YEKTA KOPAN: Bize bu düzenlemenin, dizinin yapımcılarıyla yaptığın çalışmanın, kayıtların sürecini ve son olarak da parçayı dizide gördüğün andaki duygularını anlatır mısın?
ESİN AYDINGÖZ: Ben Wednesday’e başarılı kadın şarkı yazarı ve prodüktör Alana Da Fonseca sayesinde dahil oldum. Alana, projeye dizide gecen coverşarkılarının enstrümantal ve a cappella düzenlemeleri için aranjör olarak davet edilmişti.Ne mutlu ki daha önce beraber çalışma fırsatımız olduğu ve bundan çok keyif aldığımız için beni de Wednesday’e dahil etti. Onun ilgi alanı pop, rock, hip hop ve şarkıbazlı modern janrlar; benimki ise daha klasik, orkestral, sinematik ve enstrümantal – o yüzden birbirimizi müzikal olarak tamamlıyoruz da diyebiliriz.
Alana bir pandemi gecesi ben İstanbul’dayken arayıp,“ Tim Burton Netflix için Addams Ailesi’yle ilgili bir dizi yapıyormuş ve Wednesday dizide çello çalıyormuş. Benimle bu çello aranjmanlarını yapmak ister misin?” dedi. Tabii ki hiç düşünmeden, “Evet,” dedim. Sonrasında, “Harika! Yarın sabaha Rolling Stones’un ‘Paint It Black’ şarkısını solo çelloya uyarlayıp oyuncunun çello dersinden önce teslim etmemiz lazım,” dedi. Hemen işe koyulduk! Dizinin senaryosuyla veya görsel dünyasıyla ilgili elimizde hiçbir ipucu yoktu ama ikimiz de Addams Ailesi’nin dünyasına ve karakterlerine aşinaydık. Wednesday karanlık ve bu karanlığından gelen değişik bir cazibesi olan bir karakter. İnsanüstü güçleri de var. Dolayısıyla ben aranjmanımızın gizemli ve virtüözik olması gerektiğini düşündüm. Her çellist kolay kolay çalamamalı ama Wednesday için çocuk oyuncağı gibi görünmeliydi.
Önce birbirimize seslerimizin çello gibi duyulduğu çılgın ses notları attık, sonra tempoya ve genel akışa karar verdik. Beğendiğimiz fikirlerimizi bilgisayarlarımızdaki çello ses kütüphanelerinden faydalanarak sanki gerçekten bir çello çalmış gibi duyulan bir kayıtta birleştirdik, aranjmanın kabası ortaya çıkınca buna yeni nüanslar ve yeni artikülasyonlar ekleyerek daha da zengin bir hale getirdik. Sonuç olarak bir gecede bu düzenlemenin solo çello halini tamamlayıp Jenna Ortega’nın dersine yetiştirdik – ki o zaman oyuncunun Jenna Ortega olduğunu henüz bilmiyorduk. Bir başka çılgın fikir olarak aranjmanımıza çelloya vurularak elde edilen perküsyon sesleri de ekledik.
Netflix ve MGM düzenlemeyi çok beğendiler ve hiçbir revizyon talep etmeden olduğu gibi kabul ettiler. Aylar geçip de –hatta bir tam yıl bile geçmiş olabilir, pandemide zaman kavramı çok değişkendi– dizinin çekimleri ve ilk bölümünün kurgusu bittikten sonra, üstünde çalıştığımız sahnelerin görsellerini bizimle de ilk defa paylaştılar. Bu aşamada başta dijital ortamda hazırladığımız kaydımızın gerçek bir çellist tarafından kaydedilmesi gerekiyordu. Bunun için aranjmanın notasının kurgu esnasında uzattıkları ve kısalttıkları bölümleri yansıtacak şekilde gözden geçirilmesi gerekti. Jake Braun isimli muhteşem bir çellist bulduk. Kendisi şu an John Williams’in bas çellisti hatta. Gerçekten inanılmaz bir müzisyen! O da kaydını kendi evindeki stüdyosunda yaptı. Çok memnun kaldık. Bilgisayar ortamında yapılan kayıtları gerçek müzisyenlerden duymanın hep ayrı bir büyüsü olur; çünkü o aşamada çalan kişi esere yeni duygular ile anlamlar da yükler, esere yeni bir ruh eklenir adeta. Kayıtlar herhangi bir çellistten değil de Jake’ten gelince daha da büyülü duyuldu düzenlememiz.
Aradan gene aylar geçti. Dizinin dizi müzikleri ortaya çıkınca, müzikal dünyası tam oturunca, “Paint It Black” sahnesinin de dizinin geri kalan müzikleriyle daha uyumlu olacak şekilde bir orkestrayla desteklenmesine karar verildi. Onun kayıtları da Doğu Avrupa’da yapıldı.
Parçayı dizide ilk kez gördüğüm ve duyduğum an gerçekten unutulmazdı; çünkü ilk defa onu bitmiş bir sahne olarak izleme şansım oldu. Sanırım yerimde duramadığım için ayakta izledim! Bu sahneyi önceki versiyonlarında hep yeşil ve mavi ekranlarla, renk düzeltmeleri yapılmadan görmüştüm, ki onun keyfi de apayrı ama tamamlanmış hali bir başka ihtişamlı olmuş. Hem Wednesday’in bir parçası olduğuma hâlâ inanamıyordum hem Alana ve Chris’le (Chris Bacon dizinin iki ana bestecisinden biri) ortaya çıkardığımız bu düzenlemeyi ben de çok beğendiğimden hayatımda ilk defa üstünde çalıştığım bir şeyi tekrar tekrar izleyip dinleme ihtiyacı duyuyordum; hem dizinin kırdığı izlenme rekorlarına, özellikle de “Paint It Black”in dinlenme rakamlarına şaşırıyordum hem de ilk defa bu kadar fazla ilgi toplayan bir projenin bir parçası olduğum için mutlu oluyordum. Bu işin popüler kültürün bir parçası haline gelmesi, bir çok sanatçı tarafından (çellist, dansçı, illüstratör, grafik tasarımcı vs.) ele alınması beni gerçekten çok mutlu etti. “Paint It Black”ten ilham alarak yaratılan resimleri, videoları, performansları görüp ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum. Yarattığınız bir şeyin başkalarının hayal gücünü tetikleyip onlara da bir şeyler düşündürmesi, ürettirmesi herhalde bir sanatçı için en büyük hediye! Umarım bu kadar sevilen başka projelerde de yer alma fırsatım olur.