Kişisel bir koleksiyon üzerinden Türkiye sanatını, tarihini, toplumunu ve siyasi değişimini okumak oldukça olası. Ancak Taviloğlu Koleksiyonu’yla birlikte bu okumayı daha geniş bir pencereden bakarak ve dönemi daha iyi gözlemleyerek izlemekse daha da mümkün. Zira sanatımızın belli başlı konularına özgün yorumlar getiren, görünmeyeni görünür kılma olgusunu duyumsatan, sesi duyulmayana ses olarak varlıklarını ortaya çıkaran bir koleksiyon diliyle konuşmak bu deneyimi farklı kılıyor. Dilerseniz bu dile daha çok vâkıf olmak için bu yazı üzerinden gezimize eşlik etmesi gerektiğini düşündüğüm yazarların dünyasıyla koleksiyonun “tanıdığımız insanları”nı yakından tanımış olalım.
Bu tutku dolu serüven, sanatı alımlamak isteyen bireylere aradıkları rüzgârı bulma, ardından yelkenler fora diyerek kendi ilgi alanlarını saptayarak bir koleksiyon oluşturmaya yönelik özendirici bir üslup kazandırıyor.
İki yıllık büyük bir emekle koleksiyonu inceleyerek eşküratörlüklerini Marcus Graf ve Derya Yücel’in yaptığı, proje tasarım ve yönetimini Ekmel Ertan’ın üstlendiği sergide, koleksiyon yedi farklı mekânda çeşitli bölümlerle sergileniyor. Taviloğlu Koleksiyonu yöneticisi Neslihan Muratbeyoğlu Aktürk ve bu iki küratör-hocanın sanat ekiplerinin açtıkları yolda ilerlerken, yazı için tercih ettiğim patika Artİstanbul Feshane oldu. İşte tam da burada geziyi deneyimlerken, İstanbul kent belleğini oluşturanlar arasında yer alan sokak satıcılarına dair resimler için Sait Faik’in, aşina olduğumuz şehirli karakterleri saptamak için Fikret Adil’in, köylü yaşamını anlamak için Fakir Baykurt’un ve Anadolu halkının yoğun savaşımlarını yakalamak için de Yaşar Kemal’in kitaplarını çantanıza koyup resimlerle bir sanat ve edebiyat diyalektiği kurarak yukarıda dile getirdiğimiz koleksiyon diliyle hemhal olabilirsiniz. Bu önerilerden sonra Taviloğlu Koleksiyonu’nun sergi özelinde öne çıkan noktalarını işaretlemeye geçebiliriz.

İki yıllık büyük bir emekle koleksiyonu inceleyerek eşküratörlüklerini Marcus Graf ve Derya Yücel’in yaptığı, proje tasarım ve yönetimini Ekmel Ertan’ın üstlendiği sergide, koleksiyon yedi farklı mekânda çeşitli bölümlerle sergileniyor. Taviloğlu Koleksiyonu yöneticisi Neslihan Muratbeyoğlu Aktürk ve bu iki küratör-hocanın sanat ekiplerinin açtıkları yolda, Artİstanbul Feshane’de ilerliyoruz.
