Arama
E-bülten
E-bülten
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Köşe Yazıları
Ajanda
Dükkân
Sergiler
Fuarlar
Kültürel Miras ve Müzeler
Sanat 3.0
Sanat Ekonomisi
Sinema
Sahneden
Tasarım
Kitap
Köşe Yazıları
Ajanda
Dükkân
Arama
Kültürel Miras ve Müzeler
Haber

Roma'nın 1900 yıllık çeşmeleri bugün de akıyor

Pınar Çelikel
15 Ekim 2025
Saglassos

Saglassos

Antik Çağ’ın en görkemli ve aynı zamanda da en faydalı yapılarından çeşmeler, birer sanat eseri gibi görülürdü. Özellikle Roma’nın Küçük Asya’yı eyaleti yaptığı MÖ 2. yüzyıldan itibaren imparatorlar eyaletteki şehirleri gösterişli yapılarla süslediler. Tanrıların ve hayatlarına yön veren bilgelik, sevgi, adalet gibi kavramların insan suretindeki heykelleri, “iyi insan olmayı” hatırlatan özlü sözler, suyun kutsallığını vurgulayan çeşmeleri birer mabede dönüş- türdü. Suların koruyucuları nymphe’lerin çeşmeleri de koruduğuna inanıldığı için bu anıtsal yapılara ‘nymphe’lerin mekânı’ anlamındaki nympaion (Roma döneminde nymphaeum) denilirdi. Bugünlerde geçmişleri neredeyse 1900 yıl önceye giden o çeşmeler bir bir yeniden akıyor. Özellikle Antalya ve Burdur’daki beş çeşmeyi görmek için yolunuzu değiştirdiğinize ya da uzattığınıza pişman olmazsınız.

Antoninler’den sonra sıra Hadrian’da

Küçük Asya’nın bugün ayakta olan en bilinen çeşmesi, Burdur’dan Antalya’ya giderken Ağlasun ilçesinden bir kahverengi tabelayla sapılan Sagalassos Antik Kenti’ndeki (UNESCO Dünya Geçici Mirası listesinde) beş çeşmeden en ünlüsü Antoninler Çeşmesi. Antik kentin en tepesinde, şehrin yukarı agorasındaki bu çeşme, şehrin politik merkezine görkem katmak için Roma’nın Antoninler soyundan imparator Marcus Aurelius tarafından MS 2. yüzyılda yedi farklı renkte mermerden yaptırılmış. Şehrin Roma’nın en önemli beş seramik üretim merkezi olduğu düşünülecek olursa, bu farklı mermerler şehrin bir imzası gibi olarak düşünülebilir. 28 metrelik eni ve 9 metrelik boyu ile oldukça büyük bir alan kaplıyor. Bir resmebakar gibi incelediğinizde sadece heykellerin değil her türlü sembolün Dionysos’u hatırlattığını fark ediyorsunuz. Olympos tanrıları arasında en az makbul sayılan, doğanın yaramaz çocuğu belli ki buralarda pek seviliyormuş. Kazılarda bulunan Dionysos heykellerinin orijinalleri Burdur Müzesi’nde. Ancak görüntüyü bozmamak için yerlerine replikaları yerleştirilmiş durumda. Diğer heykeller ise farklı yapılardan buraya taşınmış. Binlerce yıldır dağlardan gelen sular, çeşmenin merkez nişindeki 4.5 metrelik çeşmeden akıp, 81 metreküplük bir havuza doluyor. Bu havuzun suları, mermerlere yansıyınca ise ortaya pırıl pırıl bir görüntü çıkıyor.

