Amanita ve Buchmann Galerie gibi galerilerin katılımı fuarın seviyesini yükseltiyor
Bu sene Contemporary Istanbul’da, uluslararası ölçekte tanınan galerilerin sayısında dikkat çekici bir artış var. Bu yükseliş sadece sayıları kapsamıyor, galerilerin kalitesi de önemli ölçüde yükseldi. Geçen yılki Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika ağırlığı yerine, bu yıl Orta ve Kuzey Avrupa ile Amerika'dan daha prestijli galeriler yer alıyor. Tersane İstanbul'da ek bir bina kullanılmasıyla fuar alanı da genişledi. Amanita, Pontone / Friedrichs Pontone, Revolver Galerie, Buchmann Galerie, 1 Mira Madrid ve Pedro Cera gibi çok önemli galerilerin katılımı fuarın seviyesini yükseltiyor. Brooklyn Müzesi ve Los Angeles Müzesi gibi önemli kurumların koleksiyoner ekipleri ve Art Toronto'dan küratörlerin gelmesiyle ziyaretçi ve koleksiyoner kalitesi de artacak. 20. yıl özel bir edisyon olarak kalite anlamında zirveye taşınıyor, VIP programı da ağ oluşturma ve satışlara katkıda bulunacak şekilde özel olarak tasarlandı.
Contemporary Istanbul Katılımcı İlişkileri Uzmanı Emirhan Yıldırım, galerileri seçerken Avrupa, Amerika ve Asya’daki uluslararası sanat fuarlarına düzenli katılım, uluslararası düzeyde tanınan sanatçıların varlığı, galerinin geçmişi ve köklülüğü (örneğin 1975'te kurulan Buchmann Galerie), yeni galerilerin kurucularının geçmişleri ve dünya çapındaki CI elçilerinden gelen tavsiyeler gibi kriterleri göz önünde bulundurduklarını anlatıyor.
Bu yıl odak: Amerika
Bu yılki Contemporary Istanbul'un (CI) ana odak noktası Amerika ve özellikle New York. Amerika, galeri kalitesi açısından yükselişte olan bir bölge. Bu sene CI'ın 20. edisyonuna özel olarak hazırlanan Focus America programı yine özel düşünülen bir seçim. Program, Amerika’nın çağdaş sanat sahnesine odaklanırken, New York’un küresel sanat dünyası üzerindeki etkisi ile görsel kültür arasındaki ilişkiye de dikkat çekiyor. Katılımcı galeriler arasında Amanita, Revolver Galería, Pontone / Friedrichs Pontone, Leila Heller Gallery ve Heft Gallery yer alıyor. Her bir galeri kendine özgü bir küratöryel bakış açısı sunuyor. Amanita, eserleri Whitney Museum, MoMA ve Met’in daimî koleksiyonlarında yer alan Amerikan soyut sanatının usta ismi Bill Jensen’ın çalışmalarını getiriyor.
Revolver Galería, jeolojik hafıza temalı katmanlı işleriyle tanınan ve Venedik Bienali’nde sergilenen Perulu sanatçı Elena Damiani’yi sunuyor. Pontone / Friedrichs Pontone, altın ve gümüş varakla zenginleştirilmiş ışıklı figüratif resimleriyle tanınan Brad Kunkle’ı öne çıkarıyor. Leila Heller Gallery, terk edilmiş Sovyet mimarisini dijital müdahalelerle post-hümanist bir geleceği ima ederek yeniden yorumlayan iş birlikçi fotoğraf temelli eserleriyle Ryan Koopmans & Alice Wexell’i sergiliyor. Heft Gallery, endüstriyel manzaralarıyla tanınan ve eserleri MoMA ile Guggenheim koleksiyonlarında yer alan ünlü Kanadalı fotoğrafçı Edward Burtynsky’yi ağırlıyor.
New York merkezli Perulu-Amerikalı sanatçı Grimanesa Amorós tarafından gerçekleştirilen ve mekâna özgü bir ışık yerleştirmesi olan PASSAGE & MARITIME eserleri de sergilenecek. LED teknolojisini kullandığı büyük ölçekli heykelleriyle tanınan sanatçının Passage eseri, Çinili Han’ın geçiş salonu olan ve The Peninsula Hotel’in saat kulesi ile lobisi olarak hizmet veren alana yerleştirilecek.
CIF Dialogues 2025 geleceği tartışıyor
24–25 Eylül tarihlerinde Contemporary Istanbul Vakfı (CIF), her yıl düzenlenen konuşma programı CIF Dialogues 2025’te bu yılın teması "Dağılan Koordinatlar: İstanbul ve Değişen Sanat Peyzajı” olacak.
