Amerika'daki bir Jean Dubuffet tablosu, uzun yıllardır New York’ta kaldıktan sonra Avrupa kıtasına geri dönüyor. “La Juive” (1950), önümüzdeki hafta Basel’deki Art Basel’de, Parisli galeri Applicat-Prazan’ın standında öne çıkanlardan biri olarak yerini alacak. Böyle bir tablodan ayrılan Amerikalı bir koleksiyoner olabilir mi? Tabii ki hayır: Resim, Museum of Modern Art’ın (MoMA) koleksiyonundaydı. Bu sefer, eserden ayrılmak için prestijli Manhattan müzesi büyük bir müzayede evi seçmek yerine İkinci Paris Ekolü’nün uzmanı, birikimli bir simsar seçti.
“Vakaların yüzde 99’unda büyük Amerikan müzeleri eserlerinden ayrılmak için halka açık satışları tercih ediyor. Fakat bazen de daha uygun çözümler arayışıyla başka kanallara yöneliyorlar,” diyor Franck Prazan. Bu, simsar Franck Prazan’ın ilk sefer müzeye ait bir eseri satış denemesi değil. MoMA 2017’den bu yana biri Georges Mathieu (“Theoreme d’Alexandroff”), diğeri Jean Dubuffet (“Topographie châtaine”) olmak üzere iki eserin satışını ona bıraktı, her iki eser de Fransa’da başarıyla satıldı.
Bu satışların kökeninde Fransız kurumlarının bilmediği bir prosedür, eserlerin devredilemezlikleri yüzünden başvurulan “koleksiyondan çıkarma” prosedürü yatıyor. Atlantik Okyanusu’nun öteki yakasında, Amerikalı küratörler bazı eserlerden ayrılmaya karar verip onları koleksiyonlarından çıkarabilirler. Fakat bu satışın getirisi etik olarak müzenin koleksiyonunu genişletmek için kullanılmalıdır, başka bir yerde değil. “Bir iş satıyoruz, başka bir tane alıyoruz,” diye özetliyor durumu Prazan.
Bu satış için neden Anglosakson bir müzayedeciden ziyade bir simsar seçildi? “Burada, fuarların hızlılığı öne çıkıyor. Benim görevim uygun bir çerçeve içinde MoMA’nın çıkarlarını korumak,” diyor Prazan. Bu satış bir simsar için her şeyden önce sabırla takip etmesi gereken prestijli bir operasyon. Neredeyse el yapımı bir giysi gibi … “Resmi fiziksel olarak teslim almadan ve uygun bir biçimde sergilemeden çok önce müzede başlayan süreç oldukça uzun sürüyor,” diye vurguluyor Prazan.
Simsarın uzmanlığına bırakılan hassas bir operasyon bu: Bu Dubuffet’nin en bilindik eserlerinden biri değil, ne istediğini bilen ve donanımlı bir koleksiyonere (ya da müzeye) hitap ettiği kesin. 1950’de resmedilen “La Juive”, Prazan’a göre “tarihten bir kesit”i temsil ediyor. 1950 sonbaharıyla 1951 kışı arasında yapılmış 40’a yakın resimden oluşan Corps de dames serisinin bir parçası olan tablo, “50. resim”e kadar aynı formatta, yani 116x89 cm
ölçülerinde, büyük ama anıtvari değil. 1951 kışında New York’ta simsar Pierre Matisse tarafından galerisinde, bu seriden 10 eser arasında sergilenen bu eser çıplaklığı fazla bulan ziyaretçilerden karışık tepkiler alıyor, diye aktarıyor sanat tarihçisi Romain Brun.
İkinci Dünya Savaşı bittikten beş yıl sonra, Dubuffet 1946’da Jean Fautrier tarafından yaratılan Otages serisinden oldukça etkileniyor; Prazan bu serinin “insanı hareket etmeyen, yaşamsız, ruhsuz nesnelere indirgediğini” söylüyor. Dubuffet, Fautrier gibi yalnızca matterism tekniğiyle ilgilenmekle kalmıyor, aynı zamanda nesneye dönüşmüş beden temasını daha keskin, daha karikatüristik biçimde ele alıyor…
Yani Dubuffet’nin üretimindeki tarihsel boyuta ek olarak, “La Juive” aynı zamanda hayal edilebilecek en güzel yerlerden geliyor hem MoMA’dan ama hem de bu eseri müzeye bağışlayan, sanatçının New York’taki simsarı Pierre Matisse’den. Fiyatı, 2 milyon euro, resmin rahatsız ediciliği ve cüretkârlığını hesaba katınca, benzer eserlerin halka açık satışlarında elde edilen sonuçlarla uyumlu bir rakam…