Yıllar önce Sagalassos’un o dönemki kazı başkanı Jeroen Poblome’den bu çeşmeyi dinlerken, kulaktan kulağa yayılan “Bu çeşmenin suyunu içen aşık oluyor,” sözlerine de gelmişti laf. Dionysos’un aşkla, şarapla, festivalle ve hayatın zevkleriyle olan bağlantısı düşünülünce, bu iddianın çok da uzak olmadığı fikrinde birleşmiştik. Kazıyı, 1989’da antik kentte çalışmaları başlatan ve çeşmeyi günümüzdeki haline getiren Prof. Dr. Marc Waelkens’ten devralmıştı. Waelkens bu kazının efsane ismi. O ve ekibinin 2002 yılındaki kazılarda bulduğu ikinci bir çeşme daha var. MS 7.yy’dan beri akmayan Antoninler’in akmasının ardından tiyatro tarafındaki küçük boyutlu doruk çeşme restore edildi. Ve üçüncü olarak ise sıra Hadrianus Çeşmesi’nin yeniden akma- sında... 20 metrelik ve 2 katlı olarak yapılan bu yapının üzerindeki yazıtlara göre MS 2. yüzyılda Roma İmparatoru Hadrianus anısına Sagalassoslu Tiberius Claudius Piso’nun vasiyetiyle yapılmış. İki sütun arasında su havuzu bulunuyor. Nişte dokuz mousa’yı (ilham perisi) tarif eden kabartmaları var.

Poblome, bunların büyük bir bölümünün de iyi durumda olduğunu söylemiş, “Şöyle hayal edebilirsiniz, yaklaşık 6 metre yüksekliğinde ilk kat sütunları, bunların arasındaki görkemli heykel kabartmalarının yanından suların aktığını, bunun üstünde süslü ve gösterişli mimari taşların yer aldığını. Bu taşların üstünde de ikinci kat sütun düzenlemesi ve yine bu sütunlar arasında dönemin ünlü tanrı ve kişilerini simgeleyen heykelleri varsayabilirsiniz. Büyük olasılıkla yapının ikinci katından da su akışı olacak,” demişti. 35 yıldır Leuven Üniversitesi’nin yürüttüğü kazılar kısa süre önce Bilkent Üniversitesi’ne devredildi ve kazı başkanı da üniversitenin Arkeoloji Bölüm başkanı Dr. Öğr. Üyesi Peter Talloen. Kısa süre içinde Burdur dağlarının kaynak suları bu çeşmeden de akacak.

"Bugün sadece tek kanadını görebildiğimiz Side Antik Kenti Anıtsal Çeşmesi'nin restorasyon çalışmaları 2004 yılından bu yana aralıklı olarak devam ediyor. Tamamlandığında ülkemizdeki en görkemli çeşme olarak diğerlerini geride bırakacak."

Kibyra’nın yuvarlak çeşmesi çok nadir bir eser

Çevreden çok uzaklaşmadan bu kez de yolumuzu yine Burdur’un Gölhisar ilçesine çeviriyoruz. Bir dağın tepesinde olduğu için keşfetmenin büyük efor istediği ama harcanan eforun karşılığını anıtsal yapılarıyla veren Kibyra Antik Kenti’ne... Bu kent MÖ 2. yüzyılda Bergama Krallığı, sonra Lykia Birliği’nde yer almış ama en görkemli yıllarını Anadolu’nun pek çok antik kentinde olduğu gibi MS 1-3. yüzyıl arasında, Roma döneminde yaşamış. Bir depremle yerle bir olmuş, özellikle Tiberius döneminde baştan inşa ettirilmiş. Geniş bir alana yayılan şehrin görkemini anlamak için daha girişte yer alan 13 bin kapasiteli stadyuma bakmak yeterli. Üstelik stadyumun büyük bir bölümü de ayakta. Tepeye tırmandıkça bazilika, agora, hamam, gymnasion, tiyatro binası görülebiliyor. Bir müzik evi olarak kullanıldığı düşünülen 3 bin 600 kişilik meclis binasının orkestra çukurundaki kırmızı, yeşil ve beyaz mermer tesseralardan yapılmış Medusa zemin mozaiği, bu şehrin sembolü. Her ne kadar restorasyonunun aceleye geldiği söylense de Anadolu’da tek olan bu görkemli eser görülmeyi hak ediyor. Kibyra’nın Medusa’sı kadar ilgi çekici bir anıt eseri de yuvarlak çeşmesi. Şehrin üçüncü terasında, agoradan tiyatroya tırmanan yolun sağında yer alan çeşmenin suları iki yıldır yeniden akıyor. 2016 yılındaki kazılarda ortaya çıkan çeşmedeki restorasyon 8 yıl sürmüş. Bu res- torasyon için ikonik çatısı dışında toplam 168 orijinal parça kullanılmış. Su kanalları restore edilmiş ve dağlardan gelen su çeşmeye yönlendirilmiş. Antik Çağ’da şehrin kalbinin attığı bu agoraya görkemli bir görüntü vermenin yanı sıra daire biçimli iki havuzundan dört farklı yöne su dağılımı sağlanıyormuş. Elbette ki bu çeşme de kullanıldığı dönemde heykellerle süslüymüş. Herakles’in üzerine uzandığı aslan postu ile şarap tanrısı Dionysos’un uzandığı panter postundaki aslan ve panter heykellerinin ağzından akarmış sular. Kazıda bulunan bu heykellerin orijinalleri Burdur Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.