Önemli konuşmacıların yer alacağı panel tartışmalarında dijital sanatın değişen rolü, Batı kanonu dışındaki koleksiyoner pratikleri, mimari ve kültürel hafıza gibi konuların yanı sıra şehirlerin sanatsal ve toplumsal ihtiyaçlara nasıl yanıt verebileceği gibi sorular ele alınacak.
“Bu yıl CIF Dialogues’un farkı, 20. yılını kutlayan Contemporary Istanbul’un sadece geçmişine değil, önümüzdeki 20 yıla nasıl hazırlanması gerektiğine dair kolektif bir düşünme alanı yaratması.” Contemporary Istanbul’un Artistik Direktörü Sarp Kerem Yavuz, CIF Dialogues 2025 programını böyle özetliyor.
Tersane İstanbul’daki etkinlik, kentin sanat ekosisteminde ve kültürel dokusunda yaşanan dönüşümleri gündeme taşıyor. Jeopolitik dalgalanmalar, dijitalleşmenin hız kazanması, ekolojik sorunlar ve değişen toplumsal dinamikler; sanatın, kurumların ve şehirlerin işlevlerini yeniden tanımlıyor. Katmanlı geçmişi ve dirençli yapısıyla İstanbul, bu dönüşümlerin yalnızca gözlemcisi değil, aynı zamanda aktif bir taşıyıcısı. Program; kültürel mekânların yeniden hayat bulması, dijital sanatın ve kamusal müdahalelerin yükselişi ile politik baskıların sanat üzerindeki etkisini tartışmaya açıyor.
İstanbul, fuar sayesinde küresel sanat rotalarında artık yeni bir durak
Fuarın birincil önceliği her zaman Türkiye ve İstanbul’u uluslararası arenada tanıtmak ve Türkiye’deki sanat pazarını global ölçekte entegre etmek oldu. CI, bu hedefi artık başarıyla gerçekleştirmiş durumda. İstanbul, fuar sayesinde küresel sanat rotalarında yalnızca bir aktarma noktası değil, bizzat yeni bir durak hâline geldi. Fuarın bir diğer temel misyonu ise yabancı galerilerle Türkiye’deki koleksiyonerleri buluşturmak, satışları artırmak ve katılımcı galerilerle uzun vadeli ilişkiler kurmak.
20 yıldır küresel çapta tanınan CI, kendini yeniden anlatma ihtiyacı duymuyor. Türkiye sanat piyasası ve özellikle İstanbul, son yirmi yılda büyük bir gelişim gösterdi. Eylül ayı uluslararası fuarlar açısından yoğun bir dönem olsa da CI’ın köklü geçmişi ve yönetim ekibinin (Art Basel seyahatleri gibi) etkili tanıtım çalışmaları sayesinde güçlü katılımlar sağlanıyor. Fuar, sahip olduğu arşiv ve altyapı ile gurur duyabilecek bir konumda. Yabancı basının ilgisi özellikle çok büyük.
Amanita, Pedro Cera, 1 Mira Madrid ve Buchmann gibi prestijli, uluslararası fuarlara düzenli katılan galerilerin CI’daki varlığı büyük önem taşıyor. Bu galeriler ve beraberinde getirecekleri koleksiyonerler, Türkiye sanat pazarına yüksek katkı sağlıyor.
Peki dijitalleşme fiziki galericilik ve fuarcılık anlayışını önemli ölçüde etkileyecek mi? CI, her yıl katılım sayısını artırmasıyla insanların sanat eserini kendi gözleriyle görme, dokunma ve fiziksel ağ oluşturma deneyimlerini tercih ettiğini gösteriyor. Dijital ortamların sanatçı ve sanat eserine erişimi kolaylaştırdığı kabul edilirken, fiziksel deneyimin daha tatmin edici olduğu bir gerçek. Dijital sanat sergileyen galerilerin (TAEX, HEFT gibi) çoğalması ve CI'ın bu tür galerilere yer vermesi ise dönüşümü de pas geçmediklerini gösteriyor.
2026 edisyonunun bölgesel odağı Asya
Bu yıl Contemporary Istanbul’un 20. edisyonunu kutlarken, fuarın 2026 edisyonunun bölgesel odağı Asya olarak şimdiden belirlendi. İstanbul’un Doğu ile Batı arasında tarih boyunca üstlendiği köprü rolü, bu yeni odakla birlikte yeniden hayat bulacak; amaç, sınırları aşan canlı bir sanatsal diyalog aracılığıyla bu köklü bağlantıları yeniden canlandırmak.