© SAMİ TÜRK, 2024
Anadolu’ya bakış
Koleksiyon, Anadolu’yu toplumsal gerçekçi bir yaklaşımla ele alan Nuri İyem’in yanı sıra, özellikle Anadolu insanının gözlerini adeta Şahmeran gibi betimleyerek bu derinliğe davet eden Fikret Otyam’ı; doğduğu, büyüdüğü, geliştiği Anadolu’ya dair izler taşıyan Neşet Günal’ı; “şair baba” olarak tanımladığı Nâzım Hikmet’ten Bursa Hapishanesi’nde resim yapmayı öğrenen ve ardından köy ile çocukluğun birleşiminden doğan ağaca dalma nüansını eserlerine taşıyan İbrahim Balaban’ı; imece usulü ekmek yapan kadınlardan, oradan oraya koşuşturan, oyunlar oynayan çocuklara kadar Anadolu’ya sanki Pieter Brueghel’in 16. yüzyılda yaptığı “Köy Düğünü” tablosundaki gibi, bir arada olmanın, üretmenin ve paylaşmanın sıcaklığını hissettiren Yalçın Gökçebağ’ı; köyün kasvetini de umudunu da aynı düzlemde değerlendirerek Fransız realistlerine göz kırpan Ali Atmaca’yı; “Yaylalar içinde Erzurum yayla”, “Şeherler içinde Konya’dır Konya” söylemiyle kaybolan değerlere, insanlara, ananelere ilişkin görsel analizleriyle Cihat Burak’ı bir arada görme fırsatı sunuyor. Böylelikle tüm bu sanatçıların perspektifinden bakarak dönemin CHP’sinin düzenlediği Yurt Gezileri Programı’ndan (1938-1945) Anadolu’da büyük bir Rönesans projesi olan Köy Enstitüleri’ne (1940-1954) kadar geçen süreçte sanatın İstanbul’a sıkışan algısını, Anadolu’ya açarak genişleten, büyüten ve ardından geliştiren bir bakış açısının yansımalarını da çeşitli örnekler üzerinden anlamlandırabilme kapısını aralatıyor.
Görünmeyeni görünür kılma olgusunu duyumsatan, sesi duyulmayana ses olarak varlıklarını ortaya çıkartan bir koleksiyon.
Şehirden enstantaneler
Anadolu temasında belirttiğimiz köylülerin, çobanların ve çiftçilerin gündelik yaşamlarından yola çıkarak yapılan çalışmalardan sonra şehre daha çok da İstanbul’a doğru gelmeden mola vermemize imkân sağlayan Nedim Günsür’ün Çamçıoğlu Bakkaliyesi’ni merkeze alan resmine de uğrayıp soluklanınca, farklı işler göze çarpmaya başlıyor. Özellikle Resul Aytemür’ün sokak satıcılarını, balıkçıları, berberleri betimleyerek adeta Sait Faik’in öykülerindeki karakterlere selam verdiği çalışmalarıyla; Nevbahar Aksoy’un şehirden insan manzaralarını, kalabalıkta hem var olmak hem de o yoğunluğun içinde yok olmak hissiyatını Baudelaire’cı bir bakış açısıyla ifade etmesiyle; bunun yanı sıra pazaryerinden görüntülere, cami önünde uçuşan ve konuşlanan güvercinlere atılması için yem satan kadın satıcıların düşünceli hallerine bakarak Anadolu’yla ve Anadolu’nun şehirdeki emekçi yansımalarıyla bir ara rota bulmuş oluyoruz. Şehrin içine doğru nüfuz edip kaymak tabakayla karşılaştığımızda ise eğlenirken modernleşme olgusuna, şehrin keşmekeşinden uzaklaşarak rahatlanan alanlara da bilhassa Doğan Paksoy’un, Mustafa Ayaz’ın, Zeki Faik İzer’in ve Fikret Muallâ’nın fırça darbeleriyle bahsi geçen etkileri duyumsuyoruz. Fikret Muallâ demişken sergi süresince hem Muallâ’ya hem de Komet’e özel sergileme tercihleri yapılması, Taviloğlu’nun düşsel ve düşünsel çizgide birlikte hareket etmek istediğini gösteren birer alametifarikalar olarak değerlendirilebilir.
Yakın geçmişte kaybettiğimiz Komet’in hayal gücünü yoğun bir şekilde çalıştıran, belirsiz olanı, seçilemeyeni, gizemi, esrarengiz bir tadı, daha doğrusu gizin içindeki izle resmin içindeki öyküye giren izleyicide farklı bir evrende olduğunu hatırlatan figürlerini, İsmet Doğan’ın derin bir anlayışla irdelenmeye değer, merak uyandırıcı çalışmalarıyla aynı çatı altında inceleme durumuyla yine kaynağı Anadolu’dan gelen halk söylenceleriyle şehirli sınırsız hayallerin birleşiminden doğan farklı tatlar sergide birlikte tecrübe ediliyor. Bu da gezinin ilgi çekici anekdotları arasında yer alıyor.