Çeşmedeki sular ise bu heykellerin replikalarından akıyor. Kazı başkanı ve Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şükrü Özüdoğru, çeşmenin 2023’teki açılışında şöyle anlatmıştı detayları: “Çeşme 3 ana birimden oluşuyor. Ortasındaki merkezde yuvarlak bir kule, bu kulenin etrafında 6 sütun var. Sütunların üstünde kabartmalarla süslü konik bir çatı buluyor. Bu merkezin etrafında da iki havuz var. Suyun geldiği merkezde 6 tane aslan ve panter heykelleri var. Bu heykellerden havuza su akıyor. Milattan sonra ikinci yüzyılda yapıya eklenen ikinci havuz da aslında orijinalinde çok görkemliymiş üzerinde 12 adet normal insan boyutunda bronz heykel- ler olması gerekiyor. Maalesef şu ana kadar bu heykellere rastlamadık.”

Çeşmesi şehrin su merkeziydi

Burdur’dan 2 saatlik bir yolculuk- tan sonra ulaşılan Antalya’da ilk durak 2009’dan beri UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Perge Antik Kenti. Anadolu’daki en düzenli Roma kentlerinden olan ve özellikle mermer heykeltraşlığında önemli eserler veren kentteki kazılar neredeyse 80 yıldır sürüyor. Son günlerde yıkılacağı haberleriyle gündemde olan Antalya Müzesi’nin Perge salonlarındaki heykellerin görkemi MS 2. yüzyılda en parlak dönemini yaşayan şehri çok iyi yansıtıyor. Şehrin tiyatrosu, arena olarak da kullanılan stadyumu, hamamları, sütunlu caddesi, agorası gün ışına çıkmış durumda ve ziyaret edilebiliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Geleceğe Miras Projesi kapsamına alınan ve Prof. Dr. Sedef Çokay başkanlığında gerçekleştirilen kazılar, son yıllarda özellikle yoğun şekilde sürüyor. Geçen yıl, 1800 yıl sonra akmaya başlayan Kestros Çeşmesi, MÖ 2. yüzyılda, Anadolu’ya birçok önemli eser kazandıran Hadrian döneminde yapılmış. 21 metre yüksekliğiyle akropolün güney eteğinde yaslanarak inşa edilmiş. Üzeri zamanında tıpkı Kibyra ve Saglassos’ta olduğu gibi heykellerle süslüymüş. Antik Çağ’da şehrin 3 kilometre doğusundan geçen ve Kestros nehri olarak anılan Aksu Çayı’nın sularını şehrin merkezine taşıyor. Bu nehre adını veren Kestros bir nehir tanrısı ve çeşmesinin tam üzerinde de onun uzanmış bir heykeli yer alıyor. Su da tam onun altından çeşmenin havuz kısmına doğru akıyor. Bu havuzda toplanan su, 700 metrelik bir kanalla şehrin güneyine doğru gidiyor. İşte Kestros Çeşmesi ve güneye giden su kanalının ilk 100 metresi restore edildi ve geçen yıl çeşmeden su akmaya başladı. Şehri gezmeye gelen turistler Aksu’dan gelen suyla serinleyebiliyorlar.

