Barbie filminin beyaz perdeye yansımasından bir yıl sonra, Londra’daki Design Museum kendi gişe rekorlarını kıran sergisi Barbie’yi açıyor. Oyuncak üreticisi Mattel işbirliğinde sunulan sergi, meşhur oyuncak bebeği ve onun dünyasını tasarım gözünden keşfedecek. Sergi, 1959 tarihinden günümüze kadar 180 oyuncak bebek dahil olmak üzere 250’den fazla nesne sergileyecek.
Fakat sergiden parlak pembeyi, Barbie filmindeki hiper-feminen estetiği tekrarlamasını beklemeyin (serginin küratörü Danielle Thom, Design Museum’un Mattel’le filmin yayınlanmasından çok daha önce –üç yıl kadar önce– konuşmalara başladı). “‘Barbie eşittir pembe’ düşüncesi markanın bütün tarihinde bütünlüklü biçimde var olan bir şey değildi. Sonuç olarak bunu nerede ve ne kadar kullanacağımıza ilişkin stratejik davranmaya çalıştık,” diyor Thom ve 1970’lere kadar Mattel’in markalaşma ve paketlemeyi pembeye çevirmediğini ekliyor.
“Kesinlikle daha gökkuşağı tonlarında bir Barbie evreni mevcut,” diyor Thom. “Barbie’ye bugün ya da 20 yıl öncesinden alışkın olan insanlar için sergi birçok sürpriz ortaya koyacak.” Sergi, Thom’un tasarım talimatlarına “oldukça renkli, dili dışarıda bir tepki” yarattığını söylediği Sam Jacob Atölyesi tarafından tasarlandı. Barbie ve dünyası üzerinde Golden State’in (Altın Eyalet) etkisi hakkındaki bir bölüm için California şeklinde devasa bir kaide de bu tasarıma dahil.
Sergi, müzenin elde ettiği, nadir bir örnek olan 1959’da piyasaya sürülen ilk Barbie’nin sergilenmesiyle açılıyor (aynı zamanda Ken’in ilk edisyonu ve 1962’de yapılan ilk Dream House [Rüya Evi] dahil). Siyah-beyaz mayo giyen, elle boyanmış 1 numaralı Barbie bebek, ABD’deki bir Barbie simsarından satın alındı. Müze ödenen tutarı açıklamayı reddederken, Thom bu Barbie’lerin “dört rakamlı, bazen durumuna göre beş rakamlı meblağlar”a satıldığını söyledi.
Sergi üç ana tematik bölümle ayrılıyor. İlk bölümde oyuncak bebek ve tasarımdaki materyallere, üretimdeki değişikliklere ve toplumsal trendleri yansıtan farklı versiyonlarına odaklanıyor. Bu bölüm, farklı iç yapılarını göstermek üzere orijinal ve güncel Barbie’nin interaktif CAT taramalarını içerecek. İkinci olarak, oyuncak bebeğin modası ve “kariyerleri”ni sergileyecek olan oyunun rolü üzerine bir bölüm mevcut. Ve son olarak, Dream House, mobilyalar, arabalar ve aksesuvarlara odaklanan Barbie’nin dünyası mevcut olacak.
“İnsanların Barbie’nin dünyasının aslında ne denli kendi dünyamızın tasarımıyla ilişkili olduğunu fark ettiklerinde memnuniyetle sürprize uğrayacaklarını düşünüyorum. Etrafımızda olup bitenlerden izole bir biçimde tasarlanan bir oyuncak değil,” diyor Thom. Sergi, bir kültürel referans noktası olarak moda, tasarım, sanat ve film sektörlerinde çalışanlar için bir ilham kaynağı olarak (filmden kıyafetler ve nesneler dahil olmak üzere) Barbie bölümüyle son buluyor. Ken’in de sahneye çıkacağını da akılda tutmak önemli,” diyor Thom.“O yalnızca Ken fakat o da ufak bir gösterim alanı elde ediyor.”
Nesnelerin çoğu, Thom’un sergiye hazırlanırken ziyaret ettiği Mattel’in Los Angeles’taki arşivlerinden. “Elbette bir dereceye kadar Mattel’le beraber çalıştık çünkü markanın vizyonu ve on yıllar boyunca kendileri ve işleri hakkındaki hikâyeleri üzerine düşünmek ve buna sadık kalmak istediğimiz bir şeydi,” diyor. Ödünç alınan nesneler, oyuncak bebeğin saçı ve derisi için materyaller içerdiği gibi oyuncak bebekler ve onların kıyafetlerinin orijinal tasarımlarını içeriyor. Bir başka nesne, satıcıların mekanizmayı görebilmesi için transparan bir plastik gövdeden oluşan 1968 tarihli ilk konuşan Barbie’nin orijinal prototipi.
Thom serginin daha önce Design Museum’ı hiç ziyaret etmeyen birçok ziyaretçiyi çekeceğine inanıyor. “Barbie üzerine tasarım terimleriyle konuşabilmek istiyorum fakat bilhassa tasarım dünyasından gelmeyen birini konudan uzaklaştırmayacak bir biçimde,” diyor ve serginin “çocuklardan ziyade yetişkinlere yönelik olduğu”nu ekliyor. Aynı zamanda bazı insanların Barbie’ye yönelik olumsuz varsayımlarını değiştirebileceğini umuyor. “Üzerine oldukça fazla kültürel yük bindirilmiş bir marka ve bir oyuncak bebek olduğunun oldukça bilincindeyim, insanlar bu sergiye geldiklerinde, bunların bazılarının verili olmadığını ve aslında burada oldukça ayrıntılı ve kompleks bir hikâye olduğunu fark edeceklerini umuyorum,” diyor.
Serginin uluslararası dolaşıma çıkmasına yönelik planlar mevcut. “Umarım insanlar serginin arka planındaki düşünce sürecini görürler, yalnızca eften püften bir sergi değil,” diyor Thom. “Aslında ciddi bir konu – bunun çocuklar için tasarlanmış bir oyuncak olması ve tarihinde ve estetiğinde oldukça feminen bir biçimde kodlanan bir şey olması, bizleri onu bir tasarım fenomeni olarak ciddiye almaktan alıkoymuyor.”
•Barbie: The Exhibition, 5 Temmuz 2024-23 Şubat 2025 tarihleri arasında Londra, Design Museum’da görülebilir.