Bu bölgesel dönüşüme hazırlık olarak, CI 20. Edisyonda CIF Dialogues programı kapsamında Asya odaklı bir panel düzenlenecek: “Sınırların Ötesinde: Asya Sanat Piyasası Patlamadan Sonra Nasıl Evriliyor?” Bu panelde, Art Basel Hong Kong’un eski direktörü ve Asia Art Archive yönetim kurulu üyesi Adeline Ooi, Bangkok Kunsthalle ve Khao Yai Art Forest'ın kurucu direktörü Stefano Rabolli Pansera ve Susie Ferrel, Çağdaş Çin Sanatı alanında yardımcı küratör, LACMA (Los Angeles County Museum of Art) gibi saygın konuşmacılar yer alacak. Oturumun moderatörlüğünü ise Artnet News yazarı ve Asia Pivot köşesinin kurucu ortağı Vivienne Chow üstlenecek.
Asya bölgesi sanat piyasasının dinamik evrimine yakından bakmayı, çağdaş sanatın bu bölgede nasıl gelişmeye devam ettiğini ve dünya çapındaki koleksiyonerleri nasıl cezbettiğini keşfetmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.
Contemporary Istanbul: 20 Yılda Yeni Bir Kültürel Ekseni İnşa Etmek
İstanbul; Doğu ile Batı’nın ortak hayalini kuran, hem derinlik hem yenilik taşıyan bir sanatsal kesişim noktası. Venedik Bienali Avrupa’nın tarihsel merkezini temsil ederken, Art Dubai Körfez’in yükselen kültürel gücünü sembolize ediyor. İstanbul ise hem coğrafi hem de kültürel olarak bu iki aksın kesişiminde, “yeni bir kültürel eksen” inşa etme potansiyeline sahip.
Sanatın Yeni Yönü: İstanbul’un Bölgesel Konumu
Son yıllarda küresel sanat haritası belirgin bir şekilde doğuya kayıyor. Amerika hâlâ en büyük sanat piyasasına sahip olsa da yavaş yavaş Dubai Art, Art Abu Dhabi ya da Art Basel Hong Kong gibi fuarlar yalnızca büyük galerileri değil, aynı zamanda koleksiyonerlerin odağını da çekiyor. Bu merkezlerdeki hızlı yükseliş, sanat dünyasının ekonomik ve kültürel dengelerini yeniden şekillendiriyor. İstanbul’un konumu ise bu tabloda farklı bir potansiyele işaret ediyor. Kent, uzun zamandır yalnızca “Doğu ile Batı arasında köprü” metaforuyla açıklanıyordu; oysa bugün İstanbul, giderek daha çok iki yönlü bir geçiş alanı ya da kesişim noktası olarak öne çıkıyor. Yani hem Avrupa’daki sanat kurumlarıyla kurduğu bağları sürdürüyor hem de Ortadoğu ve Körfez’in yükselen sanat ağlarıyla yeni ilişkiler geliştiriyor. Bu çift yönlü akış, İstanbul’u yalnızca coğrafi değil, aynı zamanda kültürel bir trafik kavşağı hâline getiriyor. Sanatçılar ve galeriler açısından bu, farklı pazarlarla eşzamanlı temas kurabilme fırsatı anlamına geliyor. Koleksiyonerler içinse, Batı’daki yerleşik piyasa ile Doğu’daki yeni enerjiyi aynı anda deneyimleyebilecekleri bir buluşma noktası…
Tabii bir de işin ekonomik boyutu ve şehrin kimliğini dönüştürmesi var. Dünya genelindeki çağdaş sanat fuarları, yalnızca sanat eserlerinin sergilendiği etkinlikler olmaktan çok daha fazlasını ifade ediyor; şehirlerin ekonomik ve kültürel ritmini belirleyen birer enerji kaynağı. Miami’de her yıl düzenlenen Art Basel, 547 milyon doları aşan ekonomik katkısıyla otellerden restoranlara, lüks mağazalardan ulaşım sektörüne kadar şehri adeta bir sanat ve ticaret sahnesine dönüştürüyor. Los Angeles’ta Frieze ise sadece sanat satışlarıyla değil, sanatçıların ve galerilerin toplumsal projelere destek verdiği yaratıcı bir ekosistem olarak öne çıkıyor. Bir diğer yanda, Venedik Bienali, sanatçılar için kariyer basamaklarını hızla tırmandıkları, uluslararası görünürlük kazandıkları eşsiz bir platform işlevi görüyor. Bu küresel manzarada Contemporary Istanbul ise Türkiye’nin çağdaş sanat sahnesini dünyaya taşıyan bir genç yıldız gibi parlıyor, sanatın dinamizmini İstanbul’un ritmiyle buluşturuyor ve her edisyonunda uluslararası bir buluşma noktasına dönüşerek hem kültürel hem de ekonomik bir etki yaratıyor.
Doğu Avrupa'daki savaş ortamından etkilenen sanatçıların üretimdeki patlaması ve Türkiye'nin onlara en yakın pazar olması da fuara olumlu bir etki yapıyor. Orta Doğu sanat pazarının (Art Basel Doha, Art Dubai gibi) yükselişi Contemporary Istanbul'a olumlu yansıyor.