Perge

Side Antik Kenti Anıtsal Çeşmesi de çok yakında akacak

Antalya’daki Side Antik Kenti’ni ülkemizdeki antik kentlerden ayıran en önemli özelliği şehrin günümüzde de yaşıyor olması. Side’nin çarşısındaki güncel dükkanlardan alışveriş yaparken birkaç adım sonra Antik Çağ’ın agorasını adımlayabiliyorsunuz. Hal böyle olunca da yine Geleceğe Miras Projesi kapsamında kazılan ve kazı başkanlığını Prof. Dr. Feriştah Alanya lı’nın sürdürdüğü kazılar çok göz önünde ve hep halkla iç içe. Geçmişteki alışkanlıklar bugün de sürüyor. Ayrıca “Geçmişte nasıldı?” sorusunun yanıtı için bu yıl ören yerinin girişinde bir Dijital Deneyim Merkezi açıldı. Bu merkezde Perge’nin Antik Çağ’daki hali canlandırılıyor. Kentin agorasındaki Tykhe’ye adanmış tapınağın mozaiklerindeki çarkıfelek deseni, konukları Antik Çağ’a ve deniz ticareti döneminin kutlanması için yapılan Athena şenliklerine götürüyor. Anıtsal çeşmenin önünde toplanılıyor, agoradan ve Roma’daki Pom- peius Tiyatrosu’na benzeyen tiyatro binasının yanından geçip Athena ve Apollon tapınaklarına doğru yürüyorsunuz. Böylece tüm anıtsal yapıların şimdiki ve geçmişteki hallerini tecrübe ediyorsunuz. Videonun başlangıcında görülen Anıtsal Çeşme bu yazıda adı geçen diğer çeşmeler gibi Antoinler dönemine tarihlendiriliyor. MS 2. yüzyılda Pamfilya bölgesinin en büyük ve görkemli çeşmesi olarak kabul ediliyormuş. Manavgat Su Kemeri’nin Manavgat Çayı’ndan taşıdığı sularla Side’ye hayat veriyormuş. Yarım yuvarlak kubbeli, 3 geniş kemerden ve 21 sütundan oluşan çeşme üç katlıymış. Önünde dönemin diğer çeşmelerinde olduğu gibi bir havuz varmış. Ord. Prof. Dr. Arif Mansel yıllar önce bu çeşmenin bir kopyasının İtalya’da yapıldığını da söylemişti. Mermer kaplamaların üzerinde yunus balığı, medusa başları, yaprak figürleri yer alıyormuş. Ve elbette görkemli heykeller... Bunların bir bölümünü Side Müzesi’nde görebiliyoruz. Bugün sadece tek kanadını görebildiğimiz çeşmenin restorasyon çalışmaları 2004 yılından bu yana aralıklı olarak devam ediyor. Tamamlandığında ülkemizdeki en görkemli çeşme olarak diğerlerini geride bırakacak.

Kültürel Miras ve MüzelerArkeolojiKültür-SanatGündem
E-bülten
Art Newspaper Türkiye
Hakkımızda
Çerez Aydınlatma Metni ve Politikası
Kişisel Verilerin Korunma Politikası
Aydınlatma Metni
Açık Rıza Onay Formu
Künye
Partnerlerimiz
Satış Noktaları
Kariyer
İletişim
© The Art Newspaper