The Art Basel and UBS Survey of Global Collecting 2025 raporu, küresel sanat koleksiyonculuğunun ekonomik, sosyolojik ve kültürel dönüşümünü ele alıyor. Arts Economics tarafından Dr. Clare McAndrew liderliğinde hazırlanan çalışma, 10 ülkeden 3.100 yüksek servet düzeyine sahip bireyin (HNWI) yanıtlarına dayanıyor. Katılımcıların yarısını kadınlar oluşturuyor.
Belirsizlik çağı yeni ihtimallerin potansiyelini mi taşıyor?
2025’in ilk yarısında küresel sanat piyasası, ekonomik durgunluk ve jeopolitik belirsizliklerle karakterize edildi. 2024 yılında toplam sanat satış hacmi yüzde 12 düşerek 57,5 milyar dolara geriledi. Christie’s, Sotheby’s ve Phillips gibi büyük müzayede evlerinde satışlar 2025’in ilk yarısında bir önceki yıla göre yüzde 7 azaldı.
Peki bu düşüşün en belirgin nedeni neydi? Piyasanın üst segmentinde yaşanan yavaşlama. 10 milyon dolar üzerindeki işlemlerde durgunluk gözlenirken, daha düşük değerli eserlerin artam işlem hacmi dikkat çekiciydi.
HNWI koleksiyoncuların harcama düzeyi istikrarlı kaldı ve sanat alımları kültürel bir ifade biçimi olarak güçlenmeye devam etti.
Dünya genelinde toplam servet artışı ve yeni koleksiyoncu profili
UBS Küresel Servet Raporu’na göre, 2024 yılında dünya genelinde toplam servet yüzde 5 arttı ve 2025 başında 60 milyon dolar milyoneri 226,5 trilyon dolar varlığa ulaştı
Bu büyüme, koleksiyonculukta yeni bir profilin yükselmesine yol açtı: “Gündelik Milyonerler (EMILLIs)” olarak adlandırılan 1–5 milyon dolar arası varlığı olan grup, son yirmi yılda dört kat büyüyerek 52 milyon kişiye ulaştı.
Bu servet birikiminin merkezinde, “Büyük Servet Transferi” olarak adlandırılan kuşaklar arası devasa miras hareketi bulunuyor. Önümüzdeki 20 yılda 83 trilyon doların el değiştirmesi bekleniyor. Kadınların bu servet devrinde 9 trilyon dolar civarında bir payla öne çıkacağı tahmin ediliyor. UBS’nin verilerine göre kadınlar artık dünya servetinin üçte birinden fazlasını kontrol ediyor ve yatırım kararlarında uzun vadeli, amaç odaklı bir yaklaşımı benimsiyor.
Gençleşen alıcı kitlesi
Raporun en çarpıcı bulgularından biri, koleksiyonculuğun giderek gençleşmesi. Katılımcıların yaklaşık yüzde 75’i Y kuşağı (milenyum) ve Z kuşağına ait. Gen Z koleksiyonerleri, ortalamanın üzerinde bir şekilde varlıklarının yüzde 26’sını sanata ayırıyor. Genel ortalamada HNWI’ler servetlerinin yüzde 20’sini koleksiyonlarına yatırıyor; bu oran 2024’te yüzde 15’ti.
Koleksiyonlar aynı zamanda mirasla da şekilleniyor. HNWI’lerin yüzde 84’ü koleksiyonlarına dâhil ettikleri eserlerin bir kısmını miras almış durumda ve bu eserler toplam koleksiyonların yaklaşık yüzde 30’unu oluşturuyor. Gen Z koleksiyonerlerinin yüzde 90’ı miras kalan eserleri ellerinde tutmayı tercih ediyor; yüzde 80’i gelecekte kendi koleksiyonlarını çocuklarına veya partnerlerine devretmeyi planlıyor.
Harcama eğilimleri ne yönde?
Ekonomik belirsizliklere rağmen 2024 yılında HNWI’lerin sanat ve antika harcamaları yüksek bir seviyede ilerledi. Ortalama harcama 438.990 dolar olarak gerçekleşti ve koleksiyonerler ortalama 14 eser satın aldı. Dikkat çekici biçimde kadın koleksiyonerler erkeklere göre yüzde 46 daha fazla harcama yaptı.