Yeni kuşak sanat izleyicilerine ses veren Taviloğlu Koleksiyonu, modern sanat içerisindeki çeşitli akımlardan, hareketlerden ve kavramlardan gelen sanatçıların yanında çağdaş Türkiye sanatının özgün örneklerine de birlikte bakarak dönemler arasında gezinti yaptırıyor.
Modern sanat tarihimizi tekrar ele alış
Anadolu temasının işlenmesinden ve şehre dair janr resimlerinin karşımıza çıkmasından sonra modern sanat tarihimizde pek dile getirilmeyen, belli sanatçılar üzerinden düşünüldüğü için geniş bir çerçeveden bakılmayarak unutulan, aynı isimler yazıldıkça yazı dışında kalarak farklı araştırmalar dışında ihmal edilen sanatçılarımızı da bu koleksiyon vesilesiyle yeni bir gözle bakma seçeneği ortaya çıkıyor. Necdet Kabay, Özer Kabaş, Ali Demir, Hüseyin Bilişik gibi sanatçılar ve adını bu satırlara dahil edemediğimiz diğer pek çok sanatçı sayesinde sanat tarihi alanı dışından gelen ziyaretçiler için bu sergi bir keşif güzergâhına da dönüşüyor. Buna ek olarak “Tanıdığımız İnsanlar”ın dışında altı farklı mekânda Taviloğlu Koleksiyonu’ndaki diğer yapıtlarla bu keşifler birleştiğinde salt toplama, biriktirme fikrinin yeni bir koleksiyon dili yaratılarak “sıradan” olanın başkalaşım geçirmiş halinin bir yansımasının nasıl olacağının örneği sunuluyor. Bu tutku dolu serüven, sanatı alımlamak isteyen bireylere aradıkları rüzgârı bulma, ardından yelkenler fora diyerek kendi ilgi alanlarını saptayarak bir koleksiyon oluşturmaya yönelik özendirici bir üslup kazandırıyor.
Yeni kuşak sanat izleyicilerine ses veren Taviloğlu Koleksiyonu, modern sanat içerisindeki çeşitli akımlardan, hareketlerden ve kavramlardan gelen sanatçıların yanında çağdaş Türkiye sanatının özgün örneklerine de birlikte bakarak dönemler arasında gezinti yaptırıyor. Bir kitap okurcasına, sayfalarca not almaya, nasıl bir yolda ilerlendiğine, hangi konulardan beslenildiğine, ağır basan Anadolu temasının nasıl farklı bir çehreye büründüğüne, yeni kaynaklar ışığında farklı yansımalar, yankılar ve bazen de suskular içerisine düşüldüğüne ilişkin panorama çıkarıyor. Bu haliyle sergi deneyimlenmeye açık bir politika izliyor.
Sergi süresince hem Muallâ’ya hem de Komet’e özel sergileme tercihleri yapılması Taviloğlu’nun düşsel ve düşünsel çizgide birlikte hareket etmek istediğini gösteren birer alametifarikalar olarak değerlendirilebilir.
Bir Koleksiyon Hikâyesi: Taviloğlu Koleksiyonu başlığını taşıyan ve İş Sanat, CIF, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İBB Miras, İBB Kültür, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Altınmarka Perakende, Eyüpsultan Belediyesi ve Mudo gibi birçok önemli kurum tarafından desteklenen sergiler İstanbul’un farklı bölgelerinde 15 Aralık’a kadar ziyaretçilerini bekliyor. Haliç aksında Galeri Eyüpsultan, Artİstanbul Feshane ve Haliç Tersanesi’nde, Tophane’de İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde, Mecidiyeköy’de tarihî Likör Fabrikası’nda, Levent’te İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde ve Anadolu Yakası’nda Hasanpaşa’da Müze Gazhane’de bu sanat serüvenine yeni yol arkadaşları arıyor.
• Bir Koleksiyon Hikâyesi: Taviloğlu Koleksiyonu, 15 Aralık’a kadar Artİstanbul Feshane, Haliç Tersanesi (İstanbul Sanat Müzesi), Galeri Eyüpsultan, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Müze Gazhane, Mecidiyeköy Likör Fabrikası ve İş Bankası Kibele Sanat Galerisi’nde görülebilir.
