyor: “Önce en üst düzey üreticiler gelip petrol ve gazdan en yüksek kârı elde ediyor, sonra ikinci ve üçüncü düzey üreticiler geliyor ve bunların çoğu marjinal kârla çalışıyor ve hatta bazen iflas ediyorlar. Üçüncü düzey üreticiler de çekildiğinde temizleme işi eyaletlere veya federal hükümete kalıyor ve bu şirketlerin hiçbiri ceza almıyor.”
Koruma altındaki alanlara yakın bölgede 200’den fazla yetim kuyunun keşfedildiği New Mexico’daki Chaco Kültürü Ulusal Tarih Parkı ve Aztek Harabeleri Ulusal Anıtı gibi alanlarsa bazen Arazi Yönetimi Bürosu’nun (BLM) kötü yönetimine sahne oluyor.
Reed, “Federal yöneticilerle kabile yöneticileri bazen bir araya gelerek bu bölgedeki kültürel alanlara verilen zarar hakkında konuşuyor ama şu anda eldeki bilgiler hâlâ söylenti düzeyinde. Ben kültürel alanların buldozerle temizlendiği bölgeler de gördüm ama bunlarla ilgili de pek fazla sistematik belge yok. Dolayısıyla kurum olarak bir noktada bu ölçekte bir rapor hazırlamak istiyoruz,” diyor.
ABD’deki petrol üretimi hem Trump hem de Biden’ın yönetim döneminde rekor düzeye ulaşırken, İki Partili Altyapı Yasası yağ ve gaz projelerinin bazı etkilerini giderme ve aynı zamanda gelecek için daha iyi çözümler bulma konusunda atılmış önemli bir adım oldu. Çevre ve koruma grupları 2024 ABD Başkanlık Seçimi’nden önce, Cumhuriyetçilerin çevre ve miras programlarına yönelik finansmanı yeniden kısıtlayabileceği, daha fazla federal araziyi petrol ve gaz şirketlerine kiralayabileceği ve altyapı yasasının getirdiği daha yüksek teminat gereksinimini geri alabileceğine yönelik endişelerini dile getirmişti. Trump yönetimi, 2017-2019 yılları arasında Güneybatı bölgesinde petrol ve gaz geliştiricilerine 16 bin hektardan fazla yeni kiralık alan sattı.
Reed, “Yalnızca altyapı yasalarının değil, 50 yıldan uzun süredir yürürlükte olan kültürel kaynak ve çevre koruma yasalarının da iptal edildiğini görebiliriz. Bu açıdan, koruma ve muhafaza dünyasında büyük bir endişe söz konusu,” diyor.
Koruma ve muhafaza dünyasında büyük bir endişe söz konusu
Paul F. Reed, arkeolog
Manzaradaki hayaletler
Missouri’de yaşayan fotoğrafçı Meghan L.E. Kirkwood gibi bazı sanatçılar çalışmalarında yetim kuyu sorunuyla ilgili bu karmaşaya değiniyor. Kirkwood 2020 yılında başladığı fotoğraf serisinde Louisiana’daki Oil City şehrinde bulunan yetim kuyuları belgeliyor; petrol üretiminde uzun bir geçmişi olan bu eyalette kayıtlı yetim kuyu sayısı 4.000’in üzerinde ve bu kuyuların büyük kısmı fotoğraflarda manzaraya karışmış durumda. Kirkwood’un rahatsız edici ve minimal siyah-beyaz fotoğraflarında, yetim kuyular zarar verdikleri bu alanlarda adeta birer hayalet gibi görünüyor.
Kirkwood, “Benim istediğim, bu projeyi insanların petrol endüstrisiyle hâlâ sıkı bağlarının olduğu bir yerde yapmak ve meseleye tek boyutlu yaklaşmamaktı. Bu meseleyle ilgili çok fazla aciliyet olabilir ama insanların ne olduğunu gerçekten düşünmesini sağlayacak bir çalışma yapmak istiyorsanız nüanslar da önemli. Tek taraflı bir mesaj insanları soğutabilir. Bu mesele tarihin karmaşık bir parçası ve dolayısıyla karmaşık işler gerektiriyor,” diyor.