Alım tercihleri de çeşitlenmiş durumda. HNWI’lerin yüzde 78’i 2024’te güzel sanatlar, yüzde 61’i dekoratif sanatlar, yüzde 82’si antika alımı yaptı. Z kuşağı, tasarım objeleri, mücevher ve koleksiyonluk saatler gibi “çapraz koleksiyon” alanlarında en aktif grup olarak öne çıktı.
Dijital çağda hangi alım kanalları tercih ediliyor?
Geleneksel galeriler hâlâ en çok tercih edilen satış platformlarını oluşturuyor. HNWI’lerin yüzde 83’ü 2024–2025 döneminde galerilerden ya doğrudan ya da fuarlarda alışveriş yaptı. Ancak çevrimiçi satın alımların payı da hızla artıyor. Koleksiyonerlerin yarısı en az bir eseri Instagram üzerinden, fiziksel olarak görmeden satın aldı.
Aynı dönemde açık artırmaların payı geriledi. 2023’te yüzde 74 olan müzayede katılımı, 2024–2025 döneminde yüzde 49’a düştü ve toplam harcama içindeki payı yüzde 12’ye indi. Buna karşılık sanatçılardan doğrudan alım yapanların oranı yüzde 43’e yükseldi ve bu kanal toplam harcamaların yüzde 20’sini oluşturdu. Özellikle kadın koleksiyonerler doğrudan sanatçıdan alıma daha fazla yöneldi.
Sanat etkinliklerine katılım
2024 yılında HNWI’ler ortalama 48 sanat etkinliğine katıldı. Kadınlar, erkeklerden daha fazla etkinlikte yer aldı ve 2025’te bu farkın artması bekleniyor. Katılımcılar ortalama 14 müze sergisi, 7 galeri sergisi ve 6 sanat fuarına katıldı. Sanatçı stüdyosu ziyaretleri 2019’daki 5 ortalamasından 2025’te 8’e yükseldi.
2026’ya bakıldığında, koleksiyonerlerin yüzde 96’sı sanat etkinliklerine katılmayı planlıyor. Bu oran Gen Z’de yüzde 56’ya ulaşan bir “daha fazla etkinlik” hedefiyle birleşiyor.
Bölgelere göre şekillenen ilgi alanları
Koleksiyonerlerin yüzde 74’ü sanatçı seçimlerinde bölgesel bir odak taşıyor. İsviçre, Japonya ve Fransa’da koleksiyonerlerin yarısından fazlası yalnızca yerel sanatçılarla ilgilenirken, Çin ve Brezilya’da bu oran yüzde 25’in altında. Z kuşağı, yerel ve küresel pazarlar arasında daha açık fikirli bir yaklaşım sergiliyor.
Koleksiyonculuğun öne çıkan motivasyonları
UBS Art Advisory ekibine göre koleksiyonculuk artık yalnızca statü veya yatırım göstergesi değil. Kadın koleksiyonerler özellikle kültürel katılımı ve topluluk temelli etkileşimleri önemsiyor. Sanatçılarla doğrudan ilişki kurmak ve kültürel mirasa katkı sağlamak bu yeni dönemin ayırt edici unsurları arasında.
Koleksiyonculukta “deneyim ekonomisi” etkisi de belirgin. Sanat, gastronomi, seyahat ve tasarım gibi alanlarla iç içe geçen bir yaşam biçimi haline geliyor. Bu durum, koleksiyonculuğun finansal olduğu kadar duygusal bir tatmin alanına dönüştüğünü gösteriyor.
Her şeye rağmen, koleksiyonerlerin yüzde 84’ü 2025’in kalanında sanat piyasasının iyi performans göstereceğini düşünüyor. Orta ve uzun vadede ise yüzde 81 oranında iyimserlik hakim. Koleksiyoncuların temel kaygıları arasında sınır ötesi ticaret engelleri, piyasa dalgalanmaları, şeffaflık eksikliği ve çevrimiçi veri güvenliği öne çıkıyor.
The Art Basel and UBS Survey of Global Collecting 2025, sanat piyasasının yalnızca finansal bir arena olmadığını, aynı zamanda kültürel, toplumsal ve cinsiyet temelli bir dönüşüm alanı olduğunu ortaya koyuyor.
Belirsizlik çağında bile koleksiyonculuk, birikmiş servetin değil, anlam arayışının göstergesi haline geliyor. Kadın liderliği, genç kuşakların dinamizmi ve dijitalleşmenin hız kazandığı bu dönemde, sanat piyasası hem ekonomik hem insani bir direnç sahası olarak konumlanıyor.
